Beklenen film “Fetih 1453” vizyona girdi, filmi seyredenler “İyi ki gelmişim” dediler. Filmin başlangıcında Medine ye gittik, Hz peygamberin hadis-i şerifiyle filme başladık. “Letüftehanne’l Kostantıniyyete, ve le ni’mel emrü zâlike’l emr, ve le ni’mel ceyşü zâlike’l ceyş” Türkçesi “İstanbul, bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel asker, onu fetheden komutan ne güzel komutandır.”
Bu başlangıç, “Tarihçilerin böyle bir hadis–i şerif var ı yok mu” tartışmalarına da bir nokta koyuyordu. Sonra şehzade Mehmet’in Edirne sarayında doğumuna şahit olduk. Filme böyle bir başlangıç, daha sonra güzel işlerin olacağının sanki ayak sesleriydi. Bu başlangıçtan sonra bende herkes gibi çok rahatladım ve oturduğum koltuğun tadını çıkarmaya başladım.
Bu filimle birlikte, sadece surlara sancağı dikerken tanıdığımız Ulubatlı Hasan’ın diğer yönlerini de tanıdık. Ulubatlı Hasan’ın, Fatihin kılıç hocası olduğunu da öğrenmiş olduk. Ulubatlı nın Birçok yönüyle Fatih'ten daha fazla akıllarda kaldığını söylersek doğru bir yaklaşım içerisinde oluruz zannedersem.
Vizyona girdikten bir gün sonra izlediğim “Fetih 1453 Filmini genel olarak değerlendirdiğimde olumlu yönlerinin çok olduğunu söyleyebilirim. Sadece söylemekle kalmam, herkese de bu filmi izlemelerini tavsiye edebilirim.
Filmi, Fetih ile ilgili hadis-i şerifle başlatarak ve Fatih'in doğumuyla ilişkilendirilmesi, filme müthiş bir derinlik kazandırmış, bu yönüyle cumhuriyet tarihinde yapılan diğer fetih filmlerine hiç ama hiç benzemiyor
Filmdeki en etkili sahnelerden biride göçük altında kalan lağımcıların, düşman kılıçlarıyla can vermektense barut fıçılarını ateşleyerek ölümü tercih etmeleriydi. Filmde çok güzel mesajlarda verilmiş onu gözledik. Fatih kendisini Fethe o kadar güzel konsantre ediyor ki eşini ve çocuğunu bile ihmal etmeyi göze alabiliyordu.
Film çıkışı herkesin birbirine sorduğu önemli soru, “İstanbul’un bu kadar zor alındığını biliyor muydun şeklindeydi”. Evet İstanbul kolay alınmadı. Bende buradan soruyorum, sadece İstanbul mu zor alındı? Güzel vatanımın her karış toprağı aynı şekilde kan akıtılarak alındığını da bilmemiz gerekir, onun içinde bu tür filmlere çok ihtiyacımız var.
Bu filmi izleyen birçok köşe yazarımız yada aydınımız bu filmi dinci bulacaklardır. Belki bazıları da çok milliyetçi diyeceklerdir. Bir de Bizanslı ve Papa nın aciz, kalleş ve korkak gösteren kısımları bazılarının ağrına gidecek ve neden diyeceklerdir. Bir tarihçi olarak ben, bu sahnelerden hiç rahatsızlık duymadım. Bende buradan bunu rahatlıkla söylemek istiyorum.
Her yapılanın eleştirilecek yönü olduğu gibi bu filmin de eleştirilmesi gereken yanları mutlaka vardır.
Ulubatlı Hasan'ın Müslüman kızı olduğu belirtilen Era'yla ilişkisi ona biçilen "İslam kahramanı" tipiyle tezat teşkil ediyordu. Fethi başından beri desteklediğini bildiğimiz Akşemseddin'in, filmde misafir oyuncuymuş gibi son anda ortaya çıkması da en büyük gaf tı. Yeni yüzlerle ortaya çıkmış bir film de (bu yönünü çok takdir ettiğimi söyleyebilirim). Akşemseddin rolü daha sempatik iticilikten uzak birine verilebilirdi. Fatih'in hocası Molla Gürani ile Molla Hüsrev i de filimde çok aradım ancak göremedim. Fatih namaz kıldırdı mı? Sorusuna ben fazla takılmadım çünkü her Müslüman gibi Fatih te cemaatin önüne geçip pekala namaz kıldırabilir diye düşünüyorum. Çandarlı Halil Paşa gibi bir sadrazam, Fatih ve vezirler tarafından fazla aşağılanmış gibi geldi, buda yanlıştı. Çünkü Osmanlı da kimse bir sadrazama "Dilerim sultan kelleni vurdurur" diyemez. Biri böyle bir hata yaparsa onu da sadrazam sineye çekmezdi.
Fatih ile Konstantin'in surların dışında karşı karşıya gelmesi de gerçeklere tamamen aykırıydı, film icabı böyle bir sahneye ihtiyaç duyulmuştur zannedersem. Top döküm sahneleri filmin en başarılı bölümlerindendi. Top ustası Urban'ın rolü çok abartılmış Era'yı evlatlık alması tamamen hayal ürünüydü. Fatihin 12 yaşında hükümdarlıktan ayrılışı, ders kitaplarındaki bilgilere ve birçok tarihçiye göre filmde yanlış işlenmiş. Sultan Mehmet”in babasını padişahlığa tekrar döndüren “Eğer padişah ben isem size emrediyorum gelin ordunun başına geçin” tarihi sözünden hiç bahsedilmemiş. Fatih’in babasına kızgın gibi gösterilmesi de ayrı bir yanlışlık olarak hafızalara yerleşti. Konstantin'in yarı çıplak Bizanslı kadınlarla havuza girme sahnelerinin de bu filme hiç ama hiç yakışmadığını belirtmek isterim
Birçok tarihi film gibi bu filminde eleştirilecek yönleri mutlaka vardır. Bana göre hata azdır başkasına göre daha çoktur.
Eleştirilerde bulunanlar ın belki tamamı, eleştirilerini yaptıktan sonra “Fetih 1453” filmini şimdiye kadar ülkemizde yapılmış “ilk ve tek gerçek tarihi film” olduğunu söyleyeceklerdir.
Fatih'in İstanbul'u alma tutkusu, Filimde işlendiği gibi manevi temellere dayanıyorsa, tabiî ki öyledir. Verilen bu mesaj da en kısa sürede filmleştirilmelidir. Çünkü bu milletin genç evlatlarının buna çok ama çok ihtiyacı vardır…