Hayat kitabımız Kur’ân, bizi hayata hazırlarken geçmiş toplumların hayatlarından kesitler sunar. Onlardan ibret almamız için, onların düştüğü kötü durumlara düşüp acıklı sonlarla karşılaşmamak için, geçmişe dair pek çok kıssa anlatır.
Kıssa kelimesinde bir kimsenin izini sürüp ardınca takip edip gitmek anlamı vardır Buna göre kıssa/tarih izlenerek, ibret alınarak okunmalıdır. İşte o zaman bir anlam ifade eder. Kur’ân’da şöyle buyrulur:
Bu kıssayı anlat, belki düşünür öğüt alırlar. 1 Elbette onların hikâyelerinde akıl sahipleri için ibret vardır. Bu Kur'ân, uydurulacak bir söz değildir; ancak kendinden önceki Hak Kitabının doğrulanması, her şeyin açıklaması; inananlar için bir kılavuz ve rahmettir. 2
Kur’ân kıssalarının temel gayesi, onlardan ibret almak, hidayete ermek ve doğru yolda kalmaktır.
Tarih ibret alınmak üzere okunmalıdır. Tarihi okumaktan amaç, geçmişi ibret nazarıyla okuyup değerlendirmek ve geleceği hazırlanmak olmalıdır. Şairin dediği gibi:
Geçmişten Adam hisse kaparmış… Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi?
Tarihi, ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? 3
Bizde tarih, savaşlardan ibaret olarak görülür ve anlaşılır. Sözgelimi Selçuklu tarihi deyince Selçuklunun savaşları; Osmanlı tarihi deyince Osmanlının savaşları akla gelir. Hâlbuki savaşlar da tarihin bir parçasıdır ama asıl tarih, oluşumundan gelişmesine ve son bulmasına kadar bir toplumun bütün hayatıdır. Bunun içerisinde toplumun temel değer ve dinamikleri vardır, kültür ve medeniyeti vardır.
Hep büyük düşünen, Peygamberimiz, yüzlerce yıl önce ümit dolu mesajlarıyla ümmetini geleceğe hazırlıyor, onları büyük düşünmeye ve büyük hedefler uğruna çokça çalışmaya yönlendiriyordu. İşte onun ta o zamanlar söylemiş olduğu müjdelerden biri de İstanbul’un fethi ile ilgili şu sözleri idi: “Kostantınıyye (İstanbul) mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel umandan ve onu fetheden asker ne güzel askerdir!”4
Bir defasında İki Roma da fethedilecektir, buyuran peygamberimize orada bulunanlar, hangi Roma önce fethedilecektir, Kostantıniyye’nin Roma’sı İstanbul mu, yoksa öteki oma mı, diye sormuşlar, o da İstanbul’un önce fethedileceği müjdesini vermişti. 5
Medine dönemini yaşayan saadet çağı Müslümanları için iki Roma’nın fethedilmesi de güç bir işti. Burada biz, Peygamberimizin ne kadar büyük düşündüğünü ve ashabını ne kadar büyük hedeflere yönlendirdiğini görmekteyiz. Müslüman her zaman büyük düşünen, büyük hedefleri olan, bu hedeflere ulaşmak için çok çalışan kimsedir.
Onun bu müjdeleri doğrultusunda, ilk dönemlerden itibaren fetih ruhunu kavramış pek çok Müslüman, İstanbul’un fethi için seferlere çıkmış, bu uğurda mal ve canlarından geçmiş ve nihayet Peygamberin gösterdiği hedefe ulaşmak Fatih Sultan Mehmed ve askerlerine müyesser olmuştu.
Burada önemli olan, hadislerde geçen yerlerin fiilen fethedilmesi yahut bu fethi bizim bizzat görmemizden çok, büyük hedefler doğrultusunda fetih ruhuyla yaşamaktır. O yolda olduktan sonra, fethi görmek çok da önemli değildir. Nitekim bu fetihleri Peygamberimiz ve ashabı görememişlerdir, ama onlar hep o yolda ilerlemişlerdir.
Fethin sene-i devriyesini idrak ettiğimiz şu günlerde, şu gerçeği bir kez daha hatırlatalım: Müslümanlar olarak bizler, geleceğe umutla baktığımız sürece, büyük hedeflere çok çalışarak koştuğumuz sürece güzel akıbetleri yaratacak olan Yüce Allah’tır. Akşemseddin, Ulu Batlı Hasan, Urban Usta, Fâtih ve fedakar askeriyle fethe talip olan erler oldukça, madde ve mana bütünlüğü içerisinde yürekler bir attıkça, Fettâh olan Yüce Allah nice fetihleri müyesser edecektir.
Fetih ruhuna sahip olan, fetih bilincini her zaman zinde tutmuş olan Osmanlı, yeryüzünün en izzetli toplum ve devletini kurmuş, fetih ruhunu kaybetmeye başlamasıyla da zilletle tanışmıştır. Fatihten sonraki Osmanlı padişahlarının tahta çıkma /cülus merasimlerinde Yeniçeri ağası ile yeni padişah arasında şu mealde bir konuşma gerçekleşirdi.
-Askerlerimizin bizden bir dileği var mıdır?
-Efendimiz askerleriniz size bağlılıklarını bildirir ve Peygamberimizin müjdesine nail olabilmek için ilk seferimizin Roma üzerine olmasını dilerler…
-İnşallah, inşallah…
Evet onlar bu diyalog ile Hz. Peygamberin şu mealdeki hadisine telmihte bulunuyorlar ve kılıç kuşanma merasimlerinde fetih bilincini kuşanıyorlardı. Bu şuurda olduktan sonra, karamsarlığa düşüp ümitsiz olmak için hiçbir sebep yoktur. Hele şu ayetleri okuduktan sonra:
“Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Zira Allah’ın rahmetinden inkarcı toplumlardan başkası ümit kesmez.” 7
“Ne zaman ki, peygamberler umutlarını kestiler ve kendilerinin yalana çıkarıldıklarını sandılar, işte o zaman onlara yardımımız geldi ve dilediğimiz kimseler kurtarıldı. Azabımız suçlular topluluğundan asla geri çevrilmez.” 8
“Gevşemeyin ve üzülmeyin. Eğer gerçek anlamda inanıyorsanız en üstün sizsiniz.”9
“Sabah yakın değil mi?”10
“Yardım Allah’tandır ve zafer yakındır. İnananlara müjdeler olsun.”
Feth-i Mübin hayatımıza bereketler getirsin. Eyyüb Sultan’dan Fatih’e, tüm fetih şehid ve erlerinin ruhları şâd olsun. el-Fatiha.
Dipnotlar:
1- 7 Araf 176.
2-12 Yusuf 111.
3- Mehmet Akif, Safahat, s, 417.
4-Ahmed, Müsned, IV, 335.
5- Ahmed Abdurrahman el-Bennâ, el-Fethu’r-Rabbânî, XXIV, 59; Hamidullah, İslam Peygamberi, II, 712.
6- 12 Yusuf 87.
7-12 Yusuf 110.
8- 3 Alu Imran 139.
9-11 Hud 81.
10-61 Saf 13.