MALATYA (AA) - Malatya'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimiyle ilgili hazırlanan iddianamede, örgütün eğitimi "ara yüz" olarak kullandığı, bu alanın örgüte her şeyden önce insan kaynağı sağladığı, ekonomik kaynak temin ettiği ve örgütün meşru görünmesini sağladığına işaret edildi.
Malatya Cumhuriyet Başsavcısı Ergül Yılmaz ve Başsavcıvekili Mehmet Badem tarafından FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin eski 2. Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti ile bazı generaller, subay, astsubaylar ve erlerin de aralarında bulunduğu 76 şüpheli hakkında hazırlanan ve 1. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen 165 sayfalık iddianamede, darbe girişiminde yaşananların yanı sıra örgütün yapısı hakkında da bilgilere yer verildi.
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) kuruluşu, amacı, sosyo-kültürel ve zihinsel yapısı, örgütün yönetim modeli, örgütün hiyerarşik yapısı, paralel devlet kurma çabaları, örgütün istihbarat ağı ve illegal yapılanması, örgütün haberleşmede kullandığı teknikler, baskı oluşturma teknikleri, siyasi baskı ve propaganda araçları gibi bilgilerin yer aldığı iddianamede, İslami düşünceyi topluma yayma gayretinde olduğu izlenimi veren, kendini içinde bulunduğu sosyo-politik koşullara çok iyi uyarlayan, dönemsel iktidar dengelerini okuyarak siyasi partilerden özerk kalmaya özen gösteren Gülen'in "din, siyaset ve para" üçgeninde etkinliğini artırarak örgütünü geliştirdiği belirtildi.
Örgütün kuruluş yıllarından itibaren toplumun dini duygularını istismar ederek "himmet" adı altında topladığı maddi kaynaklarla yurt içi ve yurt dışında faaliyete geçirdiği eğitim müesseselerinde kendi amaç ve ilkeleri doğrultusunda yetiştirdiği öğrencileri, insan kaynağını, ekonomik ve siyasi gücünü, örgüt ideolojisi doğrultusunda kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Anayasal kurumlarında (yasama, yürütme, yargı erklerini) kadrolaşmayı ve aynı zamanda uluslararası platformlarda da etkin bir güç haline gelmeyi hedeflediği aktarılan iddianamede, şu ifadelere yer verildi:
"Bu kapsamda örgütün, tabanında bulunan insanların dini duygularını kullanarak kaynak ve meşruiyet devşirmeye çalıştığı, öğrenci seçme ekipleri ile köy ve semtlerden topladığı gençleri, bünyesindeki vakıf, ışık evleri, okul ve dershaneleri marifetiyle ideolojisi doğrultusunda yetiştirerek insan gücü elde ettiği, devlet modeline paralel bir örgütlenmeyle gizlice başta siyaset, mülkiye, adliye, askeriye ve emniyet olmak üzere devletin tüm kılcal damarlarına sızdığı, yurt, okul, dershane ve ışık evlerinde, beyin yıkama metotları ile sorgulamayan, düşünmeyen, mutlak itaati esas alan yapıya bağlı insan tipi yetiştirdiği, dinler arası diyalog adı altında, diğer dinlerin temsilcileri ile görüşerek, kendisini İslam adına muhatap göstermeye çalıştığı, şirket birlikleri ve konfederasyonlar kurarak kendisine bağlı bir zenginler kulübü oluşturmaya ve böylelikle ulusal ve uluslararası ticarette söz sahibi olmaya çalıştığı anlaşılmıştır."
İddianamede, örgütün önemli bir ayağını toplumun çeşitli kesimlerinden özellikle de kırsal bölgelerden şehirlere gelen fakir aile çocuklarının oluşturduğu, örgütün okul ve dershanelere yönelmesinin temel amacının örgüte öncülük edebilecek ve zamanla kadrolarında yer alabilecek zeki kişileri yetiştirmek olduğu aktarılırken bu kapsamda, ortaokul ve lise döneminden başlayarak örgütün eleman kazanmak amacıyla piknik, yemek adı altında toplantılar düzenlediği bu toplantılarda öğrencilerin örgüte bağlı etüt merkezlerine ve dershanelere yönlendirildiği kaydedildi.
- "Her öğrenciye kod adı verilmektedir"
Örgütle teması sağlanan öğrencilerin, ağabeylerin veya ablaların sorumlu oldukları evlere dağıtıldığı belirtilen iddianamede, "Öğrenciler belirli bir okula yerleştirilmek isteniyorsa, sınavlara birkaç ay kala gruplar halinde farklı yurtlara çıkarılmaktadır. Bu gruplar daha sonra daha küçük gruplara ayrılmaktadır. Her öğrenciye kod adı verilmektedir. Mülki idare, emniyet, TSK ve yargı gibi stratejik kurumlar için hazırlanacak öğrenciler, daha özel şartlarda seçilip, özel şartlarda hazırlanmaktadır. Bunlara hücre tipi yapılanma modeli uygulanmakta, askeri okullara, Polis Akademisi ve Polis Koleji'ne sokulacak öğrenciler, kesinlikle kendi dershanelerine gerçek isimleri ile kayıt edilmemektedir. Bu öğrencilere sınav soruları önceden verilerek ezberletilmekte ve bu husus örgüt jargonunda 'Fetih okutmak' olarak adlandırılmaktadır." ifadeleri kullanıldı.
Örgüt toplantılarında ve sohbetlerde genellikle Fethullah Gülen'in özel bir kişi olduğu, Hz. Muhammed ile farklı boyutlarda diyalogda bulunduğu, ondan nasihat ve kararlar aldığı belirtilerek örgütün sözde liderine kutsiyet sağlandığı vurgulanan iddianamede, şunlar kaydedildi:
"Örgütün, özellikle hukuk fakültelerinde okuyan öğrencilere girecekleri ortamda kimliklerini gizlemeleri için stil çalışması yaptırdıkları bilinmektedir. Dershaneler, örgütün vesayet araçları, aynı zamanda çocukların ve ailelerin bilgilerinin depolandığı bir veri tabanıdır. Bu yapının, her ilde en az bir okulu olmakla birlikte, aileler çocuklarının etiketlenmesi endişesi ile okullara pek rağbet göstermemekte, buna karşın dershaneler için bu ihtimal daha az olduğundan, dershanelerine daha fazla öğrenci gitmekte ve aileler de bu yapının içine çekilebilmektedir. Eğitim alanı, örgüt için bir 'ara yüz' konumundadır. Zira eğitim alanı, örgüt açısından üç fonksiyon görmektedir. Her şeyden önce insan kaynağı sağlamakta, ikinci olarak ekonomik kaynak temin etmekte ve üçüncü olarak belki de her şeyin ötesinde, örgütün meşru görünmesini sağlamaktadır."
- "Örgüte üyelik için kesin bir kriter yok"
İddianamede, örgütün sosyo-kültürel ve zihinsel yapısı hakkında da bilgilendirme yapıldığı aktarılarak, "Örgüte üyelik için kesin bir kriter yoktur. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Ermeni, Sünni, Alevi hatta yapıya uzak gibi duran gruplardan, ateist ya da Yahudi, Hristiyan dinlerine inananlardan da paralel yapılanma içerisinde yer alanlar bulunmaktadır. Bir başka ifade ile FETÖ/PDY'ye üyelik için dindar olmak veya inançlı olmak şartı aranmadığı gibi Müslüman olmak da gerekli değildir. Bu örgütün içerisinde her türlü suça bulaşmış, alkol müptelası, kumarbaz, hırsız, tefeci, rüşvetçi kişiler de vardır. Ancak örgüt anlayışında, dini vecibelerin yerine getirilmesi veya Kur'an'ın yasakladığı eylemlerden kaçınmaktan ziyade, 'para' öncelik arz ettiğinden, himmetini veren kişinin işlediği suçun veya günahın bir önemi bulunmamaktadır. Meşru olmayan yollardan elde edilen kazançtan örgüte istenen pay verilmiş ise işlenen günahın ya da suçun üzeri örgüt tarafından organize şekilde örtülmektedir." ifadelerine yer verildi.
AA