FETÖ ile mücadelede sistematik ve derinlikli olmak

Derviş Argun

 

Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında, emekli bir Rus generalle yapılan söyleşiyi izledim.  Generale, Rusya, Türkiye ve diğer gelişmelere dönük çok farklı konularda sorular soruldu. Türkiye-Rusya ilişkilerinden Suriye’deki gelişmelere, buradan ABD seçimlerine kadar birçok konu konuşuldu. Bu sorular içinde en dikkat çekici olanı da, Türkiye’nin FETÖ ile yaptığı mücadele ve bu mücadelenin olası sonuçlarıyla  ilgiliydi.

Emekli Rus generalin cevabı, şaşırtıcıydı. Generale göre, FETÖ çok sistematik ve karmaşık bir yapıydı ve aynı kapsamda bir mücadele ile alt edilebilirdi. Yani bir yönüyle bu mücadelenin kolluk ve adli tarafı kadar, sosyal, kültürel ve ekonomik tarafı da önemsenmeli ve o alanda oluşan açık da kapatılmalıydı.

15 Temmuz darbe girişimine kadar bu mücadelenin sadece ve sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsi çabasıyla götürüldüğü bilinen bir gerçek. Birlikte yol aldığı çoğu dostları destek vermezken yine birlikte yol aldığı kimi dava arkadaşları bu mücadelede ona karşı bile çıkmıştı. Sevenleri ve bu konuda ona güvenenler değil ama o dönem çoğu aynı safı paylaştığı kimi yerel, kimi merkezi makam sahibi mücadele arkadaşları, bu kavganın Recep Tayyip Erdoğan’ın 17/25 Aralık kaynaklı şahsi bir kavgası olduğuna dair müstetir bir inanç da taşıyorlardı.  Süreç içinde onların ayrıştığına ve hareketle yollarını ya ayırdığına ya da uzaklaştırıldığına şahitlik ettik.

Tüm bunlardan anlaşılıyor ki, FETÖ meselesini 2002 yılından bu yana bu hareketin içinde olup da bir de 15 Temmuz yaşadığımız halde Rus general kadar anlamayan siyasilerimiz ve idarecilerimiz var. Şunca yol almışlığımıza rağmen, bu mücadelenin sistematik ve bir o kadar derinlikli olması gerektiğini kavrayamıyoruz. Tüm sürecin kolluk ve adli makamlarca götürülmesi gerektiğine dair bir inanç var. Evet, adli boyut ve cezalandırma bağlamında bu doğru. Ama bilelim ki, kolluk ve adli makamlar, 15 Temmuz gibi büyük bir faciadan sonra yapılması gerekeni yapıyor. Tankların karargâhtan, uçakların hangarlardan çıkarılmasını ve milyonlarca insanın üzerine rastgele ateş etmesini, 250 insanı katledip, iki binin üzerinde insanı çoğu ağır olmak üzere yaralamasını görmezden mi gelecekti? Her şeyin ötesinde yazılı metinlerde suçu ve cezası tarif edilmiş, seçilmiş hükümeti kalkışma ile alaşağı etme cürmünü yok mu sayacaktı? O anlamda kolluk ve yargı açısından doğal olan süreç işliyor.

Peki, Rus generalin bahsettiği sistematik ve derinlikli mücadele sadece kolluk ve yargı faaliyetlerini mi tarif ediyor? Yoksa çok daha kapsamlı sosyolojik bir karşılık mı oluşturulması gerekiyor? Bugün FETÖ’nün temayüz ettiği ve mevcut kitlesini oluşturup zehirlediği alan neresidir diye baktığımızda karşımıza “eğitim” ve “din” çıkıyor. Eğitimle insanların dünyasını, dinle de ahiretlerini mamur ettiği iddiasıyla hem gençlerimizi hem de o gençlerin ailelerini bu toplumdan koparmayı ve vadettikleri yarınlar ile geleceklerini çalmayı becermişlerdir. Gelişmeler gösterdi ki, mutlu azınlık oluşturma çabası için soru çalmak, şantaj yapmak, tehdit etmek, himmet adı altında haraç almak dâhil her türlü melaneti işleyerek geniş kitleleri mağdur etmişler ve hesabı çok zor hak gaspı yapmışlardır.

Bu milletin çocuklarının yeniden benzer süreçler yaşamaması için sorumluluk sahibi tüm STK’ların kendilerini gözden geçirmeleri ve özeleştiri yapmaları artık tarihi bir zarurettir. Ne 17/25 Aralık sonrası ne de 15 Temmuz’dan bu yana geçen şunca zamanda FETÖ’ye karşı verilmesi gereken bu sistematik ve derinlikli mücadelenin STK kısmı, halen hak ettiği şekilde doldurulamamıştır.  Sanki 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi yaşanmamış gibi gençlik üzerinde çalışma yapan kurum ve kuruluşlarımız,  herhangi bir ritim değişikliği yapmadan çalışmalarına devam etmektedir. Oysa iş çevreleri, eğitim kuruluşları  başta olmak üzere tüm alanlarda sivil bir katma değer oluşturma çabası içine girilmeli ve FETÖ’nün yaptığı gibi gençlerimizle birlikte mali ve zihni müktesebatımızı CIA’nın ayakları altına değil, bu milletin önüne serecek hizmetler üretilmelidir.

Çocuklarımız yine ve yeniden çalınmadan bu milletin bir değeri oldukları ve zekâlarını da, becerilerini de bu millet için ortak bir katma değere dönüştürmeleri gerektiği öğretilmelidir. Yani hangi meşrepten olursak olalım, yaptığımız çalışmalarda ortak alanı güçlendirmeyi hedefleyen bir duruş geliştirilmelidir. Bunu öteledikçe ve geciktirdikçe, ne bu vebalin hesabını verebiliriz ne de  bu milletin bize sunduğu imkânların  boynumuza ateşten bir halka olarak geçirilmesine mani olabiliriz.  Meseleyi hiç değilse emekli Rus general kadar ciddiye alalım.

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.