Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak bugünkü köşesinde, "FETÖ’den sonra Kuytul operasyonu yapıldı. Şimdi de Adnan hoca. Göreceksiniz bu operasyonlar devam edecek" dedi. İşe Dilipak'ın dikkat çeken yazısı..
Adnan Hoca deyip geçmeyin
"Nereden başlayalım: Ailesinden mi? Nurcu’luğundan mı, Milli Görüş’çülüğünden mi, Anti Semit’izminden mi, Atatürkçü’lüğünden mi, Porno’culuğundan mı, Mason’luğundan mı, Semitik’liğinden mi, Mehdi’ciliğinden mi? Her şeyi, herkesi kullanmak istedi. Birileri de onları kullandı. Çekirge bir sıçradı, iki sıçradı, sonuç ortada.
Adnan Oktar akıl hastası mı? Kaç tane şizofren raporu var adamın. Bakalım tımarhaneye mi yatırılacak, cezaevine mi?
Bu değirmenin suyu nereden geliyor?
Birçok ülkede örgütlenen bu yapı nasıl bir yapı!
Bugüne kadar (İlk dönem hariç) bu adama kimse neden dokunmadı?
Bana bu operasyon sıradan bir “iş” gibi gelmedi. Bu işin ucu heryere uzanır. İstihbarat örgütlerine, işadamlarına, bürokratlara, odalara ve tabii siyasete.. İktidar kanadından, muhalefete her kesimden birtakım kişilerin kasetleri var bu adamın elinde. Bu adam bu şantaj kasetlerini kendi adamları ile çekmiyor, bu tür kasetlerin de koleksiyonunu yapıyor. Bu anlamda bu bir “iş” bu adam için.
Bu adam konuşur mu, konuşturulur mu, susturulur mu bilmem. Bu adam kendinden ibaret biri değil. Bu adamdan 40 odaya kapı açılır. Ve bu adamı vuran taşın acısı 1000 evden “ah” sesine sebeb olur.
1962 doğumlu Oktar Babuna adı “ilik bulma” kampanyasıyla tanındı. Şimdi o da gözaltında. Oktar Babuna adını, 1999 yılında kan kanseri olduğu ve tedavi için ilik nakli gerektiğini duyuran gazete ilanı ve başlattığı ilik kampanyası ile duyurdu. Kampanyada 160 bin kişiden ilik ve kan örneği alınmasının ardından örneklerin 120.000’inin kaybolması suçlamasıyla yargılandı.
Öte yandan, “Mürit” kılığında Adnan Oktar örgütüne sızan Fuat Kozluklu, Oktar’ın evlerinden binlerce şantaj kaseti çıkabileceğini söyledi. Bakın, bu operasyonu kim, niçin başlattı emin değilim, ama kim, ne için bu işi başlatmış olursa başlatmış olsun, bu iş siyaset, bürokrasi, sermaye, sanat, Media kimi vuracağı belli olmaz. Bu işe ecinniler, derin, karanlık güçler, “Cemaat” karışabilir.
Savcılığın Oktar’a yönelik suçlama listesi hayli kabarık: Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, çocukların cinsel istismarı, cinsel saldırı, reşit olmayanla cinsel ilişki, çocuğun kaçırılması veya alıkonulması, cinsel taciz, şantaj, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, siyasi ve askeri casusluk, dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, özel hayatın gizliliğini ihlal, resmi belgede sahtecilik, terörle mücadele kanununa muhalefet, tehdit, cebir, iftira, halkı askerlikten soğutma, hakaret, suç uydurma, yalan tanıklık, nitelikli dolandırıcılık, kaçakçılıkla mücadele kanununa muhalefet, vergi usul kanununa muhalefet, rüşvet, eğitim ve öğretim hakkının engellenmesi, eziyet, kişisel verilerin kaydedilmesi, siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi, ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanuna muhalefet. MASAK’ı ilgilendiren suçlar da var, casusluk da. Ne ararsan var. Şimdilik 235 şüpheliye yönelik olarak operasyon başlatıldı. Bu sayı ilk ifadelerden sonra ve yeni ihbar ve müştekilerle daha da artabilir.
Bu yapının içinde asker de var sivil de. Dini çevrelerden isimler de var, milliyetçi, solcu, liberal görünen çevrelerden insanlar da.
Sadece Mehdi, Mesih, Darvin ve Marks’tan söz etmiyorlardı. Harun Yahya takma adıyla ateizm, Darwinizm ve Siyonizm karşıtı görüşleriyle yıllarca gündem oldu. Gazetelerde yazılar yazdılar, kitaplar yayınladılar, röportajlar verdiler, okullarda sergiler açtılar. En son geldiği noktada Oktar, “kedicikler” olarak bilinen kadınlarla gündem oldu. Atatürkçülükten vazgeçmedi ama dindarlardan uzaklaştı. Artık Mason olduğunu söylüyordu.
Gözaltı sırasında, operasyondan İngiltere’yi suçladı. Erdoğan ve Soylu’nun operasyondan haberi olmadığını söyledi. İlginç! Erdoğan Brüksel’de iken bu operasyon yapılıyor.
İlk gelen haberlerde, İstanbul, Ankara, Antalya ve Muğla’daki operasyonlarda gözaltı kararı verilenlerden 106’sının kadın olduğu öğrenildi. İstanbul’da 22 ilçede 115 adres, Ankara’da 2 ilçede 3 adres ve Muğla ile Antalya’da 1’er adrese baskın yapıldığı öğrenildi. Yaşları 11 ile 40 arasında değişen çok sayıda şikayetçi olduğu belirtildi. Adnan Oktar’ın mal varlıklarına el konuldu ve kayyım atandı. Kanal kapatıldı. İlk ifadeler ve müştekilerden gelen şikayet ve ihbarlardan sonra 2. ve 3. Dalgaların gelebileceği ve soruşturmanın daha da derinleştirilebileceği belirtiliyor.
Oktar’ın birçok il ve ilçede daha çok zengin ve tanınmış ailelerin çocukları ile yakın temas içinde oldukları ve bunlar arasında ayrıca ticari bir networkun da bulunduğu belirtiliyor. Yine Oktar’ın doğrudan ve dolaylı olarak birtakım büyük holding ve şirketlere, finans kuruluşlarına hizmet ve mal verdiği de belirtiliyor. Bu iş ilişkileri üzerinden de ayrı bir çıkar ağı oluşturdukları, bu kişileri zaman içinde kendi sosyal ağlarına dahil ettikleri, kendi içlerinde ve kendi aralarında, ana yapıyı örnek alan hücreler, grublar oluşturulduğu da ileri sürülüyor.
Ceylan Özgül anlatıyor: Bu dönemde benden ABD’deki en önemli düşünce kuruluşları ile bağlantılar kurmam istendi. Hatta her şeyi kendi inisiyatifime bırakmayıp, bazı kuruluşlarda olan kilit kişilerin bilgileri de verildi. Bana isimleri ve bağlantı detayları verilen özel hedeflerle hiç sorun yaşamadan ve olağan dışı bir hızda ilişki kurabiliyordum. Bu tip hedef kurumlarda isteklerimiz adeta hiç sorgulanmadan ve direnç görmeden kabul oluyordu.
Bunun ardından bu kuruluşlara ve çeşitli politik çevrelere Türkiye hakkında verilmesini sakıncalı gördüğüm bilgileri göndermem istendi. Bu bilgiler cemaat tarafından oluşturulan Türkiye’nin siyasi yapısı, başkanlık sisteminin olası sonuçları, Recep Tayyip Erdoğan sonrası siyasi zayıf noktalar gibi analizleri içeren raporlardı. Bu görev ile ilgili Adnan Oktar’la yüzleşip bunun mahzurlu olduğunu söylediğimde de, «bizi ilgilendirmez biz denileni yaparız. İmamı sorgulamak da senin haddine değil, sen sana ne söylüyorsam onu yap» dedi.
Size daha vahim bir şey söyleyeyim mi, bu iş FETÖ örgütlenmesine benziyor. Uluslararası örgütlenmelerin çoğunda uluslararası sistemin ajanları var. FETÖ Türkiye’de ne yapıyordu, Adnan Hoca / Harun Yahya ne yapıyor. Bunun bir benzeri Malezya’da, Güney Afrika’da var. Özellikle de İslami çevrelere, Marks ve Darvin, Mehdiyet ve Mesihiyet üzerinden sızıyorlar.
Bakın, Vehhabizm’i yayanlarla Vehhabi karşıtlığını yayanlar aynı merkezlerce yönlendiriliyor büyük ölçüde. Bütün dünyadaki Antisemitik hareketler büyük ölçüde Siyonistlerin kontrolündedir.
Ceylan Özgül’ün anlattıklarını hatırlayın. Bunlar birtakım uluslararası merkezlerin Truva atı. İçimizde daha bu tür başka yapılar da var.
Bu süreci kim başlatırsa başlatsın, birileri bu sürece dahil olacak, süreci yönetmek, bu şekilde soruşturmanın kendilerine doğru gelişmesini önlemek, soruşturmanın yönü ve seyrini ötekilere yönlendirmek için çaba göstereceklerdir.
Adnan Oktar kim DAEŞ KİM. Evet Oktar DAEŞ’i destekliyor.
Şu kesin, birtakım politikacı, işadamı, sanatçı ve bürokratın yüreğine kor ateş düştü. Birileri için dava açılıp, iddianame yazılana kadar uykusuz geceler başlıyor.
Bu arada şunu da hatırlatalım, FETÖ’den sonra Kuytul operasyonu yapıldı. Şimdi de Adnan hoca. Göreceksiniz bu operasyonlar devam edecek. Tarikat gibi örgütlenenlerden yaşam koçluğu yaptığını söyleyen, hatta üniversitelerde eğitim programları düzenleyenlere, bakalım sıra kimde.
Selâm ve dua ile.. "
Abdurrahman Dilipak-Yeni Akit