Hamasetçi, nutukçu, slogancı gruplar öteden beri vardır memlekette.
Bunlar yıllardır, slogan atıp nutuk çeker, Vatan-Millet-Sakarya edebiyatı yaparlar ama icraat yoktur, ülkelerine beş kuruş faydaları dokunmaz.
Söyledikleriyle, yaptıklarının, yaşadıklarının alakası da yoktur.
“Halkı” bir şeyden anlamayan cahil topluluk sanırlar.
***
Dış politikanın D’sini bilmezler.
Söyledikleri tek şey;
“Hani ne oldu; dün iyiydiniz, bugün düşman oldunuz.”
“Hani ne oldu; dün kötüydünüz, bugün iyi oldunuz, dost oldunuz”dan ibaret ilkokul çocuklarının da çokça kullandığı, düz mantık, içi boş cümlelerden ibarettir.
***
-Dünya’da birbiriyle savaşmayan, kötü olmayan devlet mi var? Ne olacak şimdi bir araya gelmeyecekler mi, alışveriş yapmayacak mı?
-Bizim bölgede savaşmadığımız kaç devlet var? Ne olacak şimdi onlarla bir araya gelip ticaret yapmayacağız mı, işbirliği yapmayacağız mı?
-Biz tarihimizde sadece Rusya ile 14 kez savaşmışız kaç kez de anlaşma yapmışız. Komşumuz İran’la 4 kez savaşmışız.
-Avrupa’da birbiriyle savaşmayan kaç devlet var? Ne olacak dün savaştılar diye bugün bir araya gelmeyecekler mi?
-Ee çok iyi olduğumuz devletler var, yarın yanlış yapınca ona tepki göstermeyecek misin?
gibi basit mantık gerektiren sorular, söylemlerin ne kadar basit olduğunu gösterir de artar bile.
***
Oysa;
Dış politikada aslolan ülke çıkarlarıdır.
Dış politikada toptancılık yoktur.
Dış politika ebedi müttefiklik veya ebedi düşmanlık yoktur.
Hatta bir devletle “aynı anda” bazı konularda çıkarlarınız örtüşüp birlikte mücadele ederken farklı bir konuda da çıkarlarınız çatışıp karşı karşıya kalabilirsiniz.
“Bir konuda anlaşamıyoruz o zaman tüm ilişkileri keselim, bir konuda çok iyi anlaşıyoruz diğer anlaşmazlıkları görmezden gelelim” gibi bir anlayış yoktur.
Dış politikada “iki dost ülke” tabiri, müttefiklik, dostane ilişkiler anlamındadır.
Dış politikada, şantaj vardır, tehdit vardır, blöf vardır, geri adım vardır.
***
İsrail arasındaki mutabakatta kazanan Türkiye’dir.
Neresinden bakarsanız bakın diplomatik başarıdır. Başarısız da olunabilirdi ama sonuç başarılı olmuştur.
İsrail, 3 şarttan -birisi yüzde elli oranında diyelim- kabul etmek durumunda kalmıştır.
Dünyayı yöneten bir devlet olarak Türkiye’den özür dilemek zorunda kalmıştır.
Şehitlerimiz için tazminat vermeyi kabul etmiştir.
9 şehit verdiğimiz “Mavi Marmara” olayı ambargo altında açlık sefalet içerisinde yaşama mücadelesi veren Filistinlilere aş, bebeklere mama süt götürme mücadelesi değil miydi?
Şimdi oraya binlerce ton yardım gidecek?
Hastane, cami, okul, santral yapılacak.
O zaman sorun ne?
**
Türkiye;
Ne başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti,
Ne İsrail’in işgal ettiği toprakları terk etmesi,
Ne de Filistin halkına yaptığı zulme ve insanlık dışı terör eylemlerine son vermesi fikrinden vazgeçmiş değildir.
Bundan sonra da bu haksızlıkları, bu zulmü, bu terörü, her platformda dile getirmeye devam edecektir.
***
Türkiye, ucundaki ölüm ihtimalini bilerek Filistin’e koştu.
Türkiye, 9 tane vatandaşını Filistin için şehit verdi.
Türkiye’nin menfaati Filistin’in menfaatidir.
Türkiye’nin zenginliği Filistinlilerin zenginliğidir.
Türkiye’nin kalkınması, refahının artması Filistinlilerin refahının artmasıdır.
Türkiye’nin büyük devlet olması, Filistin’in özgürlüğüne bir adım daha yaklaşmasıdır.
Bugün yeryüzünde Filistin davasının en büyük hamisi en büyük savunucusu Türkiye’dir.
Aksini iddia eden varsa çıksın biz de görelim.
***
Karşı cenahtaki malumları biliyoruz, sözüm bu taraftakilere;
Meşal’den fazla Hamasçı, Abbas’tan fazla El-Fetihçi, Gazzelilerden fazla Gazzeli, Filistinlilerden fazla Filistinli olmayın!
Daha da ötesi;
Nankörleşmeyin!
FETÖ’leşmeyin!