ANKARA (AA) - Erzincan'daki "Ergenekon" davasının gizli tanıklarının hapis cezasına çaptırılmasına hükmeden mahkeme kararının gerekçesinde, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY), silahlı terör örgütü olduğunun kabul edilmesi gerektiğine yer verildi. Böylece FETÖ/PDY'nin silahlı terör örgütü olduğu ilk kez mahkeme kararına girdi.
2009 yılında "İrtica ile Mücadele Eylem Planı"nı uygulamaya koydukları iddiasıyla dönemin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olan CHP İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner ve eski 3. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Saldıray Berk ile CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek'in de aralarında bulunduğu 14 sanık hakkında Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan "Ergenekon" davasında gizli tanık olarak ifade verenler hakkında açılan davada mahkeme, sanıklar Serkan Zirek'e 20 yıl, Ahmet Koç'a ise 6 yıl 3 ay hapis cezası vermişti.
Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi, 16 Haziran'da verilen söz konusu kararın gerekçesinde, FETÖ/PDY ile ilgili Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığınca, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosunun yürüttüğü soruşturma kapsamında arşiv kayıtlarına intikal eden her türlü bilgi, belge ve dokümanın incelenmesi sonucu düzenlenen 31 Aralık 2015 tarihli rapordaki bilgilere de yer verildi.
Örgütün genel itibarıyla tüm devlet birimlerinde, özellikle devletin savunma mekanizmasını üstlenen adalet ve emniyet kurumlarıyla Silahlı Kuvvetlerde örgütlenme yoluna gittiğine dikkat çekilen kararda, devletin hiyerarşik yapısı dışında ayrı bir hiyerarşik yapı oluşturulduğuna vurgu yapıldı.
Örgütün lideri olan Fetullah Gülen'in bazı konuşmalar yaptığının da bildirildiği kararda, Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal, ekonomik, askeri ve idari mekanizmasına yön veren kadroların, sızmak veya satın alınmak gibi gayrimeşru suretle ele geçirilerek etkisiz hale getirilmesinin amaçlandığı kaydedildi.
- "Yüzlerce subayın hayatını kararttılar"
Yargı teşkilatında 1990'lı yıllardan itibaren örgüt evlerinde yetişen elemanların hakim ve savcılığa yönlendirilmeye başlandığına işaret edilen kararda, şu tespitlere yer verildi:
"Emniyet ve yargıya yerleştirdiği örgüt üyeleri ile ülkenin yargı sistemini tamamen kendisine hizmet eder hale getirdiği, adeta devlet içinde paralel bir yargı ve polis teşkilatı kurduğu, bu kurumları vasıtasıyla iş adamlarını sahte soruşturmalarla sindirildiği, askerler ve bürokratların tutuklandığı, insanların özel görüntüleri ve konuşmalarının usulsüz olarak elde edildiği ve örgütün medya kanallarında servis edilerek bir korku imparatorluğu kurulduğu bilinen bir gerçektir."
Örgütün çok büyük bir camiaya sahip olduğu düşüncesi ile artık önünde kimsenin duramayacağı fikrine kapıldığı, yaşadığı öz güven patlamasının neticesi olarak 2007 yılından beri devletin güvenliğinin teminatı olan Türk Silahlı Kuvvetlerinde kendisine muhalif olan subayları pasivize edebilmek için kendi uydurduğu delillerle operasyon yaptığı, bu şekilde yüzlerce subayın hayatını kararttığı da kararda yer aldı.
Kararda, FETÖ emrindeki yargı ve emniyet mensuplarının kullanılarak kişilerden zorla himmet toplandığı, örgütün taleplerine karşı gelen kişilerin bir suç veya terör örgütü ile ilişkili gösterildiği, böylece örgütün, elindeki silahlı kamu gücünü kullanarak tutuklamalar yaptığı belirtildi.
Önemli görevde bulunanların tehdit ve şantajla uzaklaştırıldığına, ÖSYS, KPSS sorularının çalındığına da atıfta bulunulan kararda, "Örgütün kurulum aşamasından günümüze kadar devletin askeri ve stratejik olarak etkin kurumlarına, örgüt yöneticisinin tabiriyle, sızma suretiyle (soruların çalınması, önemli makamlarda bulunan kişilerin hukuka aykırı şekilde şantaj ve tehditle uzaklaştırılması, görev verilirken kişinin liyakatından ziyade örgüte yakınlığının gözetilmesi gibi) devleti ele geçirmeye yönelik faaliyetleri, özellikle 2008 yılı ve sonrasında örgüt elemanlarının, devletin etkin olduğunu düşündükleri birimlerde yoğun şekilde kadrolaşmaya gitmesi nazara alındığında süreklilik unsurunun da gerçekleştiği sonucuna varılmıştır." ifadelerine yer verildi.
Çeşitli tespitlerde bulunulan kararda, FETÖ/PDY'nin, terör örgütünün bütün unsurlarını taşıdığı hususunda bir şüphe bulunmadığına dikkat çekildi.
- "Silahlı terör örgütü olarak kabulü zorunludur"
MİT tırları ile kamuoyunda "Tahşiye davası" olarak bilinen davaların da anımsatıldığı kararda, şunlar kaydedildi:
"Erzincan ilinde Çatalarmut mevkisinde silah mermilerinin bulunduğu yerin jandarma bölgesinde olmasına rağmen o dönem özellikle emniyete ihbarda bulunulduğu ve gizli tanıkların bu şekilde yönlendirildiği, bu nedenle yerleştirilen silah ve mermilerin örgütün kullanımında olan silah ve mermiler olduğu, dolayısıyla örgütün silahlı örgüt olarak kabul edilmesi gerektiği, kaldı ki Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2013/9298 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, benimsediği yöntemler nazara alındığında silahlı terör örgütü olarak kabulünde zorunluluk bulunduğu kanaati oluşmuştur."
Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY'nin Erzincan'daki faaliyetlerinin deşifre edilmesine yönelik yapılan çalışmalar kapsamında, 2009 yılında dönemin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olan CHP İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner ile eski 3. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Saldıray Berk'in de aralarında bulunduğu 14 sanık hakkında açılan "Ergenekon" davasına ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında, söz konusu davada "gizli tanık" sıfatıyla yalancı tanıklık yaptıkları iddia edilen eski İliç Cumhuriyet Savcısı Bayram Bozkurt ile Serkan Zirek ve Ahmet Koç hakkında "FETÖ/PDY terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek, yalancı gizli tanıklık yapmak, hürriyeti tehdit" suçlamalarıyla dava açılmıştı.
AA