Geçenlerde bir arkadaşımla sohbet ediyorduk, söz fotoğraftan açılınca biraz serzenişte bulundu.” Bu mikrobu kanıma bulaştırdın, makine yanımda olmadığı gün kendimi çıplak hissediyorum” diyordu. Aslında doğruyu söylüyordu, bana göre de fotoğraf tutkusu bir hastalıksa güzel bir hastalık.
Bir arkadaşım ki çok tok sözlü biriydi, senin fotoğraflar iyi değil, demişti bir sohbetimizde. Elbette başkaları da vardı yanımızda. Sözü uzatmamak için konuyu başka noktalara çekivermiştim. Fotoğrafın sanat yönü bir tarafa, onun gördüğü güzellik ile benim güzelliklerim çok farklıydı. Büyük ustalar için fotoğrafın sanat yönü öndedir, belki doğrusu da budur ama benim paylaşmak istediğim görsellik fotoğrafın sanat yönü değildir. O işi ustaları yapsın.
Bir anı yakalamak ve sonraki günlerde o an karşıma çıktıkça benzer duyguları yeniden yaşamak, fotoğraf tutkusunun bir önsözü gibidir benim için. Bir allıgelini her bahar binlerce kare çekeriz ama her kare ayrı duyguları yaşatır, anımsatır. Çünkü gidilen, fotoğrafın çekildiği yer değişmiştir. O anın paylaşıldığı insanlar değişmiştir.
Edebiyat dünyasına doğru yola düştüğümde ilk karaladığım şeyler şiirimsi dizelerdi. Sonra hikaye girdi araya. Bu konuda hiç mütevazi değilim, hikayem iyidir, ustalarım da bunu söyler ama yıllar var ki hikayeciliğime ihanet ettim. Bunun nedenide fotoğraf. Fotoğrafa yoğunlaşınca hikaye geri planda kaldı. Bunun bir nedeni de görselliğin iyi bir anlatım aracı olması belki. Yaşlı bir kadın düşünün, yılların izi yüzüne vurmuş, yılların sevinçleri, acıları, hüzünleri iz bırakmış gül yanaklarında. Belki sevaptır düşüncesiyle belki yılların getirdiği akları kapatmak için kına yakmış saçlarına. Çoğu zaman bunu anlatmaya yetersiz kalabilir kalem ama bir kare fotoğraf sayfalar dolusu sözden etkili olur.
Benim için fotoğraf çektirmek çekmekten çok daha zordur. Hal böyle olunca fotoğrafını çektiğim insanın tedirginliğini iyi anlıyorum. En zoru ise kadınların fotoğrafını çekmektir. Genç kızlar her zaman mahcup ve ürkektirler. Gelinler kocalarının kızacağından, fotoğraflarının olumsuz bir yerlerde yayınlanacağından korkarlar. “Kocam kızar, istemez” sözlerini çok duydum gezdiğim yerlerde. Yaşadığım bir olay ise izinsiz tek kare çekmemeyi öğretti bana.
Olukpınar köyünde misafir olduğumuz bir evin önünde çay içip sohbet ediyorduk. Karşıdan elinde çapası, eşeğini çekerek gelen yaşlı bir kadını görünce makinama davrandım. Bu hareketimi gören yaşlı kadın çapasını sallayarak üzerime yürüdü. Köylü arkadaşım araya girmese sanırım kaçmak ya da çapayı yemek zorunda kalacaktım. Aynı gün bahçe çitinin önünde oturan yaşlı bir çifti çekmiştim. Onlar çoktan sevdiklerine kavuştular ama yaşlı adam ışıl ışıl gözleriyle hala bana bakıyor, yaşlı kadın elini alnına götürmüş, ne olup bittiğinin ayrımına varmaya çalışıyor.
Yıllar önce İvriz bereket anıtını çekmeye gitmiştik. Güzel bir yaz günüydü. Köylüler köyün kıyısına sergilerini açmış, ürettikleri meyvaları satıyorlardı. İki yaşlı kadın, kendilerinden daha yaşlı bir ağacın gölgesine oturmuş hem çorap örüyor, hem ördükleri nakışlı çorapları gezginlere satmaya çalışıyorlardı. Yanlarına sokulup fotoğraf çekmek için izin istedim. Pek gönüllüce olmasa da izin verdiler ama birkaç kareden sonra biri sertçe homurdandı, niye çekip duruyon, diye. Ne yapayım, sizde bu kadar güzel olmayaydınız, dedim. Gülmeye başladılar, öyle içten ve güzel bir gülüştü ki anlatmak zor. O yıllar dijital olayı henüz hayatımıza girmemişti, birkaç kare daha ancak çekebildim. Bu toprakların o iki güzel insanı da cennete uçup gitmişlerdir ama ben ne zaman albümü karıştırsam başlarını eğmiş, o ağacın gölgesinde çoraplarını örüyor olurlar.
Dünyanın en güzel gülüşünü, bir annenin gülüşünü bir kareye sığdırmak kadar güzel ne olabilir? Karaman’lı saz ve söz ustası Ali Aksoy ile yörenin saklı bir cenneti olan Gödet vadisine gitmiştik. Gödet köyünün içinde gezerken bir anne ile kızı çıktı karşımıza. Annesinin kucağındaki küçük kız makinayı görünce korkmuş çığlık çığlığa ağlamaya başlamıştı. Annesi hem onu susturmaya çalışıyor hem gülüyordu. O gül yüzlü gelinin gülüşü ancak bir fotoğraf karesinde anlatılabilirdi.
O kareyi gördükçe o anı yeniden yaşayacağım.