12-14 Nisan 2013 tarihleri arasında Fransa’nın Lyon şehrine bağlı Villefreche, Vıenne ve La Tour du Pen ve Chambery’de Kutlu Doğum programlarına katıldım.
Kutlu Doğum haftası münasebetiyle DİTİB’e bağlı derneklerde vatandaşlarımıza Hz. Peygamber ve insan onuru konulu konferanslar verdim ve Cuma günleri vaaz ettim. Bu toplantılara yediden yetmişe gurbet ellerde bulunan vatandaşlarımızın ekseriyetinin katılmış olması bizi çok sevindirdi.
Yapmış olduğumuz konuşmalarda, insanımızın içinde yaşadığı topluma uyumunu kolaylaştırmaya yönelik olarak; farklı din, inanç ve kültür mensuplarıyla karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörü içerisinde bir arada yaşamalarının önemine değindim. Artık onların hicretinin geçici değil, kalıcı olduğunu, bulundukları yerlere sahiplenmelerinin kendi gelecekleri açısından büyük yararlar sağlayacağını vurguladım. Bunların yanında, hem kendilerinin ve hem de çocuklarının milletimizin kültür kodlarından kopmaması için dinimizin önemli bir işlev gördüğüne, bu sebeple dini duyarlılığın daha canlı hale getirilmesine işaret ettim. Özellikle yaşadıkları bu toprakların bir parçası olduklarını unutmamalarını hatırlattım.
Fransa’ya çalışmak için 1970’li yılların başında giden işçilerimiz, çok kötü şartlardan bugün daha iyi durumlara gelmişler. Çoğunun evi ve arabası var. Ayrıca, işveren konumunda bulunuyorlar. Şu anda Fransa’nın içinde bulunduğu ekonomik kriz, onları da derinden etkilemiş. Türkiye’deki gelişmeleri sevinç ve mutlulukla izliyorlar. Doğulusuyla batılısıyla bütün kardeşlerimiz barış sürecinin korunması konusunda yürekten dua ediyorlar.
Tabii ki onların yerel yönetimlerle ve ülkemizle ilgili çözülmesini bekledikleri sorunları var. Bazı yerlerde cami yapımı konusunda arsa alımına ilişkin sıkıntılar yaşanıyorsa da genel manada durum iyi. En çok onları tedirgin eden, nesillerin eğitimi meselesi. Bu sebeple, DİTİB binalarında çocuklara yönelik verilen dini öğretim ve eğitim programlarının yetersiz olduğunu, tek bir din görevlisi istihdamıyla bu işin çözülemeyeceğini, dolayısıyla mutlaka en az ikinci bir personelin başkanlığımız tarafından gönderilmesi gerektiğinin altını çiziyorlar. Bu konuda hesabi değil, hasbi olanların tercih edilmesi, hizmet verimliliğini artıracaktır.
Vatandaşlarımız tarafından, Strasbourg’da uluslararası İlahiyat Fakültesi’nin ve İmam-Hatip Lisesi’nin açılmasını büyük bir mutlulukla takdir etmektedirler.
Vatandaşlarımız bu sene Diyanet İşleri Başkanlığımız tarafından düzenlenen Lyon’daki mutlu aile projesinden çok memnun kalmışlar, aile dramlarının yaşandığı ve boşanmaların arttığı bir dönemde, aileyi kurtarmaya yönelik bu tür proje ve programların kendilerinin yaşadığı şehirlerde de düzenlenmesini istemektedirler. Umarım, onların bu talebine kısa zamanda cevap verilir. Gerçek bütün bir dünyada aile sorun hale gelmiştir. Biz, varlığımızı devam ettirme savaşını ya ailede kazanacağız ya da ailede kaybedeceğiz.
Gittiğimiz bölge ve şehirlerde, icra edilen kutlu doğum programları vatandaşlarımız tarafından içten sahiplenilmiştir. Bu tür programların farklı aralıklarla ve farklı konularla senede en az üç defa tekrarlanması cemaatimizi dini, milli ve hissi açılardan güçlü hale getirecektir. Bu sadece benim değil, onların da isteğidir.
Nasıl ki Türkiye’de Osmanlılar döneminden beri Fransızlara ait özel eğitim kurumları varsa, bizler de vatandaşlarımızın yaşadığı şehirlerde genç kuşakların asimilasyonunu önlemek için acilen kreşten anaokuluna, ortaokuldan liseye kadar özel eğitim kurularımızı açmalıyız. Yoksa nesillerimizi kaybedebiliriz.
Fransa’da yerel ölçekte yayın yapan ve tamamen ateistlere ait olan bir radyodaki anonsla makalemi bitirmek istiyorum:
“Saygıdeğer vatandaşlamız! Eğer sizler Pazar günü çocuklarınızı kiliseye göndermezseniz, onlar Müslüman olacaklardır.”
Bu anons bize çok şeyler hatırlatmalıdır.