Portekizin faşist diktatörü Salazar; Ülkemi 37 yıl boyunca 3 Fyle yönettim. Fiesta, Fadıma, Futbol... diyerek uzun iktidarının sırrını açığa vurmuştu. 3 F=Futbol+Fado+Fieastadır. Yani, Salazarın kuramının açılımı budur. Fado ve Fiesta birbirine bağlı iki kavram. İkisi de özünü müzikten alıyor. Hüzünlü, iç burkan, iç karartan, bir tür ağıt Fado. Portekizdeki en büyük temsilcisi ise Amelia Rodrigez adlı bir sanatçıymış. 1960lı yıllara şarkıları damgasını vurduğu söyleniyor. Şarkılarının sözlerinin ne dediğini anlamayan dünya toplumları onun sesini dinlemişler 1960larda. Fiesta ise şenlik, cümbüş, vur patlasın çal oynasın bir eğlence.Yoksul, aç ve bilinçsiz yığınların, tehlikeli(!) düşüncelere kapılmaması için ne yerse yesin, ne içerse içsin... formülü ile özetlenebilen toplumsal ve bulaşıcı bir salgın olarak yayıldı ülkeye. Ta ki, Salazar tepe taklak edilip devrilinceye kadar. Futbola gelince...Bu Fnin ötekiler kadar yorucu, yıpratıcı ve uyuşturucu olmadığı var sayıldığından, her ülkede Kitle Sporu yapmak yerine kitlesel bir gösteri olarak bütün çevrelerde itibar ve ilgi gördü, görmeye devam ediyor. İspanya diktatörü Franco ise, bir zamanlar Bana 200 bin kişilik bir uyku tulumu yapın diye buyurunca, şu anki Barnebeau Stadı inşa edilmişti. Bu örnekler, günümüzden yıllar önceki dönemde dahi kitleleri sorun yaşamadan yönetebilmek için onları stadyumlara çekmenin büyük önem taşıdığını ve iktidar politikalarının futbol arenaları üzerinden şekillendirildiğini ortaya koyuyor. Artık televizyon, evrensel bir futbol tribünü ortaya çıkarmış ve futbolun tezgâha serilmesi ve tanıtılmasının bir aracısı haline getirilmiştir. Üstelik bunu yaparken de, ideolojik baskı mekanizmalarını oluşturmuş ve insanlığın bilinci üzerinde de egemenliğini kurmuştur. Yani, statlarda 30-40 bin kişiyi belli bir süre esir almak mantığı, televizyon sayesinde 3-4 milyar insana ulaşmıştır. Spor, bu anlamda modern insanın en kitlesel hapisanesidir. Yani faşizmin insanlığı yönetmek için uyguladığı politikalar günümüzde, Küreselleşme ve Yeni Dünya Düzeni söylemleri altında futbol kılığına bürünmüş, her gün evlerimizde beynimizi denetim altında tutmaya çalışmaktadır. Bu anlamda, 80 sonrası nesil kaybedilmiş bir gençlik potansiyelidir. Bir tek F, futbol, içinde bütün yozlaştırma uygulamalarını barındıran bir eylem biçimi olarak gündelik yaşamı edilgenlik ve pasifizm noktasında belirleyen en güçlü yönlendirme aygıtı haline gelmiştir. Kitlelerin afyonu yakın geçmişe kadar sadece futboldu, bugün futbolun yanında televizyon olduğunu dillendirenler de var, bize göre ise çerçeveyi genişletecek olursak popüler kültür... Kitlelerin yeni afyonu "imaj" diyenlere de hak vermemek elde değil. Giderek yaygınlaşan popüler kültür, alışkanlıklardan yaşam biçimine kadar bir çok değeri alt üst ediyor. Yapılan bir araştırma kadınların yüzde 86'sının vücudundan memnun olmadığını ortaya koymuş. Sebep, tabi ki televizyon. Bir çok Müslüman hanım bile estetik için birkaç bin dolar harcayarak ameliyat masasına yatmayı hayal ediyormuş. Bu da gösteriyor ki, günümüzde artık dış görünümün hem sosyal hem de iş yaşamındaki önemi olmazsa olmaz boyutlara ulaştığını görüyoruz.Netice olarak; Türkiyede futbol, televizyon, daha geniş bir açıdan popüler kültür, bir afyon işlevi görerek gündelik hayatın bütün katmanlarına sızmış ve düşünce sistemimizi tam bir kuşatma altına almıştır. Popüler kültür denen şey, gündelik yaşam kültürünü ifade ediyorsa yaşam kültürümüz hiç de iyi yerde değil Futbolla yatıp televizyonla kalkıyoruz. Bizim akıllı uslu bir işimiz olmayacak mı?