16 Nisan’dan gerçekleştirilecek Referandumun önümüzdeki ayın en önemli gündemi olacağı açık. Mehter hızı ile, iki ileri bir geri yaşadığımız Bürokratik Devletin milli iktidara evrilmesi sürecinde, 1950 ve 2002 seçimleri birlikte en önemli yol ayrımlarından birisi 16 Nisanda oylayacağımız Referandum olacak. Referandumda milli iktidarın tesisi için tüm milli güçler, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyib Erdoğan liderliğinde bir seferberlik konsepti ile çalışmaktadır. Bürokratik Devlet ise daha sofistike yöntemlerle, kendi mevzisinde mücadele etmektedir. Bu yapılar bazen FETÖ benzeri yapılarca kontrol edilen ihanet odakları olabileceği gibi, bazende aslında milli iktidarın safında olupta bürokratik devletin sofistike kontrol sistemlerine teslim olan gaflet içinde bulunan yapılara dikkat çekmek istiyorum. Her iki yapıda referandum sürecinde icraatları ile deşifre olmaktadır.
Örneklendireceğim ilk icraat Pazar günü yaptığımız 2 milyonu aşkın gencimizin girdiği Yükseköğretime Giriş Sınavında yaşandı. Sınavın başlamasına 15 dakika kala sınav binasına öğrencilerin girişi engellendi. ÖSYM’nin yapabildiği tek açıklama ‘Biz bunu daha önce duyurmuştuk.’ olmuştu. ‘Başlamamış bir sınava geç kalma’ gibi anlaşılması güç bir duruma maruz kalan 12 yıllık emeği heder edilen gencin tepkisini değerlendiremeyen bürokrat için ne denebilir… Gaflet ötesi bir öngörüsüzlük… Sahi sorunun temelinde yer alan ulaşım sorunu için, adrese dayalı yerleştirme yapmak çok mu zor?
Örneklendireceğim ikinci icraatın kahramanı da ÖSYM; Geçen yıldan beri ne değişti de, KPSS sınav ücretini iki kattan fazla arttırdık? Tam da referandum öncesinde… Gerçi ÖSYM bu kararı yeniden değerlendireceklerini açıkladı.
Örneklendireceğim üçüncü icraat; Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan’ın gövdesini ortaya koyduğu, çok önemsediği Sigara ile mücadele sürecini ‘HAYIR’ konsepti ile PR eden zihniyet…
Son örneğimiz; Sorumlu kişilerin performans gibi süslü kelimelerin kamuflajında İki milyonu aşkın kamu çalışanının işgüvencesini tartışmaya açarak (işgüvencesine dair bir çalışmanın olmadığı açıklandı ancak algı bir kere üretilmiştir.) kamu çalışanlarını tedirginliğe sevk eden söylemlere dair; gaflet ötesi bir durum, biraz basiret…
Sayın bürokratlar; Yeni Türkiye, bizim 1908 yitiğimiz... ilk kez sevdamıza bu kadar yaklaştık ve bu kez kaybetmek istemiyoruz.
Yine Haklı Çıkmanın Derin Hüznü ile…
Sivas'ın Yıldızeli ilçesinde “Gaziler Günü” münasebetiyle kaymakamlık binası önünde yapılan tören sonrasında ilçe kaymakamı tarafından Eğitim Bir-Sen'in serbest kıyafet eylemine uydukları için sendika ilçe temsilcisi ve yönetim kurulu üyelerine hakaret ederek haddini aşan, Eski Yıldızeli Kaymakamı Ahmet Can Pınar, Fetö Terör Örgütün şifreli haberleşme uygulaması "ByLock" kullanıcısı olduğu belirlenerek emniyetteki işlemlerin ardından adliyeye sevk edilmiş, Cumhuriyet savcısı tarafından sorgulandıktan sonra çıkarıldığı sulh ceza hakimliğince tutuklanmıştır. Geçde olsa adalet tecelli etmiştir. O gün o kaymakamı savunanlar utansın.
Bu Kaymakam müsveddesi haine, o günlerde büyük destek veren yetkili zevat içinde bulunan, yol veren, yön veren hainlerinde deşifre olacağı günü sabırla bekliyoruz. Bir ipucu;
Bir bürokratın asli görevini ihmal edip, FETÖ ile yıllardır mucadele eden Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen’ i hedef alması FETÖ ile iltisakı için karinedir. Memur-Sen'le kim uğraşıyorsa mutlaka bir karın ağrısı vardır.
Bu çerçevede Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın sorusuna hala bir cevab gelmedi. Biz tekrar soralım; ‘FETÖ’cü Kaymakamın Bize niye hasım olduğu anlaşıldı da, O günlerde bu Kaymakama hısım olanların niye hısım olduklarını hala öğrenemedik.’
Bir tesbit; Memur-Sen haklı çıkmaya devam edecek. Çünkü biz milli iktidarın, devletin bekasının yeminlileriyiz.
Beyaz Adamın maskesi düştü…
Beyaz adamı, beyaz adamdan korumak için kullanılan insan hakları, demokrasi, eşitlik, diplomatik teamüller gibi araçların beyaz adamın içindeki canavarı kontrol altında tutmak için yeterli olmadığı, bir model olarak insanlığa sunulan Batı Demokrasisi, Avrupa Değerlerinin bir maske olduğu, Anadolu Hanımefendisi Fatma Betül Sayan Kaya’nın asaleti karşısında deşifre oldu. Örtük Narsizmin pençesindeki Nazi kontrollü Hollanda, Avrupa’nın tetikçiliği rolunu içselleştirmiş gözüküyor. Devletimizin ve milletimizin tüm güç unsurlarının bu kendini bilmezliğe vereceği cevap mutlaka olacaktır. Zaman gösterecek.