Mahkemeye gidiyorum savcılar, hâkimler, mübaşirler, kapıda görevli polisler; taksiye biniyorum şoför; lokantaya gidiyorum garson; yolda yürüyorum vatandaş; üniversiteye gidiyorum profesörler, doçentler, öğrenciler, güvenlik görevlileri, hep aynı şeyi soruyor, aynı şeyden dertleniyor:
“NE OLACAK BU GALATASARAY’IN HALİ?”
Öfkelerin odağında tek bir isim var.
Galatasaray’ın başkanlık koltuğunu işgal eden zat.
Taraftarı sportif başarısızlıktan daha fazla kahreden Galatasaray’ın bir duruşunun kalmaması.
Dik, onurlu, sağlam bir duruşun eksikliği. Başkanlık koltuğunu işgal eden zatın “ezik” olarak görülen tavrı.
Galatasaraylıları bunlar kahrediyor.
Tabii Erdoğan Bayraktar’a da bir öfke var.
Bazıları, “Başkan seni kulüpten ihraç edeceğine Erdoğan Bayraktar’ı etsin” diyor.
Başbakan’a gösterilen tepkiyi doğru bulmayanların sayısı da hayli fazla ama “Bayraktar o konuşmayı yapmasaydı, o tepki olmayacaktı” diyenler çoğunlukta.
Başbakan’a kırgınlık veya kızgınlık ise “Galatasaray’ın o statta tek kuruş katkısı yok” sözlerine.
Herkes, “Ne yani Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın statları kendi malları mı?
Onlar da devletin stadında oynuyorlar. Biz koskoca Ali Sami Yen’in arazisini terk edip gittik” diyorlar.
Olayları yakından takip eden taksi şoförü, “Devlet Galatasaray’ı Seyrantepe’ye taşıyarak 106 milyon TL kâr etmiş. Hayrettin Kozak söyledi Radyospor’da” diyor öfkeyle.
Galatasaraylılar üzgün, mutsuz, kırgın.
Ama merak etmesinler.
Galatasaray, Türkiye gibidir.
Çaresi tükenmez.
Şu anda çok ciddi bir muhalif hareketin başladığı sinyalleri geliyor.
Bugüne kadar Galatasaray terbiyesi nedeniyle susanlar bile artık seslerini yükseltiyorlar.
Dün, çok iyi bir Galatasaraylının bürosunda bir toplantı yapıldı ve Olağanüstü Kongre’ye gitmek amacıyla gereken imzanın toplanması için girişim başlatılmasına karar verildi.
Galatasaray’ın başkanlık koltuğunu işgal eden zat yakında bu “lüzumsuz işgale” son vermek zorunda kalacak.
Bu kulüp, en zor gününden bile şampiyonluklar çıkararak döndü. Herkese ve her şeye rağmen