Türkiye’de son dönemlerde çok acayip işler oluyor.
Medyada herkes birilerini birilerinin “adamı” olmakla suçluyor.
Bu suçlamaları biraz okuyunca, neredeyse hiçbir gazetecinin bağımsız tek yazısının olmadığını, hiçbir televizyon programcısının tarafsız tek bir programa imza atmadığını düşünmeye başlıyorsunuz.
Öyle ki, medyanın adeta birilerinin arka bahçesi haline dönüştüğü tezi her geçen gün daha da güç kazanıyor.
“Besleme medya” iddiası belki de ilk kez bu kadar yoğun bir şekilde tartışmaların odağında. Bir kısım medya, muhafazakar medya, öteki medya derken ortada ne medya kaldı ne de basın.
Yazarlar, kimi çıkar gruplarının, kimi muktedirlerin kalemşorları haline gelmiş, bu durumu inkar etmek yerine göğsünü gere gere söyleyecek kadar da meslek onurundan uzaklaşmış durumdalar.
Medya değil de adeta 1930’ların Amerika’sında sokaklarda çarpışan mafya söz konusu.
Sanki köşelerde yazanlar gazeteci değil, program yapanlar yapımcı değil de çetelerin üyeleri, iktidar savaşının lejyonerleri.
Birbirlerini sürekli suçlayan, birilerine yardakçılık yapmayı gazetecilikle özdeşleştiren, garip bir mesleki çürümüşlükle karşı karşıyayız.
Eskiler Bab-ı Ali’nin bu halini görse, bu nezaketsiz üsluba tanık olsalardı herhalde kahırlarından ölürlerdi.
Üslup seviye adeta yerlerde sürünüyor. O köşeden bu köşeye salvolar savruluyor, kurşun gibi sözlerle en ağır ithamlar hakaretlere kadar varıyor.
İşin garibi ise, talimatlarla yazı yazdığı iddia edilen, haber yaptığı söylenen gazeteciler hiç de bu imajlarından şikayetçi olmuyorlar.
Hatta bunu cansiperane savunan bir gazeteci güruhu ortalarda dolaşıyor, “benim arkamda kim var” biliyor musunuz tehdidiyle oraya buraya sarmaya devam ediyorlar.
Gazetecilik aşağılanan, hor görülen bir meslek grubu olarak her gün yerin dibine batırılıyor, bir Allah’ın kulu da çıkıp Gazetecilik mesleği adına, bu mesleğin onurunu korumak için iki kelam laf etmiyor.
Çünkü ortalıkta gazeteciyim diyen hiç kimse bu ithamlar karşısında yerin dibine girmiyor. Herkes kendi mahallesinde, kendi kompartımanında farklı saiklerle “gazeteciliğin” ölümünü seyrediyor.
Belki de artık gazeteciliğin bittiğinin herkes farkında. Belki bizler gazeteacilğin ört ki ölem sürecini yaşıyoruz ki bilir?