Gazze unutulmasın

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Türkiye, Osmanlı hinterlandında olup bitenlerden tarihsel anlamda sorumludur. Tabiat boşluk kabul etmez. Eğer bu coğrafyalarda biz yoksak, başkaları mutlaka gelip bu boşluğu dolduracaktır ve doldurmaktadır da. Türkiye izlediği barışçı politikalarıyla özellikle halkı Müslüman olan ülkelerde yelkenleri rüzgârla doldurmuştur. Bu politikalar, tüm moral bozucu ve caydırıcı etkilere rağmen devam ettirilmelidir. Her ne kadar Türkiye yüzünü AB’ne dönmüşse de Mevlâna’nın pergel metaforunda olduğu gibi bir ayağıyla başta din, medeniyet ve kader birliği olan Türk Dünyası ve İslam ülkeleriyle yakın, kalıcı ve sürdürülebilir ilişkiler içinde adımlarını güçlendirmelidir.

 

Türkiye’nin yıldızı parlamıştır.

Güçlü manevi potansiyelimizin farkında olmalıyız.

Türkiye güçlü, sözü dinlenir ve kendisine rağmen adım atılması mümkün olmayan bir pozisyonu yakalarsa, ABD, Rusya ve Batılı ülkelerin kıskacında yaşayan tüm dünyanın mazlum halklarını, Türk Cumhuriyetlerini ve İslam ülkelerini yanına çekecektir. Böylece, maddi ve psikolojik anlamda yalnız olmadığını gören bu halklar ve ülkeler, Türkiye’nin etrafında toplanacaktır. Adalet ekseninde gelişen bu değişim bütün bir dünyaya rahmet, barış ve ötekine saygı çerçevesinde esintiler taşıyacaktır.

 

Türkiye, çoktandır işlevini kaybetmiş olan uluslar arası kurumlara da yeniden adalet eksenli bir yapılanma için çaba sarf etmelidir. Çünkü bugün Avrupa merkezcilik, dışlamacı bir politika gütmektedir. Başta BM ve Avrupa Güvenlik Konseyi bunun en açık delilidir. ABD, BM’in bütün kararlarına rağmen Irak’a girdi. İsrail, BM’in hiçbir kararına uymuyor. Bu konuda Batılı ülkelerin kılı bile kıpırdamıyor. Aksine, İsrail başbakanı Olmert’in çağrısına coşkusal bir havada koşarak gidiyorlar. Üstelik Gazze’de giriştiği bütün insanlık dışı uygulamalara rağmen Olmert, BM Genel sekreterinin kendilerini anladığından söz ediyor. ABD, Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere ve bir kısım Arap ülkeleri İsrail’in Gazze’de işlediği cürümlere yeşil ışık yakmışlardır. Bu sebeple bazılarına Olmert, açıkça teşekkür etmiştir. Çok yönlü standart uygulayan bu ülkeler mi mazlum ve mağdurların yanında yer alacak? Onların genel politikası: Tavşana kaç, tazıya tut..

 

Filistin halkı 1948’den beri büyük acılar çekmektedir.

Siyonist İsrail’in son Gazze saldırısında binlerce Müslüman şehit oldu, binlercesi yaralandı. Evler, işyerleri, ekili araziler, okullar, üniversiteler, sağlık kuruluşları, yollar, camiler, kısaca tüm alt ve üst yapı tahrip oldu. Gidenler geri gelmeyecek ama hiç olmazsa,  bu soykırım ve katliamı yapanlar yargılanmalı, yaptıkları yıkım karşısında tazminat ödemeye mahkûm edilmelidirler. Bu mümkün müdür? Bir gün mümkün olacağına inanıyorum. Yaptıkları bu cürümler, sürekli Siyonistlerin yüzüne vurulmalı ve psikolojik açıdan yıpratılmalıdır.

 

 Gazze’de olup bitenler, her ne kadar bu acıya maruz kalan kardeşlerimiz için bir kötülük olmuşsa da Müslüman halklar ve tüm mazlumlar için bir uyanışa ve dirilişe sebep olacaktır. Bunun tesirleri zaman içinde görülecektir. Çünkü Gazze, iyinin ve kötünün, dost ve düşmanın, yürüyen ve sürünenin, sahte ve sahihin, destekleyen ve köstekleyenin ortaya çıktığı bir alan oldu.

 

 Geçenlerde,  bir televizyon ekranında Filistin’li bir kadın şöyle haykırıyordu: “Filistin’de Hamascı, Fetihçi yoktur, sadece ve sadece Filistinli vardır. Taraflar arasındaki bu çatışma ve bölünmüşlükten Siyonistler istifade etti ve biz çok acılar çektik. Yeter artık, birleşin ve iktidar kavgasına son verin. Yetmez mi bunca masum çocuğun ölmesi, kadınların, yaşlıların ölmesi, evlerimizin başımıza yıkılması, yetmez mi?” diye feryat ediyordu. Bu sese mutlaka kulak verilmelidir. Önce, Filistin’de ortaya çıkan bu bölünmüşlük giderilmelidir. Çünkü ayrımcı ve çatışmacı bir söylem, Filistin davasına en büyük ihanettir. İsrail’in ekmeğine yağ sürmektir. İç bünyede meydana gelecek bu birlik, şu anda işgal altında bulunan bütün Filistin topraklarından Siyonistlerin atılmasını kolaylaştıracaktır.

 

Filistin sorunu çözülmeden, dünyanın sorunları çözülmez.

 Filistinli kardeşlerimiz, sadece Siyonist İsrail tarafından değil, maalesef yıllardır aynı etnik kökene bağlı ve aynı dine mensup halkların yöneticileri tarafından en ağır zulmü gördüler. Sözde bu kardeşleri tarafından Filistinli tutulmuş ve İsrail de vurmuştur. Bu sebeple Türkiye etkili mekik diplomasisine devam etmeli, taraflar arasında ateşkes kalıcı hale getirilmeli, Siyonist İsrail en kısa zamanda Filistin topraklarını terk etmeli, abluka kaldırılmalı,  bütün kapılar açılmalı, her türlü insani yardım Gazze’ye girmelidir. Batı Şeria ve Gazze’nin yöneticileri arasında yeniden barış köprüleri kurulmalı, artık Filistinli gruplar bir arada yaşamasını öğrenmelidir. Acilen uzlaşı hükümetinin kurulmasının hemen akabinde, bağımsız Filistin devletinin inşası için çok aktif bir şekilde kollar sıvanmalıdır.

 

Şimdi Gazze’ye yardım zamanı.. Bir nebzede olsa acıların dindirilmesi, öksüz ve yetimlerin gözyaşlarının silinmesi için seferberlik zamanı.

Lütfen Gazze, nisyana terk edilmesin.

Haydi, kimin neye gücü yetiyorsa ortaya koyma zamanı.

Ne zaman? diye sormayalım, hemen şimdi, âcilen..

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.