İSTANBUL (AA) - GÜLSÜM İNCEKAYA - İstinye Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, ABD Büyükelçiliği'nin Kudüs'e taşınmasının İsrail'in 70. kuruluş yıl dönümüne denk getirilmesinin, bütün dünyaya bir meydan okuma olduğunu söyledi.
ABD Büyükelçiliği'nin Kudüs'e taşınmasını protesto eden Filistinlilere İsrail'in kanlı müdahalesini AA muhabirine değerlendiren Prof. Dr. Caşın, ABD ve İsrail’in provokasyonunun bölgede zincirleme çatışmalara neden olacağı ve İsrail’in güvenliğinin tehlikeye gireceği uyarısında bulundu.
Prof. Dr. Caşın, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı olarak ABD'nin Büyükelçiliği'nin Kudüs'e taşınmasının tam da İsrail'in 70. kuruluş yıl dönümüne denk getirilmesinin bütün dünyaya bir meydan okuma olduğunu söyledi.
ABD Başkanı Donald Trump'ın iç politikasındaki başarısızlığını Kudüs üzerinden yeni bir çatışma boyutuna taşımayı planladığını savunan Caşın, şöyle konuştu:
"Hukuk, bütün devletlerin üzerindedir ve insan halklarının ihlali, insanlığa karşı bir suç teşkil eder. Gazze’de yaşanan olay, egemen bir devletin başka bir devlet tarafından kuvvet yoluyla işgal edilmesidir. BM Güvenlik Konseyi'nin 1949 tarihli 3 numaralı kararlarına göre Kudüs özel bir statüye sahiptir ve bu değiştirilemez.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres endişeli olduğunu belirterek, 'Tek yol iki devletli çözümdür ve B planı yoktur' demekle ABD'nin kararına karşı olduğunu ifade etti. Amerika'nın en önemli müttefiki olan Londra da karara katılmadıklarını ve elçiliklerini taşımayacaklarını söyledi. İngiltere ABD'nin bu kararını haksız bulmaktadır. Avrupa ülkelerinden de ABD aleyhine açıklamalar geldi."
Prof. Dr. Caşın, İsrail'in sivil halka aşırı ve orantısız güç kullanarak insanlığa karşı suç işlediğini aktardı.
Dünya kamuoyuna korku salmak isteyen İsrail'in bunu bilerek yaptığını dile getiren Caşın, şöyle devam etti:
"Bu katliamlar bumerang etkisiyle ters tepecektir. ABD de en az İsrail kadar bu suçta pay sahibidir. Trump, barışı sabote eden Netanyahu'nun şeriki durumuna düşmüştür. Netanyahu bir şekilde İsrail halkının güvenliğine ve egemenliğine de ihanet etmiştir. Nasıl ki ikinci dünya savaşında Hitler Nazi Almanya'sında çocukları ve sivilleri katlettiyse bugün de Netanyahu benzeri bir şekilde insanlığa karşı suç işlemektedir. Tabii bunu tarih değerlendirecektir. Ancak aklıselim olan vicdan sahibi İsrail halkının da bu şiddete karşı çıkmasını bekliyorum.
Türkiye hiçbir zaman İsrail halkının ya da Yahudi din mensuplarının karşıtı bir devlet olmamıştır. Türkiye'nin tavrı haksızlığa karşı boyun eğmemektir ve Türkiye'nin Kudüs'te tarihi hakları vardır. 600 sene bu şehri idare ettik ve hala Türklerden kalma şahıslar Kudüs'teki kutsal emanetlerini korumaktadır.”
- "Gazze'de yaşananlar bölgesel savaşın habercisi"
Prof. Dr. Caşın, Türkiye’nin Gazze'de ölenler için üç gün yas ilan etmesinin önemli bir hassasiyet olduğunu, Washington ve Tel Aviv elçilerini çağırmasının da her iki devlete tepkisini dile getirmesi bakımından önemli olduğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın soykırım ifadesini kullanması ve 2. Dünya Savaşı öncesine atıfta bulunmasının mühim olduğunu aktaran Caşın, "İsrail bugün İran, Ürdün, Suriye ve Lübnan üzerinden bölgesel savaşı genişletmek istiyor. Bu çok tehlikeli bir durum. Çünkü Gazze'de yaşananlar bölgesel büyük bir çatışmanın habercisidir. ABD buna iştirak etmekle buradaki yangına benzin döküyor. Bu dünya barışı için çok tehlikeli ve kabul edilecek bir durum değil." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Caşın, Türkiye'nin İslam İşbirliği Teşkilatı'nı (İİT) acil toplantıya çağırmasının dünyada ses getireceğine dikkati çekerek şöyle devam etti:
"Yenikapı’da düzenlenecek mitingin Türkiye'nin bütün bu olanlara sessiz kalmayacağının, Filistin davasının sonuna kadar destekçisi olduğunun bir mesajıdır. Türkiye tarih boyunca hep haksızın karşısında mazlumların yanında yer almıştır. Sürecin bundan sonrasının dünya barışını tehdit edecek sabotajlara gebe olduğunu düşünüyorum.
Bugün İsrail kazandığını zannediyor, kutlamalar yapıyor ama insanların öldüğü, kanların döküldüğü yerde yapılan kutlama hukuken ve ahlaken kirlenmiştir ve meşruiyetini kaybetmiştir. Netanyahu ne İslam’dan ne Hıristiyanlıktan ne de Yahudilikten üstündür. Yani üç dinin mukaddes saydığı bir yerde hukuku ayaklar altına almıştır. Barışı sabote etmiştir. Çünkü barıştan hoşlanmıyor. İran'la savaşmayı istiyor, Suriye'yi bombalıyor, her gün rüyasında savaş gören zavallı bir insan.
Bir Türk atasözümüz var, 'Rüzgar eken, kasırga biçer' diye. Bu gidişat üçüncü bir intifadayı başlatabileceği gibi birçok İsrail vatandaşının da hayatını kaybetmesine neden olacaktır. Bunun müsebbibi de Abbas değil, Netanyahu'dur. Barışı sabote eden, Trump'ı da peşine katıp kullanan Netanyahu’dur. Tarih Trump'ı da Netanyahu’yu da affetmeyecektir."
- "Netanyahu da Hitler gibi kaybedecek"
Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, İsrail’in asıl istediği şeyin Türkiye ve İran'ı da bu savaşın içerisine çekmek olduğunu iddia ederek, Türkiye'nin burada çok dikkatli hareket ederek provokasyonlara gelmemesi uyarısında bulundu.
Netanyahu istemese de İsrail halkının barış istediğini savunan Caşin, "Türkiye, Filistin-İsrail barışının mimarlarından olacaktır. Çözüm iki devletli bir çözümdür. Savaşarak barış olmaz. Yani harp ile sulh ayrı kavramlardır. Eğer savaşla sulh getirmek isterseniz kaybedersiniz. İsrail elindeki nükleer silahlara güveniyor ama adaletsizlik, baskı ve zulüm her zaman kaybetmeye mahkumdur. Nasıl ki Nazi Almanyası mağlup olduysa benzeri bir yoldan giden Netanyahu da kaybedecektir. Netanyahu hakkındaki kararı da İsrail halkı verecektir." şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun geçen hafta Kıbrıs Rum Kesimi ile yaptığı anlaşmayla, Türkiye'nin doğu Akdeniz petrol ve doğal gaz yataklarındaki haklarını ihlal etmek istediğine dikkat çekerek, şöyle devam etti:
"İsrail’in PYD/PKK'ya da yardım ettiğini biliyoruz. ABD'yi Türkiye’ye karşı kullanmak suretiyle rahatlayacağını zannediyor. Halbuki tam tersine İsrail’in güvenliği Türkiye'den geçer. İstikrarsız bir Türkiye olursa, İsrail Doğu Akdeniz'de barış içinde yaşayamaz. Silahsız bir insana silah doğrultmak kadar alçakça bir şey olamaz. Nazilerin Yahudilere yaptığını, şimdi İsrail Filistinlilere uyguluyor. Büyükelçiliğin Kudüs'e taşınması kan ve göz yaşından başka bir şey getirmeyecektir. Ama bu gözyaşı bugün Filistinliler için yarın İsrailliler için. Biz de tam tersine iki tarafın da barış içerisinde yaşamasını istiyoruz."
- "Bugün olanlar İslam alemine meydan okumadır"
Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Ayhan da Kudüs meselesinin bütün İslam alemini birleştiren bir unsur olduğunu belirterek, Gazze'de yaşanan İsrail terörünün Orta Doğu’yu hatta bütün dünyayı saracak bir intifada dalgası oluşturabileceğini söyledi.
ABD’nin tek taraflı olarak büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararının, hem BM, hem İİT'nin hem de uluslararası toplumun tüm kesimlerinin tepkisini çektiğini dile getiren Prof. Dr. Ayhan, şunları anlattı:
"Trump yönetimi karardan geri adım atmadığı gibi İsrail’in kuruluşunun 70. yılında büyükelçiliğini Kudüs'e taşıdı. Bu olay gerek İslam dünyası gerekse Hristiyan dünyası tarafından Kudüs'ün tek taraflı olarak İsrail'e tescillenmesi olarak algılandı. Adı gibi barış ve esenlik şehri olması gereken Kudüs 50'den fazla kişinin şehit, 2 binden fazla kişinin de yaralanmasına sebep olan bir yer haline geldi. Trump yönetiminin Kudüs kararının yanı sıra, İran’la olan nükleer anlaşmayı tek taraflı iptal etmesi, orta doğudaki sert hareketleri, İsrail’in tek taraflı askeri müdahaleleri bir arada değerlendirildiğinde bütün bunlar İslam dünyasına yönelik sert müdahalelerin başlayacağına bir işaret olarak görülebilir."
Prof. Dr. Veysel Ayhan, Kudüs'ün tek taraflı bir şekilde İsrail'e tescillenme çabalarının İslam dünyası ile Hristiyan dünyası tarafından kabul görmeyeceğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Bugün olanlar bütün İslam alemine meydan okumadır. Dünyanın gözü önünde gerçekleştirilen bu katliama uluslararası toplum yalnızca kınama değil, yaptırım uygulama kararları da almalıdır. ABD'nin desteğiyle işgal ve katliamlara kalkışan İsrail’in durdurulması için yaptırım adımlarının atılması önemlidir. Meseleye bölgesel konjonktürel olarak baktığımızda İslam aleminin kendi içerisinde dağınık bir halde olduğunu görürüz. Suriye, Yemen gibi meseleler maalesef İslam ülkelerinin birlik içerisinde hareket etmesini engelliyor. Ancak Kudüs meselesi bütün İslam alemini birleştiren bir unsurdur. Nitekim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul’da olağanüstü toplantıya çağırdığı İİT zirvesinde de bunu gördük. Dolayısıyla birçok konuda uzlaşamayan İslam ülkeleri Kudüs konusunda uzlaşabilir.
Yemen’den Fas’a, Kazakistan’a kadar, ABD ve Avrupa’daki Müslümanlar ve hatta Hristiyanlar dahil olmak üzere bütün halklar İsrail'in attığı adımların durdurulması konusunda ortak tavır içerisindedirler. Siyasal aktörlerin de halkların bu talebine daha fazla direnemeyip gerekli adımları atmaları gerekiyor. Aksi halde halkların nazarındaki meşruiyetleri tehlikeye girer.”
- "Bu dalga, İsrail’in güvenlik duvarlarını yıkar"
Prof. Dr. Veysel Ayhan, bütün İslam ülkelerinin İsrail’in bu yaptığı işgal ve katliamlara karşı harekete geçmek zorunda olduğunu, aksi takdirde halkların nezdindeki her türlü meşruiyet dayanaklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını vurguladı.
Gazze'de 3. intifadanın başlatıldığını iddia eden Prof. Dr. Ayhan, "Bu intifadayı diğerlerinden ayıran en önemli fark ise sadece Filistin’de değil bütün İslam dünyasında başlamış olmasıdır. Arap Baharı nasıl Filistin intifadalarıyla oluşturulduysa, bugün de bütün Orta Doğu coğrafyasında yeni bir dalgayla 3. intifadanın başladığını söyleyebiliriz. Bu intifada birçok İslam ülkesini de bir araya getirecek bir dalga oluşturacaktır. İsrail’in kendi güvenliğini sağlama maksatlı attığı adımlar, öngöremedikleri bir şekilde, bütün İslam ülkelerinde İsrail’e yönelik çok daha büyük bir dalgayı başlatabilir. Bu dalga İsrail’in çepeçevre örttüğü güvenlik duvarının da yıkılmasını beraberinde getirebilir. Bu İntifada bütün uluslararası kurum ve dünya halklarının intifasını başlatabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Her sivil direnişi katliamlarla bastırmaya çalışan İsrail'in artık bunu sürdüremeyeceğini öne süren Prof. Dr. Ayhan, şunları kaydetti:
"Kudüs'ün statüsünün tartışılmaya açılması bütün Orta Doğu'da bir kırılma noktası olmuştur. Türkiye 3. intifada hareketini Filistin adına bütün dünyada başlatmaktadır. 3. intifada İsrail'in bütün uluslararası kurumlarda ve toplumlar nezdinden yalnızlaşmasını beraberinde getirecektir. Bu yalnızlaşma diplomatik açıdan başladı bile. Sırada ekonomik ve siyasi yaptırımların gelmesi vardır. İsrail artık küresel çapta rahat hareket edebilen bir ülke olamayacaktır. Bu bir yalnızlaşma sürecidir. Beraberinde ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar yaşamaya ve iktidar değişimine neden olacaktır.”
AA