Bu kadar insanın heder edilişi. 40 yıldır iğne ile kuyu kazarcasına elde edinilen kazanımların bozuk para gibi harcanması. Yıkılan yuvalar, geleceği karartılan bunca insan. Yarınlarından ümidini kesmiş bunca genç. Peşkeş çekilen bunca garibanın parası ve emeği. Vaiz, imam, cemaat, hizmet, himmet gibi yıpranan kavramlar. Bunlara bakıp dinden imandan soğuyan bunca insan… Tüm bunlara rağmen hiçbir şey olmamışcasına diyar-ı küfürde sürülen safalar, uydurulan hikâyeler, bitmek bilmeyen kuruntu ve beklentiler…
Bütün bunlara sebep olan insan, inanmayan birisi olsa bir gece intihar eder ve kurtulduğunu sanır. Allah ve ahiret imanı olsa, nasıl hesap vereceğim düşüncesiyle kahrından verem olur ve geberir gider. Şayet bunların hiç birisi olmuyorsa, o zaman bu kişinin ya ajan, ya maşa, ya piyon olduğundan şüphe edilmez mi?
Bedir yenilgisi üzerine kahrından geberip giden müşrikler olmuştur.
Mekke Fethinde, yirmi yıl öncesi Cahiliyye Mekkesinin kara kölesi Hz. Bilal’in Ka’be’nin damına çıkarak ezan okuması karşısında, babam bu günleri görseydi kahrından ölürdü diyen Mekkeli Hâlid b. Esid de fetihten bir gün önce geberip giden babası da daha onurlu duruyor.
Böyleleri için Yüce Rabbimiz, geberin kininizle buyuruyor. İşte siz, onlar sizi sevmezken onları seven ve kitapların bütününe inanan kimselersiniz. Size rastladıkları zaman: ‘İnandık’ derler, yalnız kaldıklarında da, size öfkelerinden parmaklarını ısırırlar. De ki: ‘Öfkenizden çatlayın’. Allah kalplerde olanı bilir. (3/119)
Kin, akrep gibi sahibini zehirleyip öldüren ölümcül bir hastalıktır. Müslüman görünenlerin, Müslümanlara kin ve nefretleri ağızlarından taşar, sözleriyle dışarıya yansır. Ancak Müslümanların kazandıkları başarılar ve münafıkların kaybetmeleri onların kin, öfke ve nefretlerini artırmakta ve onları kahretmektedir.
Şu hadisi bir kere daha derinlemesine düşünelim:
"Kendisinden başka ilâh olmayan Allah’a yemin ederim ki, sizden biri, cennetliklerin yaptığı işleri yapar ve kendisi ile cennet arasında sadece bir arşın mesafe kalır da, sonra anne karnında yazılan yazının hükmü öne geçer, cehennemliklerin yaptığı işleri yapar ve cehenneme girer. Yine sizden biri cehennemliklerin yaptığı işleri yapar ve kendisi ile cehennem arasında bir arşın mesafe kalır; sonra anne karnında yazılan yazının hükmü öne geçer ve o kişi cennetliklerin yaptığı işleri yapmaya devam eder de, neticede cennete girer." (Buhârî, Bed’ü’l-halk 6, Enbiyâ 1, Kader 1; Müslim, Kader 1)
Buna göre insan, ne yaparsa yapsın, ne kadar iyi konumlara gelirse gelsin, asla ameline güvenmemeli, korku ile ümit arasında olmalı, hüsn-ü hatime/güzel bir son ile mümince ömrünü tamamlamaya gayret etmelidir.