Bugünkü yazımız Antalya’dan Muhsine Arzu adlı bir okurumuzdan, hissettiklerini bizimle paylaştığı için teşekkür ediyorum.
Dünya kendiyle sükun bulunan bir yer hiç olmadı/ dünya bir mesken de olmadı/ emanet bir bedeni gezdirdiğimiz bir yer o kadar/ emaneti teslim zamanına kadar onu dolaştırdığımız bir yer/ hepsi bu/ hepsi bu kadar…/
Koku/korku/sıkıntı/arzu/bunalım hepsi burada/yalnızca burada
O zaman bunca hayıflanmada neden/ dudağımda kalan bu yarımlıklar neden böyle üzücü/ içimi sızlatan /içimi titreten bu hüzün sarmalının içine neden düştüm/ dünyaya düşülür bunu bilerek hayat sürmek zorluğuyla ne kadar süredir boğuşuyorum….
Bülbül gibi ten kafesinde tutuklu yaşamak yerine çırpınarak göklere yükselmeyi ne zamandır istiyorum..
Bir tuzağın içine bile isteye atlanınca tehlike kalmaz, diyen Kafka’ya uyarak daha kaç tuzağa atacağım kendimi..ben kendimi korumaktan acizken, bu gül yaprağını nasıl koruyacağım?
Tasavvuf incitmemek kadar incinmemektir diyenlerin yoluna intisap ne de zor
İncinmemek, görmemek, can sıkıcı sitemlerde bulunmamak ne kadar da imkansız…
Herkes aynada yalnız kendini görüyor, bu yalnızlığı ben istemedim, lütuf olarak gördüğüm güzelliklerin ardından gelen bu uzun susuşlara hiç anlam veremedim
Hz. Pir, bi hoşluk ve güzellik elinden gidince gam çekme, bir başka şekilde yine sana geri gelir,der.Yaşanan kimin masalı aslında? Yaşanan kimin hikayesi? Sen ben bu masalın neresinde duruyoruz? Bu masal ne zaman başladı? Sevgiliden şüphe etmek caiz midir? Perdelenemez bir hüzün müdür bu?
Gece acıyı gizleyebilir mi?
Yaşananlar nereye gider?
Bunca sıradan bakışlarla düğümler çözülür mü?
Her şey sıradanlıkla açıklanabilir mi?
Bu kokular bu sevdalar yalancı mı?
Sen yalan mısın?
Ateşin ortasındaki bu bahçede oturan yalnız ben miyim?
Gece acıyı gizleyebilir mi?
Ölüm ne zaman ulaşır?
Bunları bilen kim?
Sen neden bunca susuyorsun?
Bu soruların cevapları sende mi gizli?
Delilik aşk kalesinin cümle kapısı mı gerçekten?
İyi, Olan ve yok olan gizem
...Hiç kimse kalmamıştı sanki dünyada ve yalnız ikimiz kalmıştık...
...İyi, yerleş ve yok ağır bir birleşmektir...
...Öyle yorgun bir sesle ve neredeyse titrek ellerle geçmişi anlatırken sen...
...gözlerinde gördüm ben işte, senin gibi
SAFSAF olmayı ama fotoğraf bırakmamayı da...
...buradan mıydın? buradan değil miydin?
buradan mıydın? buradan değil miydin?
gerçekten eski Teşvikiye'li miydin?..
...Öyle derin bir acıyla ve büyük bir saflıkla 14 yaşının gizemlerini ya da anneanneni açarken bana, onların geri gelmesini isterken besbelli, benden?..
...Beni tanıyor muydun, tanımıyor muydun?
Beni tanıyor muydun, tanımıyor muydun?..
...Yoksa her şeyi ama her şeyi mi biliyordun?..
...Ben seni seviyordum ama sevmiyordum da...
... İnsan bir yokluğu sevebilir mi?..
...İyi, Yerleş ve Yok ağır bir birleşmedir...
Öyle mi?
www.pozitifdegisim.com