Gece yol alıyorduk.
Gece dedimse, nasıl istersen öyle anla. Geceyi ister sırra yor, ister karanlığa, ister örtüye, ister beden tasallutundan kurtulduğun rüyaya, ister dinlenme zamanına, ister yalnızlığa, ister kavuşmaya, ister hırsıza, istersen korkuya
O da gündüzün aksi.
İç konuşmalarımı durdurdu:
Sen cehd et de bu yüz şüphen doksana düşsün. Geceleyin yürü, yol al.. Uyudun mu, gece gitti gider! (1/3689)
O gündüzü geceleyin ara; karanlıkları yakan o aklı, kendine kılavuz yap! (1/3690)
Kötü renkli gecede çok iyilikler vardır. Ab-ı hayat, karanlıkların eşidir, karanlıktadır. (1/3691)
Gece yol almanın en belirgin yanlarından birisi de gizlenmeyi sağlaması. Bilinmemek yolun zorluklarından birisi. Kazançlarından da aynı zamanda. Çünkü yolculuk duranlara kıyasla böbürlenmeyi gururu da getirir. İşte tuzak, işte engel. Gurur geldi mi, mesafe alınmaz olur. Yol şaşar. Karanlık basar. Aynı yerde dolanır durur insan hatta geriye gider. O yüzden geceye ay ışığı katmak gerekir. Yol gösterici.
Pir, yaz mevsimidir; halk ise güz ayı ... Halk, geceye benzer, Pir aya... (1/2939)
Fakat ayın kursu, söze gelirse gece yol alanları hemencecik yola sokar. (1/3760)
Yanlış yola gitmekten de emin olurlar, yoldan çıkmadan da. Ayın sesi, gulyabani sesinden üstün olur. (1/3761)
Durmak da bazen yürümekti. Yürünen mesafeyi hazmetmek. Özellikle de bulutlandığında gökyüzü. Gurur ve böbürlenmek bulut olup ışığı kapatınca, yol görünmez oluyor ve şaşkınlıktan geriye doğru belki, belki de uçuruma doğru götürüyordu insanı. O yüzden bulut kaplamışsa gökyüzünü durmak daha iyiydi. Durmak yürümekten daha anlamlıydı. Ta ki ayın ışığı yolu aydınlatana dek. Güneş demiyorum. O asıl. Geceyi gündüze dönüştürenlere benim lafım yok. Asıl kaynağından ışık alanlara. Dekuki gibi dedi Kılavuzum ve Dekuki yi anlatmaya koyuldu:
Dekukî, iyi bir hale sahipti. Âşık ve keramet sahibi zat. (3/1924)
Yeryüzünde gökteki ay gibi seyreder dururdu. Gece yolcularının gönülleri, onunla aydınlanır, nurlanırdı. (3/1925)
Bir yerde az otururdu, bir köyde iki günden fazla kalmazdı. (3/1926)
Bir evde iki günden fazla otursam kalbimde oranın sevgisi alevlenir. (3/1927)
Eve barka mağrur olmaktan çekinir, hadi hey nefis, zenginleşmek, bir şey elde etmek için sefere düş derim. (3/1928)
İmtihanda muvaffak olması için kalbimi hiçbir yere alıştırmam derdi. (3/1929)
Gündüzleri yol yürür, sefer eder, geceleri ibadette bulunur, namaz kılardı. Gözü açıktı o erin... padişahı görürdü, bir doğan kuşuna benzetirdi. (3/1930)
Dekukî, fetvada âdeta halkın imamıydı, takva topunu meleklerden bile çelmişti. (3/1943)
Bir yerde durup dinlenmede gezip tozmada ayı bile mat etmişti. Dindarlıkta din bile ona hased ederdi. (3/1944)
Bu kadar takva ve ibadetle, bu derece evrada, zikre koyulmuş olmakla beraber yine de daima Tanrı haslarını arardı. (3/1945)
Zaten seferden asıl maksadı da buydu, bir an olsun bir Tanrı hasına rastlayayım demekteydi. (3/1946)
Yola düştü mü, Yarabbi, beni haslarından birisine ulaştır, ona arkadaş et. (3/1947)
Yarabbi, tanıdığım erlere gönlüm kuldur. Köledir. (3/1948)
Canım Allahım, tanımadıklarını da hicap içinde düşmüş kulunu merhametli kıl, derdi. (3/1949)
Tanrı, Ey ulular ulusu, bu ne aşk, bu ne susuzluk? (3/1950)
Beni seviyorsun ya... başkasını ne arıyorsun? Tanrı seninle olduktan sonra insani ne yapacaksın? der; (3/1951)
O da şöyle cevap verirdi! Ey sırları bilen Rabbim, niyaz yolunu gönlüme açan, gösteren sensin. (3/1952)
Dekukinin gönlü güneşten aydınlanıyordu ve aynası gururdan temizlenmişti.
Aslında yolculuk bir bakıma da geceden aydınlığa çıkma uğraşı değil mi? Adına imtihan denilen şey. Aydınlatan ve karartanların savaşı. O zaman karartanların özelliklerinden söz etmek en doğrusu.
Bunlar aklı ve bilgiyi yerinde kullanmazlar. Akıllı yada bilgili olmalarından söz etmiyorum. Ne kadar gelişmişler, donanımları müthiş
Bu laflar değil onları anlatan. Donanımlarını nereye kullanıyorlar? Bilgi ya da birikimleri nereye götürüyor? Kimin işine yarıyor? İnsana ne sunuyor? Bunlar doğru sorular.
Acele ederler. Önyargılıdırlar. Görünüşe göre hüküm verirler. Hikmeti aramazlar. Enformasyon önemlidir ve hikmet o enformasyon içinde kayıptır.
Aşksızdırlar. Aşkın değildirler. Öz ve derinlik yoktur.
En iyi biziz derler. En başta biz olmalıyız. Üstün olan biziz. Tüm iyi ve güzel şeyler bizim için. Diğerleri parya. İyiyi ve doğruyu biz tayin ederiz.
Hadlerini bilmezler. Yanlışın sorumluluğunu almazlar. Suçlu olan başkalarıdır. Daima şundan ve bundan dolayıdır yaşanan yanlışlıklar.
Adalet ya da hakkaniyetleri yoktur. Kan davası güderler. Kavmiyetçi, sülaleci, aşiretçi ve fanatiktirler.
Kılavuzum hep der yine hatırlatmak durumundayım. Söze değil davranışlarına bakarak tanıyın insanları. Ne söylediklerinden ziyade nasıl yaptıkları ve davrandıklarını ölçü alın. Yukarıdaki davranış kalıplarına sahipse etrafınızdakiler uzak durun.
Işık olmadan, ay olmadan gece yol almaya kalkışmayın şaşarsınız.
Ay, söylemeksizin yol gösterirse, söyleyince ne yapmaz, dünyayı ışığa boğar1/3762
Konuşunca ortalık ışığa boğuldu. Korkmadan yürüyordum. Hem aydınlatıyor hem de konuştukça gündüzden de gündüz oluyordu etraf.
Dizlerim ağrıdı dedim. Kafam zonkluyor. Başım döndü. Sırtımdan bir sızı aşağı doğru indi. Midem. Omuzlarım. Sadece ben değilim. Her kes adına seslendirdim.
Sesi duyulunca ortalık yine ışıl ışıl oldu:
Ağrı, sızı ve hastalık hazinedir. Rahmetler ondadır. Deri yırtıldı mı iç tazelenir. 2/2261
Kardeş, karanlık yere, soğuğa, gama, kırıklığa ve hastalığa sabretmek, 2/2262
Abıhayat kaynağı ve sarhoşluk kadehidir. Çünkü yücelikler, hep aşağılıktadır. 2/2263
Baharlar, güz mevsiminde gizlidir, güz mevsimi de baharda. Kaçma ondan! 2/2264
Anladım yine ve yeniden. Biz karanlıktan aydınlığa çıkmaya çalışan gece yolcularıyız bir bakıma. Ve yürüme denen zorluk gerçekle yalanı, doğru ile eğriyi, iyi ve kötüyü ayırıyordu. Ayıraçtı yol. Ayıraçtı yolculuk. Herkes yürür gibi görünmekteydi.
Her yürüyen yolcu değildi. Yürünen her satıh ta yol değil.
O bağlasın sözü:
Alemde kalp akçayla sağlam akça bir yürümekteydi. Çünkü ortalık tamamıyla geceydi, bizde gece yolcularına benziyorduk. (2/286, Mesnevi)
www.pozitifdegisim.com