“Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer” Bu zamanın içinde ah? Neler vardır neler!
Büyük İslam Filozofu Farabi Hazretleri aynı zamanda müzisyen bir dahidir. Kanun’u ilk icat eden ilk mucittir. Her nasıl oldu ise ağaçtaki bir kuşun dikenine takılan bağırsağının diğer bir ağacın dalına konması ile asılı kalan bağırsağın yel estikçe çıkarttığı sesten ilham aldığı rivayetten söylene gelmektedir.
Tasavvuf ilmi ile de yüklü bu zat kalabalık bir cemaatin huzurunda musiki hakkındaki vaazlarını tamamladığı bir sırada cemaatin içinden bir gariban yerinden kalkar. Farabi Hazretlerinin kürsüsünün yanında boynunu büker durur. Hoca efendi isteğini sorunca aldığı cevap ilginçtir.
Efendim der. Eşeğimi kaybettim. Cemaatten bir gören var mı? Sorar mısınız der. Farabi cemaate döner ve der ki:
Ey cemaat dersimiz musiki ile başladı, musiki ile bitti. Acaba içinizde musikiyi sevmeyen, hoşlanmayan var mı? Var ise ayağa kalksın der. Cemaatin içinden bir kişi ayağa kalkar. Boynunu büker durur. Hoca efendi eşeği kaybolana döner ayağa kalkan adamı göstererek, eşeğin bak oradadır. Al git buyurur.
ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ
ANLAMAYANA DAVUL ZURNA AZ
Size 1930’lu yıllardaki meşhur müzik aleti gramofon denen çalgılı aletinin ortalığı karıştırdığı ve şarkıcı Müzeyyen Senar Hanımın meşhur olmasını sağlayan şarkısından örnek sunuyorum.
Şarkı, makam, hicaz, beste: Kadri Çencalar
Gönlüm yaralı bilmiyorum. Yar bana noldu
Gül renkli yüzüm aşkın için bak yine soldu.
Artık yetişir, hasretimiz yılları durdu.
Vallahi inan, dertli gönül hep seri sordu
***
Şarkı, makam, hicaz, beste: Sadettin Kaynak
Hazan ile geçti gülşeni bostan
Eyler dertli gönül, yar garip garip.
Haraba yüz tuttu fizik gülistan,
Ağla şimden piri zar garip garip.
Emrah bizim, gonca gülleri
Açılmıştır öter dost bilenleri
Ben garip gezerken gurbet elleri,
Durma dolaş, dur var garip garip.
Not: arzu edene notası temin edilir ve dinlettirilir