“Gelecekte ne olacak” sorusu insanoğlunu hep cezbetmiştir.
İnsanlar başlarına neyin geleceğini, kendilerini neyin beklediğini tarihin her döneminde merak etmişlerdir.
Yalnızca sıradan insanlar değil, imparatorluk kurmuş, büyük hükümdarlar, devlet başkanları, işadamları, sanatçılar da bu merakın peşinden koşmuşlardır.
Yarın beni ne bekliyor, nelerle karşılaşacağım? Diye düşünmekten kendilerini alamamışlardır.
Diyebilirsiniz ki “Bu dinen sakıncalı bir durum yaratmıyor mu?Kaderimizde ne varsa yaşayacağız? Gelecekten haber vermek, falcılıktır ve geleceği yalnız Allah bilir.”
Haklısınız.
İslam fala bakmayı ve falcılık marifetiyle gaipten haber vermeyi men etmiştir.
Hatta bu yüzden geçmiş dönemde astrolojiye ilişkin çalışmalar falcılık olarak algılanmış ve pek çok İslam alimi tarafından muhalefete uğramıştır.
Ancak buna rağmen bildiğimiz bir şey daha var ki, dönemin Müslüman alimleri astroloji hakkında önemli eserler ortaya koymaktan geri kalmamış, bunun falcılık olmadığını ortaya koymaya çalışmışlardır.
Bu nedenledir ki, astroloji Nasreddin Tusi, Erzurumlu İbrahim Hakkı gibi İslam alimlerinin yanı sıra, ünlü bilim adamları İbn Sina, Sühreverdi ve hatta Eş'ari kelamcısı Fahreddin Razi gibi birbirinden farklı şahsiyetlerin eserlerinde kendini göstermiştir.
Hatta dönemin hükümdarları tarafından astrolojide ilerlemiş alimler hep korunmuş, yanlarında bulundurulmuş, hatta önemli kararların bazıları bu alimlere danışılarak verilmiştir.
Çünkü astrolojinin metafizik boyutu her zaman ilgi çekici olmuştur.
Tarihte bilim ve kehanet bu nedenle hep baş başa gitmiştir.
Bilim kozmosun sırrını çözmeye çalışır.
Ve bütün kozmosun sırrını içinde saklayan tek bir yaratık vardır.
İNSAN…
İnsanoğlu küçük bir kozmostur.
Yaradılışa dair pek çok sırrı içinde taşıyan ve yaradılmışların en şereflisi olan insan, varoluşun sembolüdür.
Astroloji ise bu küçük kozmosun hayat seyriyle uğraşır.
Astroloji bir anlamda, gök ile yerin evliliği üzerine kurulduğu için, yer yüzündeki olayları belirlemede kozmik realitenin meleki yönünü ortaya koyar ve bizi ister istemez “ne olacak” sorusuna yöneltir.
Çünkü insan yaradılmışlar içinde düşünen tek varlıktır.
Sorularla hayatı algılar.
Sorarak gerçeğe ulaşır.
Ben de şu sıralar soruyorum kendime.
Ama harbiden, dalgasına değil.
“ne olacak bu memleketin hali” diyorum, astrolojiden bağımsız olarak.
Evet geleceğe dair kaygılarım var her Türk gibi.
Hayat bundan sonra bize hangi sürprizleri hazırlayacak.
Ülkemdeki kaos, kozmosun birliğine dönüşecek mi, kara bulutlar dağılacak mı?
Buna cevap bulamayınca da kimi zaman çaresizleşiyor ve astroloji kitaplarını mı karıştırsam diyorum kendi kendime..
Benim gibi bunları düşünen pek çok kişi var biliyorum.
Ama umudumu da yitirmiş değilim.
Çünkü umudunu yitiren, geleceğini yitirir…