Yıl 2040: Gençler ar, namus, haya gibi terimleri sadece kitaplarda görebiliyor. Namusun ne olduğunu ilgilenenler dedelerine sorarak öğreniyor. İnsanlarımız özgüven sözcüğünün anlamını sadece sözlüklerde bulabiliyor. Televizyonlardaki erotik yayınlar almış başını gidiyor. Bekaret saçmalık, evlilik ise gereksiz olarak görülüyor. Bunların tersini düşünen kimseler yobaz hatta cahil olarak nitelendiriliyor. Anneler kız çocuklarını sokağa yollarken yanlarına koruyucu almalarını tavsiye ediyor. İnançlarını kaybetmemiş insanlarımızın sayısı oldukça az. Toplum ahlaki çöküntünün son raddesinde.
Yıl 2030: İnsanlar yaşamlarını televizyonda izlediklerine göre düzenliyor. Taklitçilik yaşantımızın vazgeçilemez bir parçası olmuş. Gençlerimiz madde bağımlısı. Kitap okuma, araştırma, inceleme alışkanlığımız yok olmaya yüz tutmuş. Toplum tam olarak ahlaki bir çöküntünün içerisinde.
Yıl 2020: Televizyon sahipleri bağımsızlıklarını ellerine almış, RTÜK saf dışı bırakılmış, programcılar istedikleri şekilde yayınlar hazırlamaya başlamış, kadınlar televizyonda sadece cinsel bir meta olarak kullanılıyor. Her seferinde sadece cinsellikle ön plana çıkmalarına rağmen, bununla halen gurur duyanlar var. İnsanlarımız da bunları severek, isteyerek izlemeye devam ediyor. Toplum ahlaki bir çöküntüyü tamamlamak üzere.
Yıl 2010: İnsanlarımızda bananecilik çoğalmış. Herkes atalet (eylemsizlik) içinde yaşamlarını sürdürüyor. Televizyon bağımlısı bir millet olmuşuz. Doğrumuzu ve yanlışlarımızı televizyonlardan öğreniyoruz. Toplum ahlaki bir çöküntünün tam ortasında.
Yıl 2007: Televizyonda genel kültür yarışması adı altında düzenlenen programda, gencecik kızlarımız masaların üzerinde mini etekleriyle, milyonların önünde, insanların ağzının suyunu akıtacak şekilde danslar ediyorlar. Hiç kimse bundan 30 yıl sonrasını hayal edemiyor. Sadece televizyondaki magazin ve yarışma adı altında düzenlenen programları izleyerek bu programcılara prim veriyorlar. Toplum ahlaki bir çöküntünün başlangıcında.
***
Artık televizyonlar hayatımızın bir parçası hatta vazgeçilmezleri oldu. Bizler, ekran karşısında en çok vakit geçiren toplumların başında geliyoruz. Belki de dünyanın en çok televizyon seyreden ülkesi biziz.
Televizyon, yerinde kullanılırsa çok yararlı bir araç... Dünyayı izleyerek bilgini, ufkunu geliştirebilirsin. Birtakım sakıncaları da var. Mesela sadece televizyonda gördüğümüz bir kahramanı (!) gerçek hayatta aynen taklit edebiliyoruz. Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerine konu olan, kendilerini Polat Alemdar zannedenler bunların en güzel örneği. Bir dizideki karakter öldü diye arkasından mevlid okutanları ben çok iyi hatırlıyorum. Şüphesiz izlediğinden herkes etkilenir, ama bizdeki kadar senaryo ile gerçeği birbirine karıştıran millet kesinlikle yoktur.
Yukarıdaki özgelecek tepkimizi ortaya koymazsak toplumumuzun düşeceği durumu anlatıyor. Şu anda televizyonlardaki laçkalık almış başını gidiyor. Kadınlarımız her geçen gün kendilerini kullandırarak aşağılanmaya devam ediyorlar. Bizim tarihimizde çok büyük başarılar elde eden kadınlarımızda vardı. Mesela Nene Hatun. Kadınlarımız kendilerini bu şekilde kullandırmaya devam ettikleri sürece sanmıyorum bizim toplumumuzdan bir Nene Hatun daha çıksın.
Güzel ve dahi programını ilk izlediğinizde siz nasıl bir tepki verdiniz bilemem, ama ben o programı izledikten sonra gece başımı yastığa koyduğumda rahatsız oldum ve kalktım bu yazıyı yazma gereği duydum. Toplum olarak tepkisiz kalmaya devam ettiğimiz sürece özgeleceğimizdeki olayların teker teker yaşanması olasıdır. Tepkisiz yaşamak ve tepki koyman gerektiği yerde susmak hastalığının yaşamını sardığı andan itibaren senin senden gitme vaktin gelmiş demektir. Bundan sonra ne sende seni bulabilirsin, ne de başka birisi sendeki seni bulabilir. Artık toplum olarak bir şeylerin farkına varma vaktimiz geldi. Savaşlar eskisi gibi topla veya tüfekle yapılmıyor.
Tarih tekerrürden ibarettir. Şu anda ikinci bir Truva atı olayını yaşıyoruz. Şimdiki zamanın Truva atı ise televizyon. Düşmanlarımız bizi televizyon yayınlarıyla vurmaya, ahlakımızı çökertmeye çalışıyorlar, bir bakıma kaleyi içten fethediyorlar. Aklını en iyi şekilde kullanan sen bu oyuna gelmemelisin. Sen tepkisiz kaldıkça bu tür yayınların ardı arkası kesilmeyecek.
Ben tepkimi ortaya koymak adına ‘444 1 178 RTÜK Şikayet Hattı’nı aradım ve şikayette bulundum. Biliyorum biz bu tür programları izlediğimiz sürece RTÜK’ün bu programı durdurmasıyla hiçbir şey değişmeyecek. Başka bir ad altında, başka bir kanalda tekrar yayınlanacak. O yüzden sadece şikayet etmekle yetinmedim ve programı izlememe kararı aldım. Çünkü en büyük cezayı verecek olanlar yine bizleriz. Biz izledikçe onlar iyi bir iş yaptıklarını sanıp devam edecekler. Tepkini koyma sırası sende. Yapman gereken çok basit. Öncelikle eline telefonu al ve o güzelim parmaklarını bir kez olsun tepki verebilmek için kullan 444 1 178 numarasını çevir ve programda sakıncalı gördüğün yerleri şikayet et. Unutma! Sen tepkini vermezsen bu tür programlar artarak devam edecek ve özgeleceğimiz kaçınılmaz olacak.