ANKARA (AA) - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, teknolojiyi iyi kullanan şirketlerin hızlı büyüdüğünü belirterek, "Gelecekte birbirimizle konuştuğumuz kadar makinelerle de konuşmak zorundayız. Kendi dilimizi ve bir yabancı dili bilmenin yanında programlama dilini de öğrenmeliyiz." dedi.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından organize edilen "Geleceğin Meslekleri-Mesleklerin Geleceği" başlıklı kongre, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç ile rektörler, akademisyenler ve iş dünyası temsilcilerinin katılımıyla YÖK'te gerçekleştirildi.
Hisarcıklıoğlu, kongre kapsamında, Prof. Dr. Acar Baltaş'ın moderatörlüğünde düzenlenen panelde konuştu.
Çok hızlı değişen dünyada şanslı ya da şanssız olmanın yeni teknolojilere hazır olmaya bağlı olduğunu söyleyen Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin tüm sanayi kuruluşlarının ya da Borsa İstanbul'un toplam değerine, bilgisayar programı yapan tek bir şirketin ulaşabildiğine dikkati çekti. Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti:
"Böyle enteresan bir çağın gerisinde kalanlar rekabet edemiyor ve kaybediyorlar. Geleceğin fabrikalarında, makineler çalışırken sürecin bir şekilde aksaması, işleyişin durması pahalıya mal olacağından, onu işletecek çalışanların son derece becerili olması gerekiyor."
Hisarcıklıoğlu, iş dünyasının talep ettiği insan kaynağının yetiştirilmesi noktasında, gençlerin hayal kurmasının teşvik edilmesi gerektiğini dile getirdi.
Hızlı büyüyen şirketlerin teknolojiyi de iyi kullandığına işaret eden Hisarcıklıoğlu, "Gelecekte birbirimizle konuştuğumuz kadar makinelerle de konuşmak zorundayız. Kendi dilimizi ve bir yabancı dili bilmenin yanında programlama dilini de öğrenmeliyiz." ifadesini kullandı.
Hisarcıklıoğlu, çağı yakalayabilmek için zihinlerdeki kalıpların yıkılması, birlikte iş yapabilme kültürünün gelişmesi, eğitim sistemlerinin pratiğe dayalı şekilde değişmesi ve girişimciliğin desteklenmesi gerektiğini bildirdi.
Türkiye'nin geleceğinden umutlu olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, "Türkiye'nin potansiyeli çok yüksek ama bizler birbirini ötekileştirmeyen gençler, hocalar ve iş dünyası yetiştirmeliyiz. Birbiriyle kardeş olan, ötekileştirmeyen, vicdanlı ve adaletli davranan olabilirsek devrin kazananı biz oluruz." değerlendirmesinde bulundu.
- "Gençlere öğrenmeyi öğretmeliyiz"
Türkiye Sanayiciler ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Simone Kaslowski, artık altın madenleri ve petrol kuyularının değil, teknik ve kurumsal bilginin en kıymetli iktisadi varlık haline geldiğini söyledi.
Bu servetin savaşarak elde edilemeyeceğini belirten Kaslowski, şöyle dedi:
"Teknoloji ve bilgiye dayalı ekonomide, bizi ileriye taşıyacak en önemli kaldıraç akıl ve bilim olacak. Teknoloji sayesinde iş dünyasında hiçbir iş dün yapıldığı gibi yapılmıyor ve bundan sonra da aynı şekilde yapılmayacak. Ülkemizin coğrafi konumu ve düşük iş gücü maliyeti gibi özellikleri dijital çağda küresel rekabet gücümüz açısından sürdürülebilir ve yeterli değil. Dijital dönüşümün Türkiye'nin yeni kalkınma hikayesinin temeli olacağına inanıyoruz. 4'üncü Sanayi Devrimi'ni yakalamamız mümkün, yeter ki ülke olarak bu hedefe kilitlenelim."
Kaslowski, dijital dönüşüm başarıyla uygulandığı durumda büyümenin getirdiği ek fırsatlar sayesinde yeni iş ve istihdam olanaklarının gündeme geldiğini anlattı.
Nitelikli eğitimin bu dönüşümü desteklemede kritik önem taşıdığına işaret eden Kaslowski, "İş gücünün nedeyse 6 ayda bir yeni beceri edinmesi gerekiyor. Mezuniyetten emekliliğe kadar bilgi beceri ve yetkinliklerimizi güncellemeye ve çeşitlendirmeye ihtiyacımız var. Eğitimi bir yaşam felsefesi olarak benimsersek teknolojik değişimlere uyum kapasitemizi artırabiliriz. Her yeni çıkan meslek alanına göre üniversite bölümü ve meslek okulu kurmak yerine gençlerimize öğrenmeyi öğretmeliyiz." değerlendirmesinde bulundu.
- "Temel paradigmalarımızı tanımlamalıyız"
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan da Türkiye'de yıllardır sanayi-üniversite iş birliğinin konuşulduğunu ancak somut olarak çok ilerleme kaydedilemediğini belirterek, "Üniversite, devlet ve özel sektör iş birliğini proje bazında geliştirmek için Akademi, Kamu ve Sanayi (AKS) Ofisini kurduk." dedi.
Kaan, yetenek yönetim tespit çalışmasının önemine dikkati çekerek, "Türkiye gelecekte nerede durmak istiyor, bunun netleşmesi lazım. Temel paradigmalarımızı tanımlamazsak yine bir kısır döngü içinde olacağız. Zamanında getirisi yüksek, maliyeti az diye tercih ettiğimiz işletme bölümü gibi alanların mezunlarında devasa artış gibi, ileride de belki hiç kullanamayacağımız başka meslek gruplarının istihdam sorunuyla baş başa kalacağız. Temel branşlar üzerinde aktarım odaklı, meslek tanımlaması yapılmalı ve ülkenin sosyoekonomik altyapısı buna göre şekillendirilmeli." diye konuştu.
Eğitim ile meslek edindirme arasındaki farkın ortaya konulmasının önemine işaret eden Kaan, farklı disiplinleri bir araya getirebilen eğitimin, meslek eğitiminde öne çıktığını dile getirdi.
Kaan, yöneticiliğin bir meslek olmadığını, sadece iş pozisyonu olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Mezun olan gençlerin çoğunluğu 1-2 yılın ardından yönetici pozisyonuna geçebileceklerini zannedip iş beğenmez tavırlarla bizlerin karşına çıkabiliyorlar. Yeni nesil bir önceki neslin sabır, yetinme, tefekkür, tevekkül, saygı ve kabullenme kriterlerinin ne kadarını taşımaktadır? Peki işverenler olarak Z neslini ne kadar tanıyoruz?"