Türk milleti tarihinde hep mili değerlerine bağlı, bununla da tüm insanlığa örnek olmuştur. Ancak ne hazindir ki son yıllarda bu değerlerimizden uzaklaştığımız açıkça görülmektedir. Acaba bizler ağı ağır yok olmaya mı başladık diye aklımıza getirmiyor da değiliz. Bunu sosyal, kültürel ve siyasal anlamda yaşanlara bakarak söylüyorum. Ve bu konuda da haklı olduğuma inanıyorum.
Emniyet Genel Müdürlüğünün yıllık olarak yayınlanan” suç ve suçlular” bülteninde her yıl sürekli artışın olduğu ifade edilmektedir. Uyuşturucu kullanımı son bir yıl içinde yüzde 24,boşanma oranları yüzde 340 oranında artmıştır. Uyuşturucu kullanan, anasını, babasını, çocuğunu öldüren, öğretmenine silah çeken birçok gencimiz mevcuttur. Bu yangın gün geçtikçe büyüyor. Gençlerimiz ve diğer toplum fertleri batağa daha fazla sürükleniyor. Büyükşehirler de “ekmek arası köfte” yerine satılan uyuşturucular, düğün konvoyu süsü ile pazarlanan esrarlar düşündürücüdür.
Gazete ve televizyonlar, 2007/Haziran ayında İstanbul Bağcılar Lisesi bodrumundaki soyunma odasında ve teneffüs aralığında 3–4 kız öğrencinin, en tabii insan haklarından olan “ibadet özgürlüklerini kullanarak” namaz kıldıkları yazılan ve söylenenleri hepimiz çok iyi biliyoruz.
Uyuşturucunun tek çaresi İslam’a inanması ve ibadetlerini tam yapması iken bunun suçmuş gibi topluma lanse edilmesi ne kadar düşündürücü.
İlginçtir ki, geçen yıl İzmir de toplam 30 lisede genç kız ve delikanlının önüne cinsellik anketi konmuş ve bu anket yaptırılmış. Bu çağdaşlık ve ilericilik olarak açıklanmaya çalışılmıştır.
Siyasilerimizde bu olaylara “Horoz Dövüşü” anlayışı ile yaklaşınca ortaya pek pozitif sonuçlarda çıkmamaktadır.
Televizyonlardan hepimiz izliyoruz. Uyuşturucu veya kötü bir olayda zengin çocuğu veya tanınmış bir ailenin çocuğu ekranlara çıkarılıyor. Bizlerde acaba benim çocuğumda uyutucu kullanıyor mu veya ne zaman başlayacak diye kafa kemiriyor.
Yaşanan bu olumsuzluklar maalesef halk gündeminden uzak tutuluyor. Özellikle izlenme oranı yüksek TV ve gazeteler olayı adeta ört bas ederek gerekleri halktan gizliyor.
Halk olarak birlik ve beraberlik içersinde olanlara sesiz kalmamalı, demokratik yollardan çözüm bulmalıyız. Siyasilerin sorunlara sahip çıkması için gereken ne ise yapmalıyız. Bir gün yetiştirdiğimiz gülün dikeni bize de batabilir. İş işten geçmeden kendince bir şeyler yapmalı diye düşünüyorum.
Toplum olarak eskiden olduğu gibi milli ve manevi değerlerimize sıkıca sarılıp kendi özümüze dönmeliyiz.