ANKARA (AA) - Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, "Eğer bir şey sağlıkla, sağlığın korunması ya da hastalığın tedavisiyle ilgili ve 'ilaç' diye tanımlanıyorsa, dozu da belirtiliyorsa, bunun Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılması ve ilgili süreçlerin onlar tarafından yürütülmesinin daha uygun olduğu, eğer 'gıda' diye tanımlanıyorsa onun da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından izin ya da ruhsat süreçlerinin uygun olduğu görüşüne ulaştım." dedi.
Acar, Meyra Palace Otel'de TÜBA Kanser Çalışma Grubu ile Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu'nca gerçekleştirilen "Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Ürünlerinin Ruhsatlandırılması" sempozyumunun kapanışında, TÜBA Kanser Çalışma Grubu Yürütücüsü ve Konsey Üyesi Prof. Dr. Taner Demirer ve TÜBA Gıda ve Beslenme Grubu Yürütücüsü Prof. Dr. Kazım Şahin ile ortak basın toplantısı düzenledi.
Prof. Dr. Acar, başta kanser olmak üzere, obezite ve diyabet hastalıklarında tamamlayıcı tıp ürünlerinin yaygın şekilde kullanıldığını ve bu konuda bir istismarın yaşandığını bildirdi.
Bu ürünlerin diğer ilaçlar etkileşimi sonucunda ölümlerin bile görülebileceğini ifade eden Acar, tüm paydaşlarla sempozyumda bir araya gelerek, denetim ve ruhsatlandırmanın etkinliğinin değerlendirildiğini kaydetti.
Sempozyumda, ürünlerin Sağlık Bakanlığı mı, yoksa Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca mı ruhsatlandırılması gerektiği sorusunun da tartışıldığını vurgulayan Acar, "Tartışmalardan oluşturduğum kanaat çerçevesinde eğer bir şey sağlıkla, sağlığın korunması ya da hastalığın tedavisiyle ilgili ve 'ilaç' diye tanımlanıyorsa, dozu da belirtiliyorsa bunun Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılması ve ilgili süreçlerin onlar tarafından yürütülmesinin daha uygun olduğu, eğer 'gıda' diye tanımlanıyorsa onun da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından izin ya da ruhsat süreçlerinin uygun olduğu görüşüne ulaştım." diye konuştu.
Sempozyumda, geleneksel tıp ve tamamlayıcı ürünlerin ve bunlarla ilgili tedavilerin tıp, eczacılık ve sağlıkla ilgili fakültelerde, müfredata mutlaka dahil edilmesi gerektiğinin de altının çizildiğini aktaran Acar, Bu ürünlerin hiç bir tıbbi eğitimi, alt yapısı olmayan kişi ya da kuruluşların eline bırakılmaması gerektiğine de vurgu yaptı.
Acar, üniversite ve akademik merkezlerde bu ürünlerin klinik çalışmalarının yapılarak, ürünün üretim ve ruhsatlandırma, denetim süreçlerine yansıtılması, üretim basamaklarının tümünün Sağlık Bakanlığı tarafından denetlenmesinin de sempozyumda ele alındığını belirtti.
- Dünya'da kansere yılda 1 trilyon dolar harcanıyor
TÜBA Kanser Çalışma Grubu Yürütücüsü ve Konsey Üyesi Prof. Dr. Demirer de dünyada kanser tedavisine yapılan harcamanın yılda 1 trilyon dolar, Türkiye'de ise yılda 3 milyar dolar olduğunu açıkladı.
ABD'de yılda 34 milyar doların geleneksel ve tamamlayıcı tıp ürünlerine harcandığını vurgulayan Demirer, "Dünya genelinde kanser hastalarının yüzde 40'ı onkologlarından habersiz bu ilaçları kullanıyor. Hastalar belli bir noktaya geldiklerinde 'denize düşen yılana sarılır' hesabı birçok alternatif aramaya başlıyorlar. Bu ürünler de piyasada var ve kullanıyorlar. Bizim ülkemizde de hastaların yüzde 20-25'i bu ürünleri kullanıyorlar." diye konuştu.
Bu tür ilaçların çoğu zaman hastalar tarafından kemoterapi sırasında kullanıldığına dikkati çekerek, bunun kemoterapinin etkilerini azalttığını ya da yan etkilerini ortaya çıkardığını anlatan Demirer, ilaç formunda, dozu ve etkileri olan ürünlerin Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılması ve eczanelerde satılması gerektiğini kaydetti.
Sağlık Bakanlığının bu konuda yeni bir yönetmelik hazırlığında olduğunu bildiren Demirer, sempozyumun çıktılarından oluşan bir raporun da hazırlanarak, ilgili kurumlara gönderileceğini ifade etti.
TÜBA Gıda ve Beslenme Grubu yürütücüsü Prof. Dr. Şahin ise sempozyumdan Türkiye'nin Ar-Ge çalışmalarına ihtiyacının olduğu sonucunun çıktığını aktardı.
Tamamlayıcı tıp ürünlerinin saklama koşullarının da önemine değinen Şahin, bu ilaçların eczanelerden, doktora danışılarak alınması gerektiğini bildirdi.
AA