Yunus Emrenin sözüdür:
Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz
Yunus Emrenin bu söylenmesi de, kavranması da çok basit ve kolay görünen sözünü doğru öğrenen ve doğru söyleyen çok az kimseye rastladım. Özellikle Dünya kimseye kalmaz cümlesini, başına bir sıfat ekleyerek Bu dünya kimseye kalmaz şeklinde söyleme eğilimi baskındır.
Şiirde ölçü, metnin doğru okunmasında önemli kılavuzlardan biridir. Anadolunun ilk Müslüman Türk şairleri arasında önemli bir yeri olan Yunus Emrenin şiirleri de, bazı ölçü kusurları taşıyor olsa bile bazen aruzun, bazen hecenin ölçü özelliklerine bağlı olmuştur. Şiirde ölçüye dikkat eden biri, Yunusun yukarıya aldığımız şiir parçasında Bu dünya kimseye kalmaz demeyeceğini bilir. Ses, âhenk, kulak gibi müzikal değerlerle tanışıklığı ve alışverişi olan kimseler, bu gerçeği adını bilmeseler de, kendiliğinden uygulayabilecek bir yeterlik içinde özümsemiş kimselerdir.
Çevresindeki kırkı aşkın kişiye, bir belediye başkanı olarak sorunlara nasıl baktığını anlatan o iri yarı adam, Yunus Emrenin yukarıdaki sözlerini doğru naklediyor. Bu durum, yani bir şiiri doğru öğrenmek ve doğru nakletmek, bana çok anlamlı ve güzel görünüyor. Karaman Belediye Başkanı Ali Kantürkün sözlerini o dakikadan sonra daha büyük bir dikkatle dinlemeye karar veriyorum. Bu dörtlüğü, böylece ve dosdoğru söyleyebilen kişi, onun anlamını da biliyor ve benimsiyor olmalı.
Gelin, tanış olalım: Birbirimizi tanıyalım, aramızda yabancılık ve yabancılıktan doğabilecek korku ve düşmanlıklar kalmasın. Zaten biz, çok eskiden bezm-i elest denen o ulu mecliste tanışmış idik. Şimdi burada o tanışıklığımızı hatırlayalım.
İşi kolay kılalım: İşi zorlaştırmayalım, işin çabuk ve kolay yapılması için elimizden gelen çabayı gösterelim. İşin kendisi zor ise şayet, iş birliği, güç birliği, gönül birliği ederek o zor işin kolay olmasını sağlayalım. Hele, başkalarının zor duruma düşmesinden zevk alan, kendisinden başka hiç kimsenin hiçbir başarıya lâyık olmadığını düşünen bencil kimselerden olmayalım. Hemcinsimizin başarısının bizim de başarımız olduğunu kabul ederek iyiliği çoğaltmaya, iyiliğin çoğalmasına katkıda bulunmaya çalışalım.
Sevelim, sevilelim: Sevmek ve sevilmek, insan oğlunun yaşamaktan en çok zevk aldığı, mutluluk duyduğu güzel duygulardır. İnsan ancak birini, bir şeyi severek anlamlı ve güçlü bir varoluş duygusuna, büyüklük ve doygunluk hissine sahip olur. Severek var olan biri, sevilerek geliştiğini, dallanıp budaklandığını görür ve mutlu olur. Kim ki, başkalarını sevmeden sevilmeyi, hep sevilen olmayı umarsa, yanlış bir umuş içinde demektir. Sevmeden sevilmeyi beklemek, kötü bir bebeklik hastalığı olabilir ancak. Koca koca insanlarda bu hastalığın yerleşmiş olduğunu görmek, çok üzücü bir durumdur. Çevresindeki herkesin kendisini sevmekle, saymakla, kendisine hizmet etmekle yükümlü olduğunu sanan prens/prenses bozuntusu yaratıklar, Yunusun bu cümlesini, sevelim, sevilelim çağrısını işitip benimsemedikçe iyiliğe eremeyeceklerdir.
Dünya kimseye kalmaz: Bu dünyaya gelip de gitmeyen olmamıştır hiç. Bin yıl yaşayan da, yüz yıl yaşayan da sonunda ölmüş, toprağa gömülmüş ya da külleri yellere savrulmuştur. Madem bu hayat geçicidir, bu dünya bir konaktır; bu geçici mekânda tanışma, sevişme, kolaylık, güzellik gibi ferahlatıcı işlerle uğraşalım; yabancılık, düşmanlık, kin, nefret, zorlaştırma gibi sıkıcı davranışlardan kaçınalım. Böylesi, bu dünyadan sonra başka ve sonsuz bir hayatın varlığına inananlar için de, inanmayanlar için de daha hoş, daha güzel değil midir?