DİYARBAKIR Milletvekili İhsan Arslan'ın, hafta başında Vatan Gazetesi'nden Devrim Sevimay'a verdiği röportajı okudunuz mu, bilmiyorum. Ama mutlaka okumalısınız. Bu mülakatta milletvekilinin taşıdığı unvana rağmen, çatısı altında bulunduğu yere Türkiye Büyük Millet Meclisi denilmesine rağmen, ne duygular taşıdığını ve neler hissettiğini anlayacaksınız.Vatan Gazetesindeki mülakatta karşılıklı sorular ve cevap niyetinde açıklamalar mevcut. Gazeteci soruyor. Barzani daha iki gün önce özerk devlet kurulacağına ilişkin anayasal destek sağladıklarını söyledi. Her açıklamasıyla Ankara'yı ayağa kaldırıyor.Cevap. Ama bence Barzani'yle çıkarlarımız at başı gidiyor. Böyle bir ittifak Türkiye'yi Ortadoğu'da güçlü kılar. Mesela daha yakın geçmişte Barzani, Türk Silahlı Kuvvetleri'yle birlikte PKK'ya karşı çok ciddi bir mücadele vermişti. Ve bu sırada aldığım sağlam bilgilere göre ölü ve yaralı olmak üzere 3 bin civarında insanı zarar görmüştür. Bence Barzani her zaman böyle bir mücadeleye birlikte girmeye de hazır. Daha yıllar önce kendisiyle konuştuğumda bana Kuzey Irak'ta PKK'nın kalmasına Türkiye izin verse biz vermeyiz demişti. Milletvekili olmadan hangi sıfatla Barzani ile konuştuğunu ve ne amaçla bu görüşmeyi yaptığını söylemiyor. Bu görüşmenin kimlerin denetiminde veya talimatıyla olduğundan da bahsetmiyor.Yazar yeniden soruyor. Ya Türkmenler meselesi? Cevap çok ilginçtir. Demagojinin en net örneklerinden birisi. Niye "Kürtmenler meselesi" demiyorsunuz ki... Oradaki Türkmen'in oradaki Kürt'ten bizim için ne farkı var? Ve Türkiye'yi yöneten kadroların içinde ne kadar bir miktar Türk varsa bir miktar da Kürt vardır. O zaman neden Türkiye iki de bir Irak'taki Türkmenlerle ilgileniyor? Bu yanlış bir dış politikadır. Böyle bir etnik ayrımcılık yapmak ne siyasidir, ne de insanidir. Cevabın içinde yıllardır aydın denen çevrelerce savunulan bir yalanın cevabı da gizli. Demek ki devlet ayrımcılık yapmamış. Vatandaşlık bağı ile bu ülkede yaşayan herkesi bir tutmuş. Sonuçta Türkiye'yi yöneten kadroların içinde ne kadar bir miktar Türk varsa bir miktar da Kürt vardır sözü ile de bu ispatlanmış oluyor. Bu cümle son derece önemlidir ve mana katan en önemli söz de ne kadar sözcüğüdür. Bunu unutmamak lazım. Nedense insani boyut denilince sadece Kürtler akla geliyor. Onların halka yaptıklarının tevili yok. Mesela bir başka gazete haberinde Kürtlerin bölgede insani boyutta yaptıklarına şöyle bir bakalım. Irak'ın kuzeyinde yer alan Türkmen şehri Kerkük'e akın eden Kürtler, Türkmenlerin tapulu arazilerine el koyuyor. Bazı sahipli arazileri parselleyen Kürtler, bir yandan da parselledikleri bölgelere ev yapıyor. Ellerinde tapusu bulunan arazilerinin el konulmasına tepki gösteren Türkmenler ise, kentte adaletin ve güvenliğin sağlanamadığından dert yanıyor. Kendi topraklarından sürülme kaygısı taşıyan Türkmenler, Iraklı yetkililerin duruma acilen müdahale etmelerini istedi. Kürtlerce arazisine el konulan Muhammed Haseb isimli bir Türkmen, Kürtlerin davranışını kalleşlik olarak değerlendirirken, bölgede huzurun giderek kaybolduğunu ileri sürdü. Kendine ait arazinin Kürt gruplarca el konulduğunu söyleyen Hasep, elindeki tapuyu göstererek, "Burası bizim yıllardır yaşadığımız şehir. Kürtler evlerimize ve tarlalarımıza el koymaya başladı. Artık Kerkük'te huzur kalmadı" diyerek tepkisini dile getirdi. Sahipli arazileri parselleyen Kürtler ise, kentin güvenliğini sağlayan Irak polisine rağmen işgal ettikleri bölgelere ev yapıyor. Özellikle kentin batısındaki El Vasti bölgesinde yoğunlaşan Kürtler'e Irak polisi de 'dur' demiyor ve yaşananları hiçbir şey olmuyormuşçasına izlemekle yetiniyor.Şimdi bu açıklamaları aşağıdaki yorumla birleştirelim. AK Parti Lideri ve Başbakan Erdoğan, bir grup düşünce insanını Ankara'da kabul ederek 'mesele' ile ilgili görüşlerini almadan önce, önceki akşam AK Parti Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan'ın evine sürpriz bir ziyaret yapıyor. Öncelikle şuna dikkatinizi çekmek isterim. İhsan Arslan, herhangi bir milletvekili değildir. AKP'nin üç yılı bulan iktidarı süresince, ortalıkta pek gözükmemiş olmasına rağmen, İhsan Arslan gerek bölgede, gerekse parti içinde çok önemli yeri olan, etkili bir isimdir. Mazlum-Der'in eski Genel Başkanı olan Arslan, 'İslamcı' yönünün yanı sıra, 'Kürt' kimliğiyle de AKP'nin perde arkasında kalmayı tercih eden başlıca sacayaklarından biridir. (Umarım Mazlum-Derin başkanları bu görüşlere tümü ile katılmıyorlardır. Eğer böyle bir katılım varsa derneğin adındaki mazlumun izahını yapmak giderek güçleşecektir. Türkmenler bu kadar baskı varken susmakta her halde sözü unuttuklarındandır. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.)Bu arada Diyarbakır Milletvekili Arslan'ın oğlu Mücahit Arslan'ın, Başbakan Erdoğan'ın en yakınındaki birkaç isimden belki de ilki olduğunu belirtmek isterim. Mücahit Arslan, Başbakan'ın hem 'özel kalem'i, hem 'danışmanı' olarak, uyku ve dinlenme anları hariç, günün hemen hemen her anında Erdoğan'ın yanında olan kişidir.Bu bakımdan Başbakan Erdoğan'ın, İhsan Arslan'ın Dikmen Vadi Evleri'ndeki konutuna yaptığı ve 3.5 saat süren ziyaretin anlamı ve önemi büyüktür. (Aydın Candabakoğlu, Tercüman Gazetesi.)Ortaya çıkan manzara vahimdir. Terör olayını Kürt sorunu diye çözmek mümkün değilken bunu bir açıklama ile kamuya mal etmeye çalışmayı akıl ve sağduyu sahibi Türkiye Millet Meclisi üyelerinin de nasıl karşılayacakları önemlidir. Öncelikle de Konya Milletvekillerinin açıklamaları önemlidir. Bekleyelim ve görelim.