Dünya, gökkuşağından daha fazla/farklı renkleriyle inanmış yanlarını kaybedenleri kandırmaya tüm hızıyla devam ederken…
Bismillah.
İnanç, bu vakte değin gelmiş, kültürel-sosyal-teknolojik-psikolojik-eğitim vs birçok alandaki ilerlemenin altında imzası olan bir yaşam biçimidir.
Hz. Âdem(a.s.)’in var oluşu ile birlikte başladı ilerleme.
Öyle ki:
Hz. Âdem (a.s.): İlk ziraat mühendisi kabul edilebilir. Zira toprağı işleyen ilk kişidir.
İdris (a.s.): Terziliği ile bilinir. Her ne kadar tarih kitaplarımızdaki o dönemler, devirlere bölünse de.
İğneyi ilk icat eden, ona delik açan, iplik geçirendir.
Hz. Nuh (a.s.): Gemi inşa etti. Gemicilerin piri.
Hz. İbrahim (a.s.): İnşaat mühendisi ya da mimar olarak karşımızda. Zira Kâbe’yi yeniden inşa etmişti.
Hz. Yusuf (a.s.): Saati ilk icat eden, toprak mahsulleri ofisini ilk defa kuran, bolluk zamanında depolamayı, kıtlık zamanında halka dağıtmayı düşünen bir peygamberdir.
Hz. Lokman (a.s.): Doktorluk ve eczacılık mesleğinin piridir.
Hz. İsa (a.s.): Avcı idi. Av aleti ile geçimini temin ederdi. Avcıların piri idi. Aynı zamanda doktorların.
Hz. Muhammed (s.a.v.): Küçük yaşlarda çobanlık yapmış, daha sonra ticaretle uğraşmış ve cihatla meşgul olmuştur. Hem öğretmen, hem doktor, hem ziraatçı olmuştur. Bunun yanında hem aile reisi, hem baba, hem psikolog olmuştur. Hal böyle iken, Müslüman’lara gerici demek kimin haddinedir.!
Medeniyeti, ilmi, irfanı, kültürü, ahlakı batı beşiğinde aramak yerimizde sallanmaktan öteye götürmez.
Tarihimize, inancımıza baktığımız zaman pek tabii göreceğimiz şudur ki;
İslam kadar hiçbir ideoloji ilerlemeyi destekleyememiştir.
Osmanlı Devleti dönemine baktığımızda ilerlemenin tek bir alanda olmadığını görebiliriz. İlim, kültür, sanat, ahlak, tıp vs birçok daldaki ilerleme gözler önündedir. Geçtiğimiz günlerde, ODTÜ mescit topluluğu tarafından Ankara’ya davet edilen Yunan asıllı Hamza A. Tzortzis abimiz bir konuya değindi. Şöyle diyordu:
“Osmanlı Devletinin çöküş sürecinde yurt dışından iki adam geldi. Yığınla kitap götürdüler batıya. Bunları çaldılar. O kitapları anlamaları iki yıllarını aldı. Çünkü dilinizi bilmiyorlardı.
Peki, siz dilinizi biliyor musunuz?”
Bu çok çarpıcı bir gerçekti. Umursamadığımız gerçek. Zira hakikaten dilini bilmeyen bir topluluk olduk. Şimdi birileri kalkıp biz Arap mıyız ki bileceğiz diye bilir. Irkçılık yapmadan düşünelim biz Müslüman’ız! Dilimiz, Kur’an dili.
Neyse abimiz devam etti:
“O adamlar batıya götürdükleri o kitaplarla bir ders ortamı oluşturdu. Oraya şu an Oxford Üniversitesi deniyor!”. Yani özetle batı bizim elimizdeki değerlerle değerine değer kattı. Geri bırakılmak istenilen değil de gerici olduk.
Müslüman kadına verilen kıymete binaen farz olan örtümüz önce alınmak istenildi “çağdaşlık” kisvesi altında bunu başaramadılar ama şunu başardılar “farz”ımız, “tarz”ımız oldu.
***
Hâsılı şu gerici Müslüman’lar hep ileriye gitmişler. Ne zaman çağdaşlık anlayışı dayatılmış, biz çağın gerisinde kalmışız.
Açık ve net.
Kafamızı çevirmemiz gereken yer batı değil inancımız.
Kimliğimiz.
Ruh kökümüz.
Görüşümüz.
Milli yanımız.
Yanılmamış, yanımız.
Selam ve dua ile.