Kış çoktan girdi, kar yok ama bakarsınız önümüzdeki günlerde yağar ve her taraf bembeyaz oluverir. Her mevsimin kendine has farklı güzellikleri var, kışın güzelliği de kardır. Ayrıca kar berekettir. Toprağın altındaki tohumu sıcacık tutar. Eridikçe toprağın içine över suları, pınarları besler. Karın az yağdığı yıllar pınarların suyu iyice azalır ya da kurur. Gürleyerek akan nice pınarlar gördüm, kar beslemeyince kuruyakalmıştı.
Gezginler karda yürümeyi severler, bende öyle. Yürüdükçe ısınır insanın bedeni. Bir pınar varınca çalılıkların arasındaki kuru dalları toplayıp ateş yakmanın keyfine doyum olmaz. Közün üzerinde balık, içinde patates, kuru soğan pişirmek, ekmeği közün üzerinde gevreterek yemek ayrı bir zevk.
Doğal olarak közde kara çaydanlıkta demlenmiş çayı da unutmamak gerek.
Kış aylarında karda yürümek için çok güzel rotalar var şehrimiz çevresinde. Bunlardan biri Karapınar çevresi. Yolun kıyısındaki tek tük ağaçlar bozar bozkırın beyazlığını. Bir yanda Karadağ bir yanda Karacadağ kar altında binlerce yıllık uykularındadır. Geriden öyle görünürler ama koyaklarında, çataklarında yüzlerce canlıya ev sahipliği yaparlar. Yaban atları, yaban koyunları, tilkiler, kurtlar, keklikler gibi.
Meke tuzlasının en güzel fotoğrafları bu mevsim çekilir. Biraz zamanınız varsa Karapınar belediyesinden biraz odun isteyip suyun kıyısında ateş yakabilirsiniz.
Karacadağın eteklerindeki köylere mutlaka yolunuzu düşürün karlı bir kış günü. Düğünleri genellikle güz ve kış aylarında yaparlar. Düğün evine varıp hayırlı olsun, diyerek çökün düğün pilavının başına. Varlığınızın onları nasıl mutlu ettiğini göreceksiniz.
Biraz maceracı bir ruhunuz varsa, kış şartlarını göze alıp Çıralıya kadar gidebilirsiniz. Kış aylarını yaylada geçiren çobanlara konuk olup, bulgur pilavını yiyebilirsiniz.
İnanın onlar hiç yüksünmeyeceklerdir size pilav ikramından.
Uzaklara gidememe gibi bir derdiniz varsa şehrin hemen yakınındaki Gevele dağına çıkabilirsiniz. Sille otobüsünden indikten sonra kilisenin batısından yukarı doğru yürüyebilirsiniz. Yokuşu tırmandıktan sonra her tarafı rahatça görebileceğiniz bir düzlük çıkar önünüze. Gevele ve Takkelidağ tam karşınızdadır. Gevelenin eteğinde, bağların arasında, paşa çeşmesinin altındaki yüzlerce yıllık havuzun çevresinde ateş yakabilirsiniz. İçinizden zirveye çıkmak geliyorsa kolayca çıkabilirsiniz o noktadan sonra.
Bu mevsim, toroslarda olmayı tercih ederim. Derin vadilerde ırmaklar deli dolu akarken dağların doruklarında o sonsuz gibi görünen bembeyaz dağları seyretmeye doyamam. Örneğin Hadim-Dedemli yolu. Hadimi biraz geçtikten sonra birden tepelerde bulursunuz kendinizi. Karşınızda dimdik bembeyaz yükselir Geyik Dağı ve toroslar. Kirazlıkların ve bağların arasından aşağılara doğru inen yol sizi Koralan’a, Yalınçevre’ye, Dedemliye ulaştırır. Dedemli yol sapağındaki lokantada yiyeceğiniz, Göksunun buz gibi sularında yetişmiş bir alabalık bütün yorgunluğunuzu giderir. Bu noktadan geri Hadime dönmek yerine kar altındaki ağaçların arasında yol alarak Bozkır tarafından dönebilirsiniz. Bozkır sapağında da iki seçenek çıkar karşınıza. Sarıoğlan yolu ya da Bozkır- Akören yolu. Ben her seferinde Mavi Boğazdan geçerek Akören yolundan dönmeyi tercih ederim.
Kızılören tarafları da bir başka güzeldir kar altında. Yatağan yönündeki sivri kayalıklar bir peri masalından fırlayıvermiş canavarlar gibi görünürler. Beyşehir yolunun ellinci kilometresindeki Ballıkayalar, kış aylarında ateş yakmak, közde çay demlemek ve bol bol fotoğraf çekmek için eşsiz bir mekan.