Türkiye’nin yakın zamanda tanıştığı sosyal medya silah olarak kullanılmaya başladı ve yalan dolanla isyan tellallığı yapılır hale geldi.
En mutedil insanları bile çileden çıkaran sosyal medyada; kin, nefret, öfke söylemleri tüm ülkeye yayılmak istendi.
Artistler, milletvekilleri, köşe yazarları, sivil toplum örgütü liderleri, gazeteciler militanlaştı, örgüt yönetir oldu.
Olayın ilk günlerindeki kargaşa gidip olaylar netleştikçe amacın ne Gezi Parkı ne de hükümet karşıtlığı olmadığı, Türkiye’yi kardeş kavgasına sürüklemek, Arap baharı diye dayatılan kardeş kavgası ve kaosun Türkiye’de uygulanmak istendiği anlaşılıyor.
Ne kadar basit değil mi?! Masum gibi gözüken teknolojiyi kullanaraktan sahte twiter hesapları ile, arama motorlarından kopyala yapıştır usulü sahte resim ve videolarla halkı galeyana getireceksin.
Bu tezgâh Suriye’de uygulandı ve tuttu olmadık videoları yüklenerek twitirler atılarak sadece Suriye halkını değil dünya Müslümanlarını kandırdılar.
Gelinen noktayı görüyorsunuz; 2 yılda 100 biden fazla kişi can vermiş, kaç milyon insan mülteci olmuş ve bir ülke her şeyi ile harap olmuş olamaya da devam ediyor.
Hiç kimse kendini ve bizleri kandırmaya çalışmasın Türkiye’de uygulanmak istenen bu tezgâh öyle birkaç gün içinde kendi kendine gelişen bir olay değil, bu tezgahın planlı programlı olduğunu ve uluslararası boyutu olduğu her geçen gün daha da netleşiyor.
Sokaklarda gösteri yapanlar başka, oyun kurucuları başka, bu nedenle gösteri yapanlar ile oyun kurucuların istekleri farklı.
Oyun kurucular iç savaş istiyor, sokak çatışmaları istiyorlar, kardeş kavgası istiyor.
Gezi parkında başlattılar kargaşa ve gerilimi, başarabilseler büyükşehirlere sonrada tüm ülkeye yayacaklar, insanları sokağa dökecekler.
Artık olay, Gezi Parkı'nı da, siyasi muhalefeti de, AK Parti ve Tayyip Erdoğan karşıtlığını da aştı.
Bu ülkede hangi görüşten hangi düşünceden kim olursa olsun herkesin aklını başına alması bu oyunu görmesi gerekir.
Masum bir ağaç eylemi ile başlayan, insanların değerlerine hakaret eden, tahrik eden, kamu malına zarar veren yakan yıkan bir ortam bizleri özgürlüklere doğru değil, anarşiye doğru götürür.
Anarşi ve kargaşanın olduğu yerde özgürlükten adaletten söz etmek mümkün değil. Anarşi ve kargaşanın olduğu yerde baskı vardır, zulüm vardır, geri kalmışlık vardır kardeş kavgası vardır.
Bu ülkeden ne başbakanlar geldi geçti, o nedenle diyorum ki hükümetler ve partiler gelip geçicidir, kalıcı olan halktır…