Hızlı yürüdük. Bazen yukarı, bazen aşağı. Olabildiğince hızlı.Bırakmadı yakamızı. Söyleyin bana dedi, Haksız mıyım? Cevap vermedik. O anlatmaktan usanmadı. Durduk. O da durdu.Dinleyelim dedi. Dinlemeye başladık.İftira ediyorlar. Yapmadığım halde. Hiç aklıma bile gelmediği halde. Oysa ben öyle demedim. Hep yanlış anlıyorlar beni. Kızgınlığımdan kontrolümü kaybediyorum. Hak etmiyorum bunları ben. Ağlamaya başladı bu kez. Unutamıyorum bir türlü. Bağışlayamıyorum. İçimden atamıyorum. Hep aramızı açmaya çalışan kayınvalidemden söz ediyorum. Dolduruyor eşimi. Bana karşı doldurup gönderiyor. Ben başka türlü beklentilerle evlendim. Bunları yaşayacağım hiç gelmezdi aklıma. Hiç sevmiyor beni hiç.Haklı olmak penceresinden bakıyordu. Haklı olduğu ortaya çıksın istiyordu. Ona karşı yapıldığını düşündüğü davranışları birileri görsün duysun ona hak versin. Bir mahkeme belki herkesin görüp şahit olacağı istiyordu. Haklı olduğunu düşünüyordu. Haklı olduğunu herkes görüp bilsin istiyordu. Bu ciddi bir sıkıntıydı.Sen yerden, yurttan alımdan, satımdan kaldın mı o, mekan aleminde de seninle beraberdir. Lamekan aleminde de. 3/346Bulanıklardan duruluklar çıkarır, cefalarını vefa yerine tutar. 3/347Cefakarlıkta bulunursan noksandan kurtulup kemale erişesin diye kulağını burar. 3/348Sülükte virdini terk edersen zahmete, mihnete düşer, sıkıntıya uğrarsın ya. 3/349İşte o tediptir. Yapma, o eski ahdi hiç değiştirme demektir. 3/350(Mesnevi)Oysa görmesi ve bilmesi gereken zaten görüp bildiği halde, bunları istiyordu.Peki haklı olmak çok mu önemliydi? Şart mıydı? Gerekli miydi? Faydalı mıydı? Bir Amerikalının babasını anlattığı kitapta okumuştum. Yanılmıyorsam kitabın adı da Babamdı. Bir gün yemek esnasındaydı. Babam çok sinirliydi. Annemin yüzde yüz haklı olduğu bir konudan dolayı tartışmaya başladılar. Annem sustu sonra. O belki bir saat boyunca bağırıp çağırdı anneme. Ve gitti. O gittikten sonra kızgınlıktan yüzümü ateş basmış bir halde sordum anneme. Neden? Neden dedim. Neden savunmadın kendini? Sen haklıydın. Annem gülümseyerek sakince baktı yüzüme. Oğlum dedi. Sevdiğin birisini kaybettikten sonra bir tartışmada haklı çıkmışsın, neye yarar.O zaman belki de kendimize sormamız gereken soru şu. Haklı olmak mı istiyorum, yoksa mutlu olmak mı? çünkü çoğu kez ikisi bir arada mümkün değildir. (*)Elbette haklı olduğumuz ve bunu savunmamız gereken zamanlar vardır. Değerlerimizle ilgili, ülke ile ilgili, inandıklarımızla ilgili, bunları ayrı tutuyorum. Fakat çoğu zaman kişisel gündelik yaşantımızla ilgili ve yukarıdaki örnekte de olduğu gibi sübjektif bakış açısından kaynaklanan durumlarda ille de şart mı haklı olmak? Zira hepimiz biliyoruz ki başlarda da söylemiştik? Bizim gerçeklerimiz gerçek olmayabilir di? hep demezler mi? Gösterdim, gördü anlamına gelmez...Söyledim, duydu anlamına gelmez...Duydu, doğru anladı anlamına gelmezAnladı, hak verdi anlamına gelmez...Hak verdi, inandı anlamına gelmez...İnandı, uyguladı anlamına gelmez..Uyguladı, sürdürecek anlamına gelmez..Dinlediğimizi görünce daha çok konuşmaya başladı. Bazen haklıydı bazen haksız. Sonuçta mutsuzdu. İçi daralıyor ve sıkıntılanıyordu. O, bu sıkıntı, bu darlık nedir ki? Der. Şerrinden ağlayan mazlum yok mu? İşte onun sıkıntısı, onun darlığı. 3/356Bu darlığa, bu sıkıntıya pek aldırış etmezse bu inadının rüzgarı ateşini üfler3/357(Mesnevi)Ne güzel söyledi Kılavuzum. İlişkiler savaş değildir. Eğer ilişkileri bir savaş gibi görürsen. Bir meydan savaşında kazananın ordusu da kayıp verir. O ordu da bir sürü sıkıntı ve zahmete gark olur. İlişkileri ringdeki iki boksör haline getirirsen belki yenersin, ama bir sürü de yumruk yersin. Kazanmak keyifli gibi gelebilir belki başta ancak sonra ona da verdiğin zararı görüp acı çekersin. Şeker başta tatlı gibi gelir fakat yemeyi abartırsan vücudunda yaralar çıkar.Babalar görmüştüm. Çocuğuyla oyun oynuyor ve yenilince de oyun tahtasını kırıyordu. Çocuk sevinsin diye yenilmiş gibi yapamıyordu. İşte tartışmalar da tıpkı bu örnekte olduğu gibi haklı olduğu ya da yenebilecek güçte olduğu halde değilmiş gibi davrananı büyük yapıyor. Ruh sağlığı geçinmek demekti bir bakıma. Denge gerekiyordu. Hayat her zaman savaş değildi. Boks maçı değildi. Peygamber (SAV) de bir tartışmada haklı olduğu halde tartışmayı bırakanı övmüştü. Asıl pehlivan önüne geleni yenen değil öfkesini kontrol eden dememiş miydi?Biraz sakinledi. Mutlu olmak istiyorum dedi. İçim daralmasın istiyorum.Hoşuna gitti Kılavuzumun. Gülümsedi.Kök gizliydi, meydana çıktı. Sen de darlığını, ferahlığını bir kök bil. 3/360Kötü kökse hemencecik, çabucak onu sök ki çimenlikte çirkin bir diken çıkmasın. 3/361İç sıkıntısı görünce ona bir çare bul. Çünkü dallar hep kökten meydana gelir. 3/362Genişlik gördün mü de onu sula, yetişip meyve verince dostlara dağıt3/363 dedi. Haklı olma isteğini terk et, dedi. Haklı olma isteği içerdeki kötü taraftan dedi ve ekledi. Nefis, üç köşeli dikendir, ne çeşit koysan sana batar, ondan kurtulmana imkan mı var? 3/375Heva ve hevesi terk etme ateşini vur şu dikene...iyi işli dosta uzat elini, sarıl ona! 3/376(Mesnevi)Öfkesini ateşe benzetmişti. O da ateşi bu kez içerdekine yöneltip kopartacağım dedi. Ikna olmaya başlamıştı. Daha dedi. Daha . öfke ve garaz kulağı kapatmıştı başta. Şimdiyse örtü kalkmaya başlayınca duydukları arttı. Gönüle ulaşmaya başladı. Öyle olunca bir hikaye söylenmeye başlandı o da kulağını ve gönlünü açıp dinledi. Ben de.Uzun yıllar önce Çinde Li-Li adlı bir kız evlenir ve aynı evde kocası ve kaynanası ile birlikte yaşamaya başlar. Lakin kısa bir süre sonra kayınvalidesi ile birlikte geçinmenin çok zor olduğunu anlar. İkisinin de kişiliği tamamen farklıdır. Buda onların sık sık kavga edip tartışmalarına yol açar. Bu Çin geleneklerine göre hoş bir davranış değildir ve çevrenin oldukça tepkisini alır. Bir kaç ay sonra bitmek tükenmez gelin kaynana kavgalarından ev eşi ve annesi arasında kalan erkek için cehennem haline gelmiştir. Artık bir şeyler yapmak zorunda olduğunu anlayan genç kız doğruca babasının arkadaşı olan baharatçıya koşar ve derdini anlatır. Yaşlı adam ona bitkilerden hazırladığı bir ekstre verir. Bunu 3 ay boyunca her gün kaynananın yemeklerine azar azar kat, der. Fakat az koy ki belli olmasın. 3 ay sonra ölsün. Yaşlı adam genç kıza kimsenin şüphelenmemesi için bu süre zarfında kaynanasına çok iyi davranmasını da öğütler. Çok iyi yemekler yap ona, der. Genç kız artık çok iyi davranmaya başlar, kaynanasına. Bir süre sonra kız böyle davranınca kayınvalidesi de değişir ve ona kızı gibi davranmaya başlar. Evde artık barış rüzgarları esmeye başlamıştır. Bu kez genç kız kendini ağır bir yük altında hissetmeye başlar ve yaptıklarından pişman, baharatçıya yeniden gelir. Lütfen, der. Artık ölmesini istemiyorum. Şu ana kadar verdiklerimi onun kanından temizleyecek bir şey ver, bana. Yaşlı adam karşısında oturan Li-Li ye bakar ve gülümser. Sevgili kızım, der. Sana verdiklerim sadece vitaminlerdi. Olsa olsa kayınvalideni daha da güçlendirdin, hepsi bu. Gerçek zehirse senin beynindeydi. Sen ona iyi davrandıkça o da dağıldı ve gitti beyninden. Dargınlık sevgiye dönüştü. Böylece gerçek bir ana kız oldunuz. Gül veren elde gül kokusu kalır.Kadın gül vereceğim dedi. Haklı olma ihtiyacı haklı olduğunu kanıtlama isteği diğerini hep savunmaya iteceğinden birden ortalık savaş meydanına dönüyordu. Bu fazladan bir sürü enerji harcamayı gerektiriyor ve yoruyordu. Bir başka yöndense başkalarının haksız olduğunu eksik ya da yanlış düşündüğünü ona göstermenin onda minnettarlık oluşturacağını düşünmek o istemedikçe yanlış ve akla aykırı bir inançtan başka bir şey değildi. Zira savaş alanında olduğu gibi böyle anlarda adrenalin artıyor ve kan savaş araçlarında toplanıyordu. Eller, kollar ve ayaklar. Savaş veya kaç hali. Ne göz ne gönül ne kulak ne diğer duyu organları beslenmiyor hatta besinsiz kalıyordu. Siz hiç bir tartışma programında doğru siz haklıymışsınız deyip birbirini tebrik ederek programdan ayrılan taraf gördünüz mü? Daha geçimli ve sevecen olmanın yolu haklı çıkmanın zevki ve süksesini başkalarına bırakmaktır. Düzeltme huyunu bırakın. Bundan vazgeçmek ne kadar zor gelse de emin olun buna değecektir. Böylece çevrenizdekiler size karşı daha az savunma duvarı örecek, ilişkileriniz güçlenecektir.Hadi dedi, bir an önce git ve gül ver.Bu iç sıkıntısı bir zincir şeklini almadan, bu gönlünü sıkan şey, ayağını bağlamadan önce. 3/351 (Mesnevi )www.pozitifdegisim.com (*) Ufak Şeyleri Dert Etmeyin. Dr Richard Carlson. Alkım.