Gittiği yoldan geri dönmek...

M. Faik Özdengül

Gittiği yoldan geri dönmeyi hiç sevmezdi

 

Bildiğini sandığı yerlerdi. Bir sokağa saptı. Garipsedi. Yabancı geldi yürüdüğü yer ayaklarına. Gözü aradı sadece, tanıdık herhangi bir şey, bedeni kayıtsız kaldı. Yürüdü. Gittiği yolu geri dönmeyi hiç sevmezdi, dönüp çıkmadı sokaktan. Sağına takıldı gözü. Yolun kenarına park etmiş nefesler vardı. Evler vardı ardı ardına ama bacaları tütmüyordu nedense. Asık suratlarla karşılaştı. Hoş değildi. Zaten yolun sağındaki tabloda grinin tonları hakimdi. Kasvetliydi çok. Tabloyu seyrederken nefes alışı iç çekmeye dönüştü. Kuşlar da vardı, ama bu gölgeli tabloda kaybolmuşlardı sanki. Ürkek bakışlı kuşlar sesleri çıkmaz olmuştu. Üşüyorlardı besbelli. Ağaçlar da vardı, lakin renk tonları tabloya uysun diye kara bir yeşile çalıyordu. Dalları cılızdı, yaprakları titriyordu. Ne meyve, ne çiçek.

Yürüyordu yürümesine, bedeni ileri ruhu geriye doğru. Ellerini cebine soktuğunu fark etmedi. Üşüdüğü zaman böyle yapardı. Biraz da kamburlaştı vücudu, sanki yolun sağındaki hayatın yükünü taşı demişlerdi ona. Sırtlanıp gidiyordu yavaşlayan adımlarıyla. Susadı. Tabloya yakınlaşarak baktı bu kez, evlerin hemen arkasında yaşlı bir çeşme vardı. Kararsız kaldı, gitse yağmurda ıslanıp ayakları çamura batacaktı. Susuzluğunu bastıramadı. Dikkatli adımlarla kirli havasını soluyarak tualin, çeşmenin önüne geldi. Eğildi içmek için, avucunu hazırladı, bulanık geldi gözüne bu kez. Bekledi sonra da içmedi. Ellerini de yıkamadı. Boş verdi. Gittiği yolu geri dönmeyi hiç sevmezdi, başka bir yoldan geri dönmeye karar verdi. Dar bir sokağa girdi, pencereler birbirine çok yakındı, balkonları bitişik. Bir baba çocuğuna bağırsa, yandaki evin küçük çocuğu ürkecekti. Yağmur yağıyordu ama nasıl hızlı yürümekse bu terlemeye başladı ruhu. Bir an önce çıkmak istedi bu resimden. Susuzluğu devam ederken bir yandan, daha fazla kalıp gözlerini bu renklere iyice alıştırmaya niyeti yoktu. Yolun sonuna geldi ve sıçradı. Girdiği ilk tanımadık yola yeniden girdi. Dar sokaktan daha iyi olduğu kesindi.

Yürümeye devam etti. Vücudu daha dik. Taşlara vurdu önüne gelen ve çocukluğunu hatırladı, çocukluğunun  kavgalarını,  oyunlarını ve çocukça aşklarını. Bir tebessüm gelip kondu dudağının kenarına. Ruhun en güzel nefes aldığı, en güzel kavga ettiği, en güzel savrulduğu dönem çocukluk kılıfının içindeydi. O kılıf yırtılmaya başladıkça başkalaşıyordu her şey. Başını salladı önce sağa sonra sola. Solundaki tablo? Bu harika görünüyordu.

Evler vardı ve her birinin önünde bir bahçe. Çiçekler bezemiş her köşeyi, ağaçlar meyve vermeye başlamış, kırlarda çocuklar oynuyordu tıpkı kendi çocukluğundaki gibi mutlu, umarsız. Uçurtma uçuran anneli babalı kalabalıklar. Dere kenarında serilmiş ceylanlar, sekerek koşuşturan kuzular. Susuzluğunu hatırladı yine. Dereden mi içmeliydi yoksa evin birinin kapısını mı çalıp istemeliydi- buz gibi bir bardak su. Yolun kenarındaki evin bahçe kapısından dalıverdi birden. Pencere kenarında oturmuş pamuk yüzlü nine hemen açtı kapıyı ve gülümseyerek buyur etti içeri. Suyunu daha bitirmeden mutfaktan gelen yemek kokularına burun kabarttı. Acıkmıştı aslında ama susuzluğu bastırmış olmalıydı açlığını. Hemen oturdu gösterilen sandalyeye ve bir bu tabağa bir öbür tabağa bandırdı ekmeğini. Tüketti masadakileri. Doymuştu, hem ninenin sıcaklığına hem de yemeklere. Teşekkür edip izin istedi. Yolcu yolunda gerekti. Gittiği yolu geri dönmeyi hiç sevmezdi, başka bir yoldan geri dönmeye karar verdi. Çocukların yanından geçerken oyunlarına katıldı. Çok eğlendi. Artik gitme vaktiydi, vedalaştı herkesle. Bir sıçrayışta tekrar yoluna koyuldu. Kafası önde düşünüyordu ki ayaklarını fark etti. Boyaya bulaşmıştı gökkuşağı renklerinde. Bu tablo daha yeni boyanmış olmalıydı, ıslaktı. Dilinde eskilerden bir şarkı yürüdü. Yolun sonuna gelmişti. Sokağı dönmeden hemen önce, arkasına dönüp bir kez daha baktı. İki tablo birbirine dönük duruyordu. Bir sağdaki bir soldaki tabloya baktı tekrar. Gülümsedi. Sonra solundaki yola saptı.

Fark etti tabi, iki manzarayı resmeden de kendisiydi. Geri dönüp bakmaya karar verdi acele adımlarla ama yolun sonuna gelip baktığında yürüdüğü yolu gördü sadece, ne suyu kirli çeşme, ne kuzular, ne de pamuk yüzlü nine.

Şaşkınlığını sevdi.

Gittiği yolu geri dönmeyi hiç sevmezdi.

www.pozitifdegisim.com

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.