Görenle görmeyen bir olur mu?

Prof. Dr. Ali Akpınar

Hiç bilenle bilmeyen, görenle görmeyen bir olur mu? Elbette bir olmaz!

 

Hayat rehberimiz Kur’ân, gerçeklerin daha iyi anlaşılabilmesi için günlük hayattan mukayeseler yapar. Bu mukayeselerle, karşılaştırdığı şeyler arasındaki farklara dikkat çeker ve onlardan iyi olanlarına bizleri yönlendirir.

Sözgelimi Kur’ân, körle göreni, karanlık ile aydınlığı, köle ile efendiyi, kafirle mümini, kötü ili iyiyi, tuzlu acı su ile tatlı suyu, murdar ile temizi, cahil ile alimi karşılaştırır. Yine o, imansız yapılan amel ile imanla yapılan ameli ve bazı Salih amelleri birbiriyle karşılaştırır. Örneğin mescitlere hizmet ile Allah yolunda cihadı birbiriyle karşılaştırır ve salih amellerin de eşit olmadığını belirterek, insanları daha iyiye yönlendirir. Aynı şekilde hizmette ayakta duranla oturanın, koşturan ile boş duranın bir olmadığı/olmayacağına dikkat çeker. Kur’ân’ın bu değerlendirmeleri Yüce Allah’ın ölçülerine göredir, insanlarınkine göre değil. Kur’ân bu yönlendirmeleriyle yapılan iyiliklerin, yapılması gereken iyiliklere engel kılınmamasını da arzu eder.

 

Bu konudaki ayetlerden bir kısmı şöyledir:

İyilikle kötülük bir olmaz. 1

 

De ki: "Körle gören, yahut karanlıklarla aydınlık bir olur mu?"2

 

Körle gören bir olmaz. İnanan ve iyi işler yapanlarla kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz! 3

 

De ki: "Körle, gören bir olur mu? Düşünmüyor musunuz?"4

 

Körle, gören bir olmaz. Karanlıklarla, aydınlık da bir olmaz. Gölge ile sıcaklık da bir olmaz. Dirilerle, ölüler de bir olmaz. Allâh dilediğine işittirir; yoksa sen kabirlerde bulunanlara işittirecek değilsin. 5

 

Allâh, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile; kendisine güzel rızık verdiğimiz, o rızıktan gizli ve açık harcayan kimseyi misal olarak anlattı. Hiç bunlar bir olurlar mı? Hamd Allah'a mahsustur, fakat çokları bilmezler. Ve Allâh şu iki adamı da misal olarak anlattı: Birisi dilsizdir, hiçbir şey yapamaz, efendisinin üzerine bir yüktür. Efendisi onu nereye gönderse bir hayır getirmez bir iş beceremez. Şimdi bu adam, doğru yolda giderek adâleti emreden kimse gibi olur mu? 6

 

İki deniz bir olmaz: Şu tatlıdır, susuzluğu keser, içimi boğazdan kayar; şu da tuzlu, acıdır. Hepsinden de taze et yersiniz ve takındığınız inci, sedef gibi süs eşyası çıkarırsınız. Allâh'ın Lutfundan payınızı arayıp şükretmeniz için gemilerin, denizi yarıp gittiğini görürsün. 7

 

İnananlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile mallarıyla canlarıyla Allâh yolunda cihâd edenler bir olmaz. Allâh, mallarıyla canlarıyla cihâd edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allâh hepsine de güzellik va'd etmiştir ama mücâhidleri oturanlardan çok daha büyük ecirle üstün kılmıştır: 8

 

Yoksa o, gece sâatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibâdet eden, âhiretten korkan ve Rabbinin rahmetini uman gibi midir? De ki: "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Doğrusu ancak sağduyu sahipleri öğüt alır. 9

 

Neden siz Allâh yolunda harcamayasınız ki? Göklerin ve yerin mirâsı zaten Allâh'ındır. Elbette içinizden Mekke'nin fethinden önce Hak yolunda harcayan ve savaşanlar, ötekilerle bir olmaz. Onların derecesi, sonradan infâk eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Bununla beraber Allâh hepsine de gerek fetihten önce, gerek fetihten sonra infâk eden ve savaşan müslümanlara en güzel sonucu va'd etmiştir. Allâh, yaptıklarınızı haber almaktadır. 10

 

Ey müşrikler siz, hacılara su verme ve Mescid-i harâm'ı şenlendirmeyi; Allah'a, âhiret gününe inanan ve Allâh yolunda cihâd edenin eylemiyle bir mi tuttunuz? Bunlar, Allâh katında bir olmazlar. Allâh, zâlimler topluluğuna yol göstermez. 11

 

De ki:"Murdarla temiz bir olmaz. Murdarın çokluğu hoşuna gitse de. O halde ey sağduyu sahipleri, Allah'tan korkun ki kurtuluşa eresiniz!" 12

 

Hiç inanan kimse, yoldan çıka/ fâsık gibi olur mu? Elbette bunlar bir olmazlar. 13

 

Ateş halkıyla cennet halkı bir olmaz. Kurtulanlar, ancak cennet halkıdır. 14

 

Bu iki zümrenin durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten gibidir. Bunlar bir olur mu hiç? Hâlâ ibret almaz mısınız? 15

 

Kur’ân’ın bu karşılaştırmalarında olumlu olanlar müminlerin özellikleri, diğerleri ise inkarcı yahut günahkarların özellikleridir. Örneğin mümin baş gözü/kulağı ve gönül gözü/kulağı açık olandır, buna karşılık kâfir yahut mücrim ise hakikatlere karşı gözleri/kulakları kapalı olandır. Zira onlar, gerçekleri görmezden ve duymazdan gelenler, onların gereklerini yerine getirmeyenlerdir. Hiç kimse kör yahut sağır olmak istemez. Kur’ân bu mukayese ile insanları istemedikleri durumlara düşmemeye çağırır. Buna göre kör yahut sağır olmayı istemeyen, gerçeklere karşı göz ve kulaklarını açmalı ve onları görmezden/duymazdan gelmemelidir. Gördüğü ve duyduğu hakikatlerin gereklerini yerine getirmelidir. Diğer karşılaştırmalar da böyledir.

Bu ayetleri okuyan mümin, Kur’ân’ın istediği sınıftan olmak için gayret eder. Kötü ise iyi olmak, iyi ise daha iyi olmak, iyiliklerine iyilik katmak ve yaptığı hayırların kalitesini artırmak için çaba sarf eder. Yanı sıra Kur’ân adamı, Kur’ân’ın “de” emrine uyarak, bu gerçekleri diğer insanlara hatırlatarak onların da iyilerden olması için çırpınır. Çünkü gerçek mümin, hayır dinlemeye, hayır öğrenmeye, hayır işlemeye ve hayrı yaygılaştırmaya karşı doyumsuz olan kimsedir.

 

1- 41 Fussılet 34.

2- 13 Ra’d 16.

3- 40 Gafir 58.

4- 6 Enam 50.

5- 35 Fatır 19-22.

6- 16 Nahl 75-76.

7- 35 Fatır 12.

8- 4 Nisa 95.

9- 39 Zümer 9.

10- 57 Hadid 10.

11- 9 Tevbe 19.

12- 5 Maide 100.

13- 32 Secde 18.

14- 59 Haşr 20.

15- 11 Hud 24.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.