Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonu'nda basın toplantısı düzenledi ve ''Ramazan geldi selam ile'' başlıklı temanın tanıtımını yaptı.
Ramazanın en büyük gayelerinden bir tanesinin günlük hayatın koşuşturması içerisinde kendi özünü, kendi mayasını kaybeden, değişen, dönüşen insana iyi yönde yeniden değişmesini sağlamak olduğunu belirten Görmez, ''Ancak, gerek ülkemizde gerekse İslam dünyasında son yıllarda ramazan ile ilgili uygulamaların özellikle ramazanın bizi değil, biz ramazanı değiştirmeye kalkışıyoruz'' dedi.
Görmez'in açıklamalarından başlıklar şöyle:
- Bilhassa hepimizi kuşatan popüler kültürümüz, bizi değiştirmeye gelen ramazanımızı da orucumuzu da ibadetlerimizi de olumsuz yönde etkiliyor.
- Ramazanın ruhaniyetini ve maneviyatını ihlal eden her türlü davranıştan uzak durmak gerekiyor. Gösterişli iftar programları, sınıf ve itibar esasına dayalı ihtişamlı davetler, ramazanı yanlış bir şekilde bir tür eğlence, karnaval ve festival havasında terennüm eden eğilimlerin mevcut gidişatı ciddi olarak dikkat çekmeye başlamıştır.
- Başlangıçta tamamen yoldan geçenlerin ve yolda kalmışların bir çorba ile iftarını açması ile ilgili son derece güzel bir düşünceye dayanılarak ortaya çıkan ve kurulan iftar çadırlarının son zamanlarda bu gayenin dışına çıkarak bir gösteri aracına dönüştürülmemesine özellikle kamu hizmeti yapanların dikkat etmesi gerekir.
- İslami konular kamuoyunda konuşulmalı ve gerektiği ölçüde tartışılmalıdır. Ancak, bu konuşmalar asla reyting kaygısı ve magazin boyutunda olmamalıdır.
- Ramazanda en çok dikkat edeceğimiz hususlardan bir tanesi iftar sofraları israf sofralarına dönüşmemelidir.
- Bütün sosyal, kamusal ve ticari kuruluşlara buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum. Her yıl ramazan ayında yaptıkları hayırlı faaliyetlere elbette devam etmelidirler. Ancak bunu yaparken ramazanın ruhuna, maneviyatına, tevazusuna, sükunetine ve huzuruna riayet etmek her birimizin vazifesidir.
- Bireyin onuruna yakışanı kendi ihtiyaçlarını kendisinin almasıdır. Yardım edenlerin bu hassasiyeti göz önünde bulundurarak toplumsal dayanışmaya katkı vermelerinin insan onuruna daha yakışır olduğunu özellikle ifade ediyorum.
AA