Medicana Konya Hastanesi Göz Hastalıkları Op. Dr. M. Serdar Dervişoğulları, göz tansiyonu hastalığının, sıklıkla 40 yaş üstünde görüldüğünü söyleyerek, “Sinsi bir ilerlemeyle görme yeteneği için gerekli olan göz sinirlerine zarar veren bir hastalıktır. Göz içinde salgılanan gözün beslenmesi için gerekli olan göz içi sıvısıyla ilgili dengelerin değişmesi ile ilgili bir rahatsızlıktır. Göz içinde basınç yükseliyor göz sinir hücrelerine zarar veriyor ve uzun dönemde bununla görmede azalmaya neden oluyor. Daha çok ailede glokom öyküsü olduğu zaman ya da kırk yaş üstü kişilerde şeker hastalığı gibi hastalığı olanlarda hipotiroidi gibi ya da daha önce geçirilmiş göz ameliyatı olanlarda daha sık görünen bir hastalıktır. Bunlarda daha çok ve sık takip edilmesi gerekiyor. Glokom aslında son döneme kadar çok belirti vermiyor” dedi.
Tanısının konulması için rutin göz muayenesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Dervişoğulları, “Göz polikliniklerinde yaptıracağınız göz tansiyon ölçümü ve ihtiyaç olursa sonrasında diğer cihazlarla incelemeler yeterli oluyor bunun tanısını koymak için. Genelde son döneme kadar görmede belirti olmaz ama çok tipik olmayan baş ağrıları zaman zaman bulanık görme şikayetleriniz oluyorsa bu göz tansiyonuyla ilgili olabilir. En son dönemlerde artık görme alanınızı daralttığı için görme şikayetleri başlar. Yürürken masaya çarpma araç kullanırken yandan gelen araçları görememe gibi şikayetler olabiliyor” diye konuştu.
Göz tansiyonunun ilaç tedavisiyle yüzde 80 ya da 90 başarılı olunduğunu anlatan Serdar Dervişoğulları, “Kullanılan ilaçlarda damla şeklinde damla formunda büyük bir kısmı. Çok nadiren bunlarla yoluna su koyulamazsa o zaman lazer veya cerrahi tedavi gerekebiliyor. O tekniklerde o yöntemlerde var tabi. Dünya sağlık örgütü sınıflamasında glokom önlenebilir körlük nedenler arasında ikinci sırada. 2000’li yıllarda yaptığı bir sınıflama bu. Önlenebilir körlük yapan bir hastalık. Tedavisi var. İlaçlarla kontrol altına alınabiliyor. En büyük sakıncası sıkıntısı sonucunda körlük yapması. Gerekli tedavi uygulandığında bu körlüğün önüne geçilebiliyor. Kalıcı körlük ilerlediği zaman ileri dönemlerde saptanırsa bunu tedavi etmek mümkün olmuyor. Kaybedilen kısım yerine konulmuyor” şeklinde konuştu.