İSTANBUL (AA) - ZEHRA MELEK ÇAT - Sağlık Bilimleri Üniversitesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Banu Açıkalın, göz tümörlerinin çocukluk çağında da görülebileceğini belirterek, "Çocukluk çağında en sık görülen göz içi tümörü retinoblastomdur. Kötü huylu bir tümör olan retinoblastomun en sık görüldüğü dönem, doğumdan sonraki ilk 3 yıldır. Bu tümörün ailevi geçişli veya sadece o çocukta ortaya çıkan olmak üzere iki klinik tipi vardır." dedi.
Açıkalın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, göz ve göz çevresinde tümör nadir görüldüğü için toplum tarafından az bilinse de saptandığında görme kaybı ve hatta göz küresinin alınması ile sonuçlanabildiğini söyledi.
Göz ve çevresinde görülen tümör kitlelerinin iyi huylu olabileceği gibi kötü huylu yani kanser de olabileceğini ifade eden Açıkalın, "Tümör kitlelerinin iyi huylu veya kötü huylu olması ve bunun ayrımı hayati önem taşır. Bu ayrım ayrıca uygulanacak tedavi yönteminin belirlenebilmesi için de önemlidir. Örneğin kötü huylu bir tümör söz konusuysa, takiple zaman kaybetmek hastanın hayatına mal olabilir. Buna karşılık iyi huylu bir tümörün yanlışlıkla kötü huylu olarak tedavi edilmesi de gereksiz yere gözün ve görmenin kaybedilmesiyle sonuçlanabilir. Bu nedenlerle göz tümöründen şüphelenilen durumlarda mutlak bir göz hekimi tarafından değerlendirilmesi gereklidir. Göz ve çevre doku tümörlerinde erken, doğru tanı ve doğru tedavi hayati önem taşımaktadır." diye konuştu.
Açıkalın, göz tümörlerinin göz içi veya göz dışı dokulardan kaynaklanabileceği gibi vücuttaki başka tümörlerin de gelip göz içine veya çevresine yerleşebildiğini anlatarak, özellikle akciğer ve meme kanserlerinin göze en sık metastaz yapan tümörler olduğunu söyledi.
Göz içinde yerleşim gösteren tümörlerin üveit (göz içi iltihabı), katarakt, glokom (göz tansiyonu) gibi diğer göz problemlerine neden olarak, bu hastalıklarla karışabileceğini ve bu durumun tanı ve tedavide zaman kaybedilmesine neden olduğunu vurgulayan Açıkalın, şöyle devam etti:
"Erişkin yaşta en sık görülen kötü huylu göz içi tümörü uvea melanomlarıdır. Üvea melanomlarından en sık olanı ise koroid melanomudur. Bu tümör, göz içindeki pigment içeren hücrelerden kaynaklanır. Göz içinde mantar veya kubbe şekilli büyüme göstererek gözde retina dekolmanı, görme azalması, kanama gibi bulgulara yol açabilir. Erken evrelerde ışık çakması, geçici bulanık görme gibi fazla dikkat çekmeyen belirtiler verebilmektedir. Melanomlar konjonktivadan da kaynaklanabilir. Konjonktivada görülen benler ve kahverengi lekelenmeler melanoma sebep olabilir. Gözünün beyaz kısmında (sklera) siyah lekeler veya cildinde çok sayıda nevüs (ben) bulunan kişiler düzenli olarak göz muayenesi yaptırmalıdır. Koroid melanomlarında erken evrelerde kitle küçük ise tedavide lazer yöntemleri başarılı olabilmektedir. Daha ileri dönemlerde tedavide, tümörün yerleşimine göre, radyoterapi, plak tedavisi, cerrahi yöntemler kullanılabilir. Gecikmiş ve ilerlemiş olgularda ise gözün alınması gerekmektedir. Bazı olgularda ise daha geniş ve radikal cerrahiler gerekebilmektedir. Erken tanı ve uygun tedaviler ile gözün ve faydalı bir görmenin korunması mümkün olmakta ve hastaların hayat kalitesi korunabilmektedir."
Açıkalın, tedavideki tüm gelişmelere ve başarılara rağmen uvea melanomunun vücuda yayılma eğilimi gösteren bir kanser türü olduğunu anlatarak, metastaz riski taşıyıp taşımadığını öğrenmek isteyen hastalara tümör dokusundan örnek alınarak "monozomi 3" adı verilen genetik sorun araştırması yapılması gerektiğini dile getirdi.
- "Çocuklarda göz muayenesi ihmal edilmemeli"
Açıkalın, "Göz tümörleri çocukluk çağında da görülebilir. Çocukluk çağında en sık görülen göz içi tümörü retinoblastomdur. Kötü huylu bir tümör olan retinoblastomun en sık görüldüğü dönem, doğumdan sonraki ilk 3 yıldır. Bu tümörün ailevi geçişli veya sadece o çocukta ortaya çıkan (sporadik) olmak üzere iki klinik tipi vardır. Ailevi geçişli olgularda anne veya babada geçirilmiş veya hayatın bir döneminde gizli kalmış bir retinoblastom öyküsü vardır. Bu olgularda tümör her iki gözde ve birden çok sayıda gözlenir. Sporadik tipte ise ailede tümör öyküsü bulunmaz; hastalık genellikle tek bir gözde görülür." ifadelerini kullandı.
Retinoblastomu olan çocukta saptanan bulgulardan en önemlisinin göz bebeğine ışık tutulduğunda beyaz bir yansımanın alınması olduğunu vurgulayan Açıkalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu durum çeşitli nedenlerle çekilen fotoğraflarda da görülebilir. Normal bir çocukta fotoğrafta gözlerde kırmızı-pembe bir renk görülür. Her iki gözün eşit olmaması veya beyaz yansıma çok önemlidir ve acilen göz hekimine danışılmalıdır. Bunun yanında, çocukluk çağında gözlerde kayma (şaşılık), katarakt, glokom ve görme azlığı gibi şikayetler varsa altta yatan sebep retinoblastom olabilir. Bu nedenle tüm çocuklarda göz muayenesi ihmal edilmemelidir. Geçmişte retinoblastom tedavisi sadece gözün alınmasıyla sonuçlanırken, son yıllarda önemli aşamalar kaydedilmiştir. Geliştirilen kemoterapi yöntemleri gözü kurtarma ve diğer tedavi yöntemlerinin uygulanmasına imkan verecek şekilde tümörde küçülme (kemoredüksiyon) oluşturarak başarıda önemli rol oynamıştır. Tedavide bilinmesi gereken bir diğer nokta, bu çocukların hayatın ileri evrelerinde ikinci bir kötü huylu tümörle karşılaşma riskinin normal çocuklara göre çok daha fazla olmasıdır. Tedavide geç kalındıysa gözün alınması kaçınılmaz olabilecektir. Bunun yanında gecikmiş olgularda hayati risk de artmaktadır."
Orbita tümörlerinin hem çocukluk hem de erişkin çağda görülebildiğini belirten Açıkalın, gözün öne doğru çıkması, çevresinde renk farklılıkları, görme değişiklikleri, çift görme gibi belirtiler verebildiğini söyledi.
Açıkalın, "Göz tümörlerinden korunmak için güneş gözlüğü takmayı ihmal etmemeliyiz. Risk faktörleri varsa göz muayenelerimizi daha sık yaptırmalıyız. Tüm çocuklar ve erişkinler göz muayenelerini, şikayetleri olsun veya olmasın düzenli yaptırmalıdır." şeklinde konuştu.
AA