ANKARA (AA) - MELTEM BULUR - Dünya genelinde birinci sırada gelen ölüm nedeninin kalp ve damar hastalıkları olduğu ve her yıl yaklaşık 18 milyon kişinin kalp ve damar hastalıkları nedeniyle hayatını kaybettiği belirtiliyor.
Tüm ölümlerin yüzde 31'ine tekabül eden kalp ve buna bağlı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının 2030 yılında 23 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor.
Kalp ve damar hastalıkları konusunda farkındalığı artırmada dünyanın en büyük platformu olarak bilinen Dünya Kalp Federasyonunun inisiyatifiyle 2000 yılından bu yana her yıl 29 Eylül "Dünya Kalp Günü" olarak kutlanıyor.
Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre, dünyadaki ölümlerde ilk sırada kalp damar hastalıkları gelirken, yılda en az 17,9 milyon kişi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybediyor.
Bu hastalığı tetikleyen en önemli faktörler, tütün kullanımı, sağlıksız diyet, fiziksel hareketsizlik, yüksek tuz oranına sahip yiyeceklerin tüketimi ve alkol kullanımı olarak sıralanıyor. Bütün bu alışkanlıklar, kişide tansiyon ve kan şekerinin yükselmesine, kilo alma ve obeziteye neden oluyor.
İstatistiklere göre kalple bağlantılı ölümlerin üçte biri 70 yaşın altında gösterilirken, bu hastalıktan her yıl ölenlerin sayısının hızla arttığı belirtiliyor.
Kalp ve damar hastalıklarından kaynaklı ölümlerin yüzde 80'i kalp krizi ve inme nedeniyle gerçekleşirken, ölümlerin yüzde 75'i gelişmekte olan ülkelerde yaşanıyor.
- "Sessiz katil" yüksek tansiyon
Dünya Kalp Federasyonu'nun "Dünya Kalp Günü" için internet sitesinde sunduğu raporlarda da hastalığa ilişkin uzman bilgilerine yer veriliyor. Buna göre, her yıl yaklaşık 18 milyon kişi kalp hastalıkları nedeniyle erken ölürken, bu rakamın 2030'da 23 milyona yükseleceği tahmin ediliyor.
Uzmanlar, şekerli içecekler ve meyve sularından uzak durulması ve onların yerine su ya da şekersiz içeceklerin tercih edilmesi gerektiğini vurguluyor. Alkolün de tüketilmemesi gerektiğine dikkati çeken uzmanlar, çok tuzlu, şekerli ya da yağ oranı yüksek paketlenmiş şekilde satılan yiyeceklerden de uzak durmak gerektiğine işaret ediyor.
Kalp ve damar hastalıklarında yüksek tansiyonun en temel risk faktörlerinden biri olduğunun altını çizen uzmanlar, tansiyonun herhangi bir belirti göstermediği ve çoğu insanın bu risk altında olduğundan haberi olmaması nedeniyle "sessiz katil" şeklinde tanımlandığını kaydediyor. Dünyada 1,1 milyar kişi yüksek tansiyon hastası olsa da bu kişilerin beşte birinden azı rutin tedavi sürecini uyguluyor.
- Haftada 5 kez yoğun fiziksel aktivitede bulunulmalı
Haftada 5 kez en az 30 dakikalık yoğun fiziksel aktivite hedeflenmesi gerektiğini belirten uzmanlar, oynamak, dans etmek, ev işleriyle uğraşmanın yanı sıra asansör yerine merdivenleri kullanmak, otomobil yerine bisiklet sürmenin tercih edilmesi gerektiğini anlatıyor.
Sigarayı kullanmamanın kalp sağlığına faydalı olduğunu ifade eden uzmanlar, sigarayı bıraktıktan sonraki iki sene içinde koroner kalp hastalığı riskinin kademeli şekilde azaldığını vurguluyor. Uzmanlar, sigarayı bırakan bir kişinin kalp ve damar hastalıkları riski konusunda 15 yıl sonra sigara içmeyen birisiyle aynı hale geldiğinin altını çiziyor.
Uzmanlar, şu uyarılarda bulunuyor:
"Sigara içmeyen kişilerin sigara dumanına maruz kalması da kalp hastalıklarının nedenini oluşturuyor. Ayrıca, kolesterol, her yıl yaşanan ölümlerin 4 milyonuyla ilişkilidir. Dolayısıyla, doktorlarınızı ziyaret ederek onlardan bu konudaki durumunuzu ve vücut kitle endeksini öğrenebilirsiniz. Böylelikle, sizlere kalp ve damar hastalıkları riskiniz konusunda öneride bulunabilir ve siz de kalp sağlığınızı korumak ve iyileştirmek için planlama yapabilirsiniz."
Uzmanlar, kişilerin tütün kullanımı, sağlıksız diyet yapma ve fiziksel hareketsizlik gibi risk faktörlerine ilişkin eğitilmesi durumunda bu rakamların önlenebileceği ve kontrol altına alınabileceği yorumunda bulunuyor.
Kalp ve damar hastalıklarıyla ilişkili çok sayıda risk faktörleri bulunurken, aile geçmişi ve yüksek tansiyon bunlar arasında sayılabilir. Fiziksel hareketsizlik, sağlıksız diyet, yüksek tansiyon, tütün kullanımı, kolesterol ve obezite "değiştirilebilir risk faktörleri" arasında gösterilirken, aile öyküsü, diyabet, ilerleyen yaş, cinsiyet, sosyo ekonomik durum ve etnik yapı da "değiştirilemeyen risk faktörleri" arasında yer alıyor.
Uzmanlara göre, 55 yaşından sonra her on yılda bir, inme riski iki kat artıyor. Ayrıca, erkeklerin kalp hastalığına yakalanma riski kadınlara oranla çok daha fazla. Fakat menopoz dönemine giren kadınlar için söz konusu hastalığa yakalanma riski erkeklerle aynı orana ulaşıyor. Kişinin etnik kökeni de söz konusu hastalığın görülme sıklığında rol oynuyor. Örneğin, Afrika veya Asya kökenli kişilerin bu hastalığa yakalanma riski diğer kökenlere göre çok daha fazla oluyor.
Yoksul olmanın da dünyanın herhangi bir yerinde kalp hastalığı ve inme riskini artırdığı ifade ediliyor. Kronik stresli yaşam, sosyal izolasyon, anksiyete ve depresyon da riski artıran faktörler arasında bulunuyor.
- Kalp hastalıklarının en sık görüldüğü ülkeler
Öte yandan, 2015'te "Journal of the American College of Cardiology"de yayımlanan araştırmaya göre, kalp hastalıklarının en sık görüldüğü ülkeler, Sahraaltı Afrika, Orta Asya ve Batı ve Orta Avrupa'da bulunuyor. Hastalık, Irak, Afganistan ve bazı Güney Pasifik adalarında da yüksek oranda görülüyor.
ABD, Kanada, Avustralya, Japonya ve Güney Kore’de kalp hastalıklarına bağlı ölümlerde büyük azalma görülürken, bu oran Batı Avrupa'da son 20 yılda düşüşe geçti.
En düşük kalp hastalığı görülme sıklığı Singapur, Japonya, Güney Kore gibi refaha ulaşmış Asya ülkelerinde görülüyor. Şili, Arjantin gibi bazı Güney Amerika ülkeleri de özellikle kalp hastalığı açısından düşük oranlara sahip bulunuyor.
Dünyada bu hastalık nedeniyle en düşük ölüm oranına sahip ülkeler ise Andorra, Fransa, İsrail, Japonya, Peru ve İspanya olarak sıralanıyor.
AA