Habertürk ekranlarında Balçiçek İlter'in konuğu olan Zaman yazarı Hüseyin Gülerce'den Kürt sorununa dönük çarpıcı açıklamalar geldi. Hakkari'deki sarsıcı saldırıyı ve ardından gelişen atmosferi yorumlayan Gülerce başta Kandil operasyonu olmak üzere dolaşımdaki askeri çözüm taleplerini eleştirdi.
Kandil'e yapılacak büyük bir operasyon için olumsuz kanaat gösteren Gülerce "Kürt meselesinin çözümünün kuvvetle olması gerektiğini güçlendirmiş olursunuz ben bu meselenin kuvvetle çözülemeyeceğini düşünüyorum" dedi. Abdullah Öcalan'a ev hapsinden, genel affa kadar çözüm yolunda gündeme gelecek olan konularda çarpıcı açıklamalar yapan Gülerce "Kürt sorununu Türklerin vicdanı çözer" dedi.
"KANDİL'E BÜYÜK BİR OPERASYON KÜRT KATLİAMI GİBİ GÖRÜLÜR"
"Ben kamuoyunun buna sadece hazır olmadığını değil hazır olamayacağını da düşünüyorum. Çünkü neye hazır olacaksınız? Çünkü Kürt sorunu MHP'lilerin dediği gibi TSK'nın Kandil'e girip bayrak dikmesiyle bitecek bir mesele değil ki. İşte Avni Özgürel de gitti. 5 bin kişi orada 3 bin kişi içerde var. Oradakini imha ettiniz diyelim 3 bin kişi de burada var. Bir de bunun çok büyük sakıncaları var. Kandil'in gerçek sahibi olan federal bir Kürt devleti var. Barzani yönetimi var... Onların izin vermesi lazım ama bu çok zor. Çünkü Kürdü katlettiren bir federal Kürt eleti yöneticisi durumuna düşer. ABD'nin Irak'ta irtibatlı olduğu tek güç de onlar. Kürt meselesinin çözümünün kuvvetle olması gerektiğini güçlendirmiş olursunuz ben kalben de inanıyorum ki bu meselenin çözümü kuvvetle olmaz. Kandil'e çok büyük bir kuvvetle girdiniz diyelim... Bayrak da diktiniz. Kürt sorununu çözmüş olmazsınız. Tam tersine Türkiye'e yaşayan Kürtlerin nezdinde toplu bir Kürt katliamı gibi manzara çıkar. Uluslararası alanda çok zorlayıcı kampanyalar olur... Bir de neticede affı konuşan bir hükümet var. Kime gelecek af? Dağdaki kadrolara değil mi? Asker kurşunlamamış, dağda oturup kalkıyor. Sonuçta o 5 bin kişinin en az 4 bini eylem yapmamış durumda. Onları af ederseniz Kürt sorununda çözüm için yeni bir sayfa açmış olursunuz."
"ŞEHİT ANNELERİ DE ÇÖZÜM İSTİYOR"
"Şehit ailelerini dinliyorum ben. Benim yakınlarımda da var. Annelerin yüreği çok farklı. Benim dinlediğim o yakınım olan şehit annesi... Eğer başka anneler ağlamayacaksa bunlara taviz gibi gözüken şeyleri versin hükümet dedi. Affedecekse mesela... Ben konuştuğumda Öcalan'ın idamı gündemdeydi mesela... İtiraz etmedi... Biraz da bu acıları yaşamamış olanlar asalım keselim düm düz edelim diyorlar. Bu Kürt meselesi 150 yıllık bir sorun. Batının şark meselesinden itibaren ele almak lazım. Dağa çıkmış her 15-16 yaşındaki genci imha etmeyi düşünmek de doğru değil. Yolu varsa bunun ki var... Diyelim ki karakol basana gereken cevap verilecek. Devlet diz çökmez. Güneydoğu'da bir Kürt devleti kurulacak diye hayal kuranlar yanılır..."
"BU BİR SAVAŞ DEĞİL, BİR GERİLLA SAVAŞI BİR İTİRAZ!"
"Bu meselenin bitirilmesinin iki yanı var. Birisi insani yanı diğeri de gayri inani yanı. İnsani yanı Leyla Zana'nın açıklaması... Gayrıinsani yanı ise Eş Başkan'ın Leyla-Mecnun açıklaması... Şimdi siz üzüm mü yemek istiyorsunuz, bağcıyı mı dövmek istiyorsunuz. Savaş sona ermeli diye bir laf ediyorlar. Bu savaş değil. Savaşta iki taraf olur, devlet olur. Bu Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı bir gerilla savaşı, bir itiraz bu."
"KÜRT MESELESİNİ TÜRKLERİN VİCDANI ÇÖZER"
"Ben Edirneliyim. Kürt sorununu Türklerin vicdanı çözer. Bizim vicdanımız Türkiye'nin yüzde yetmişini ifade ediyor. Diyarbakır'daki işkenceler bizi de rahatsız ediyor. Fatih'teki o polisler yüzde 30'u ifade eder. Az bir rakam değil bu tabii. Ama Yüzde 70'i çözüm istiyor. O yüzde 30 alttan alta şöyle diyor bana: "Hocam bu Kürtlerin hepsi PKK'lı kanma bunlara..." Ama ben yüzde 70'in vicdanına güveniyorum. Ben bütün ülkeyi geziyorum ve anlatıyorum. Empati yapmalarını istiyorum Türklerden... Dersim'i soruyorum 400 kişiden 350'si bilmiyor."
"TAMAM KÜRTLERİN ACISINI DERDİNİ ANLADIK..."
"Ben şimdi Kürt vatandaşlarımıza Kürt sorununun olduğunu düşünen biri olarak şunu diyorum. Arkadaş acınızı derdinizi anladık. Sizin köylerinizin kasabalarınızın adının değiştirilmesi, dilinizin konuşturulmaması, cezaevinde bir annenin oğluyla Kürtçe konuştuğu için dayak yemesine siz ne kadar içerlediyseniz biz de o kadar içerledik. Bunun çözümünü istiyoruz. ama bunun çözümü demokratik bir Türkiye'de. Demokratik bir anayasada. Bu PKK askerlerimizi neden şehit ediyor diye sorsam bana ne diyecekler?"
"TÜRKLERİ RAHATSIZ ETMEYEN HER ÇÖZÜME RAZIYIM"
"Kürtçe seçmeli ders olarak geliyor mesela. Bana kalsa onu da yadırgamıyorum. Türkleri rahatsız etmeyen her çözüme razıyım. Mesela Kürtçe eğitim yapsınlar. Fiziği matemeatiği Kürtçe öğrenmek istiyorsa öğrensin beni rahatsız etmiyor bu. Beni ne rahatsız ediyor peki? Taraf'a konuşan bir BDP'li vekil (Bengi Yıldız) diyor ki Erzurum, Erzincan, Elazığ, Antep, Urfa dahil 21 vilayette bir Kürt devleti kuracağız. Arkadaş bir Türk Kürt diye bir şey bilmiyoruz ki. Birbirimizi kardeş biliyoruz. Eşit vatandaş olalım, birinin diğerine üstünlüğü olmasın..."
"ÖCALAN'IN EV HAPSİ ŞİDDETTEN ESER KALMAYINCA OLABİLİR"
"Binlerce şehit vermişiz ve bunun sorumlusu olarak sembolik düzeyde de olsa hüküm giymiş ve hapis yatıyor. Bu gerçek şehit haberleri geldikçe tazeleniyor. Peki bu Öcalan'ın ev hapsi düşünelemez mi? Düşünelebilir tabii. Ama nasıl düşünülür? Türkiye demokratikleşir, terörden eser kalmaz, şiddetten eser kalmaz... İnsanlar tansiyon düşünce çıkarsa çıksın ne olacak diyecek nokta düşünülebilir. O nedenle hükümetin ve konuyu yazan köşe yazarlarının geniş Türk kesimlerini düşünmesi hesaba katması lazım..."