Son günlerde, Dünya ve ülkemizdeki, siyaset ve ekonomik gündem, gelişmeler çok hızla değişmektedir. Birey olarak bu gelişmeleri bazen takip etmekte ve yetişmekte dahi zorlandığımız anlar olmaktadır. Peki, tüm bu gelişmeleri takip edemeyen ve yetişemeyen günümüz bireyi nasıl algılayacak ve anlayabilecektir? Gündemi ve gelişmeleri nasıl yorumlayabilecektir? Ve sonunda da hem kendisi, hem de ülkesi adına nasıl doğru ve isabetli bir karar verebilecektir! Bence çok zor! Tüm bu durumu idrak edebilmek için Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah’ın biz kullarına yüklemiş olduğu ‘Basiret, Feraset ve Fehim’ penceresinden tüm bu gelişmeler ve olaylara bakabilmek gerekir! Hz. Peygamber efendimiz; Müminin ferasetinden sakının! Çünkü o Allah’ın nuruyla bakar, buyurmaktadır! Neden? Güncel gelişmeler ve olayları da anlamayan, idrak edemeyen ve yorumlamaktan aciz bireyin vermiş olduğu yanlış karar neticesindeki sözler, ifadeler ve fiillerin sonuçları nasıl olacaktır? Tabii ki zücaciyeci dükkânına dalan bir ‘FİL’ konumuna düşecektir! Elbette ki, kelebek ve domino etkisi kuramları gereğince kırmadığı ‘ÇAM’ kalmayacaktır! Eskilerin ifadesi ile ayıkla bu saatten sonra pirincin beyaz taşlarını! Onun için diyoruz ki; Biraz Sakin! Olaylar ve gelişmelerin iç yüzünü ve arka planını anlamaya ve idrak etmeye çalışalım! Harekete daha sonra geçebiliriz! Reaksiyon hataya sürükler! Pro-aktif durumda olmak her zaman evladır! Ne buyurdunuz?
Politika nedir? Reel politik ne demektir kabaca incelemeye ve değerlendirmeye çalışalım! Yaşamakta olduğumuz tüm politik ifade ve gelişmeleri de bu zaviyeden değerlendirebilirsek, bir nebze olsun hataya düşmeyiz, diye düşünüyorum! Politika genel olarak hedefe ulaşmak için izlenilen ve tercih edilen yol ve yöntemdir. Politika insanoğlunun olduğu her yerde vardır. Politikayı sadece devletler bazında değil, insan ilişkilerinde de önemli bir yer tutar. Politika ile siyaset çoğunlukla karıştırılan iki kavram olmuştur. Her ne kadar eş anlamlı gibi gözükse de bu iki terim arasında anlam farkları bulunur. Siyaset devlet işlerinin yönetilmesine verilen addır. Politika ise devletin amaca ulaşmak için nasıl ve hangi yöntemle yönetileceği anlamını ifade eder. Aynı şekilde siyasetçi de politikayı üreten ve yürüten kişidir. Politikacı ise sadece yürütülecek olan politikayı üretir ve tasarlar. Reel politika ise politika üreten kişi, kurum ve devletin güncel çıkar ve menfaatleri çerçevesindeki güncel olaylara karşı sergilenen anlık bir duruş ve izlenen yol şeklinde ifade edebiliriz.
Politika gereği ABD ile Türk Devleti arasında bir dostluk ve müttefiklik ilişkisini yılardan beri görmekteyiz! Aynı ilişkiyi yine Türk devleti ve Avrupa ülkeleri arasında da şahit oluyoruz! Peki, dost ve müttefik olarak tanımladığımız bu ülkelerin sınır bölgelerimizde ve devletimizin en kılcal damarlarına kadar sirayet edecek şekildeki terör örgütleri kurmasını ve her türlü lojistik, ekonomik ve eğitimle desteklemesini nasıl izah etmeliyiz? Bu nasıl bir dostluk ve müttefiklik anlayışıdır? Hangi akıl ve mantık ile bu durumu izah etmeliyiz? Bu nasıl bir politikadır? Yoksa bu durumu Reel politik olarak mı isimlendirmeliyiz? Veya reel politika gereği bu devletler, devletlerinin âli çıkarları çerçevesinde böyle yapılması gerektiriyor mu demeliyiz! Görüntü ve tüm yaşadıklarımız reel politika gereği bu şekildedir, diyebiliriz!
Sonsuz Kudret sahibi Yüce Allah, insan toplumlarına, günaha ve yanlışa düşmemeleri için, sürekli olarak uyarıcı ve müjdeleyici bir peygamber göndermiştir. Peki, kalabalıklar gelen peygamberin uyarı ve müjdeleri karşısında ne yapmıştır? Gerçeklere karşı önce aklını ve sonra da kulaklarını, gözlerini ve kalbini kapatmıştır! İnsan dediğimiz bu kalabalıklar daima somut şeyler talep etmiştir! Yani somut olarak görmediğini de anlayamamış, idrak edememiş ve tabii ki iman şerefine de nail olamamıştır! Günümüzde, çevremizdeki cereyan etmekte olan güncel olaylar da bence aynı bu durumdadır! Politik ile reel politik zaviyesinden güncel olayları ve gelişmeleri idrak edemeyen kalabalık bir kitle, elle tutulur ve gözle görünür şeyler, talep etmeye başlamaktadır! Bu nasıl olabilir? Olmaz böyle bir şey! Bu açıklamalar ve gelişmeleri aklım almıyor, şeklinde serzeniş ve ifadelere de şahit oluyoruz! Tabii ki bu noktadan sonra da hatalar silsilesi birbirini takip etmeye devam ediyor! Düşülen durumun hangi boyut ve vahamette olduğunun umarım bilincindeyiz!
Sonsuz Kudret sahibi Yüce Allah, biz kullarına yüklemiş olduğu, ehlince malum vasıflar sayesinde, kutsal kitabımızda tekrar tekrar; Ne zaman akledeceksinz, Ne zaman tezekkür ve tefekkür edeceksiniz, Çok az düşünüyorsunuz, gibi uyarlarda bulunmaktadır! Neden? Hani, Ey Musa, biz Allah'ı açıkça görmedikçe sana kesinlikle iman etmeyiz, dediniz de hemen arkasından bakıp dururken sizi yıldırım çarptı! ( BAKARA-55) Yoksa vaktiyle Musa'yı sorguya çektikleri gibi siz de peygamberinizi (Hz. Muhammedi) sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Her kim, hakikate inanmak yerine onu inkâr etmeyi tercih ederse doğru yoldan sapmış olur. (BAKARA-108) Gece ve gündüz, Güneş ve Ay ve yıldızları sizin emrinize verdi. Onlar, O’nun, Allah-ü Teâlâ’nın, emri ile size musahhar, emrinize amade, hazır kılındılar. Muhakkak ki bunda, akıl eden bir kavim için, elbette ayetler, deliller, vardır. (NAHL-12) Yeryüzünde sizin için ne yaratıp çoğalttıysa hepsinin renkleri çeşit çeşittir, muhteliftir. Muhakkak ki bunda, zikreden, tezekkür eden bir kavim için elbette ayet, delil vardır. (NAHL-13) Sonra meyvelerin, çiçeklerin hepsinden yiyin! Rabbinin emre amade kılınmış yollarında sülük edin, uçun, dolaşın. Onun karnından muhtelif, çeşitli, renklerde içecek, bal, çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden bir kavim için elbette bir ayet, delil, vardır. ( NAHL-69) Onlar, göklerin boşluğunda emre amade olan kuşları görmediler mi? Onları, Allah’tan başkası, boşlukta, tutamaz. Muhakkak ki bunda, mümin olan bir kavim için elbette ayetler vardır. (NAHL-79)