Diyen ağız ne güzel demiş, ne güzel tarif etmiş. Bu hakikat ancak bir feyz-i Rabbâni’den süzülen ünsiyet esintileri ile izah edilebilir. Söyleyen çok güzel, söylettiren ondan da güzel: “Güneş bir meyvedârdır, silkinir tâ düşmesin müncezîb seyyar olan yemişleri. Ger sükûtuyla sükûnet eylese, cezbe kaçar, ağlar fezâda muntazam meczupları.”(1) Güneş ve etrafında gezegenlerin hareketleri, bu hareketlerin sağlanışındaki sistem, onların dökülmeden bir düzen içinde duruşları ve güneşin hareketindeki mana ancak; bu kadar beliğâne bir üslupla, teşbih ve teşhis sanatlarını bu kadar güzel kullanmakla izah edilir.
Müellif, Güneş’i ve sistemini ilk cümlede meyvedar bir ağaca benzetiyor ve onun silkinmesindeki gayenin etrafındaki gezegenlerin kendinden kopmaması için olduğunu söylüyor. Aynı şekilde aynı mevzuu ikinci cümlede başka bir örnekle şairâne bir edayla izaha devam ediyor. Güneşi parlaklığı itibariyle bir sevgiliye yahut bir şeyhe benzeten Zât-ı Şâhane o sustuğu takdirde kendi etrafında cezbe vazifesi gören aşkın sükût edeceğini böylelikle aşkından mecnuna dönüp meczup olmuş; yine kendi tabiriyle “meczup bir Mevlevi edasıyla dönen” gezegenlerin takip ettiği yörüngeden saparak uzay boşluğunda kaybolacağını söylüyor. Meselenin bilimsel boyutta izahına gelince:
“Güneşin hareketi çekim gücü elde etmek içindir. Çünkü hareket harareti, hararet kuvveti, kuvvet cazibeyi yani çekimi zahiren doğuran İlâhî bir kanundur. Çekim gücü de güneş sisteminin istikrarını sağlar(…) Eğer Güneş hareket etmezse, hararet oluşmaz. Hararet olmayınca kuvvet olmaz. Kuvvet olmayınca da çekim gücü kalmaz.”(Aymaz, 2006;29)
Aynı ifade muhterem müellifin yazdığı bir başka eserde(2) mensur bir şekilde şöyle ifade edilmektedir:
“…Güneşin yerinde Mevlevi gibi yaptığı semâ hareketi, çekim gücünü doğurmak içindir, çekim gücü de Güneş sistemi diye anılan güneşe bağlı yıldızları düşme tehlikesinden kurtarmak içindir. Demek, Güneşin ekseninde dairevî cereyan ve hareketi olmasa yıldızlar düşerler.” (Aymaz, 2006;29)
Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere güneşteki hareketin maksadı harareti meydana getirmektir. Hararet ise kuvveti meydana getirmektedir. Kuvvet ise çekimi oluşturan bir kanundur. Bu kanunun meydana gelmesinde birinci şart güneşin hareketidir. Dolaysıyla diyebiliriz ki Güneşin hareket etmesinde hikmet çekimi meydana getirerek etrafında gezegenlerin düşmemesini sağlamaktır. Şimdi Güneşin bir hareketini bile bir manaya ve plana göre ayarlayan birini inkar etmek demenin manasını bir parça akıl sahibi olan anlar kanaatindeyim. Kime kabadayılık yaptığını bilmek akılsızlar içinde ehven-i şer derecede akıllı bir hareket olsa gerek diye düşünüyorum. Ne dersiniz?..
KAYNAKLAR
Abdullah AYMAZ, “Lemaât” (Metin Sadeleştirme ve Açıklama), Şahdamar yayınları, İstanbul, 2006