Günden öyle yoğunki aslında günlük yazmak lazım. Her güne yüzlerce materyal var. Garip bir barış konferansı düzenleyen aydınlar, Kerkük konusunu gündeme taşıyacak konferansı adeta baltalıyorlar. Hainlik de diz boyu. Mum kimin yanan Kerkük dururken, gerekmeyecekle uğraştırılmak. Kızacak konu sadece bu değil. Söylenen sözler ve tavırlarda yutulur gibi değil.
Toplantıda, Yaşar Kemal "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur" sözü hakkında, "Bir ülke halkına bundan daha korkunç bir söz edilmez. Hele Kürtlere böyle sözler etmemelisin. Kürtler sana gücenir. Sevgili milliyetçi dostlara söyleyeyim ki sevinsinler, rahat etsinler. Türk'ün Türk'ten başka dostu var. Gizli saklı değil. Malazgirt'ten bu yana Kürtler Türkler’le dost. Bu, Kurtuluş Savaşı'na kadar sürmüş. Kimileri yazıyorlar, söylüyorlar ki, Kürtler Kurtuluş Savaşı'nda Türklerle birlikte olmasaydı, bu savaş zordu" diyor. Yalanın bu kadarına ancak şapka çıkarılır. Cehaletin bu kadarına da pes denir. Neden kıdemli Nobel adayı olup, ödül alamadığı ortada. Adamlar anlaşılan biraz da bilgelik arıyorlar.
Osmanlı doğu aşiretlerine hiç bir zaman güvenmedi. Onları saraya sokmadı. Askere almadı. Hiç asker olmayanların savaş kazandığını gördünüz mü? Onlar yüzyıllarca rahatça tarlalarını işlediler, yediler, içtiler, ağalarına kölelik yaptılar, kendilerine göre ilkel töreler uydurdular. Töre cinayetleri, berdeller gibi. Sonra bunun adı Osmanlıda Feodal yapı oldu. Kurtuluş savaşında ülke için kurşun atmadılar. Çanakkale’de, Dumlupınar’da ölmediler. Şanlıurfa'nın, Gaziantep'in, Kahramanmaraş'ın nasıl savunulduğunu biliyoruz. Kürtler nerede durmalıydılar? İşgalci İngilizlerle mi, Fransızlarla mı, İtalyanlarla mı; savaştaki Mehmetçiğin namusuna el uzatan Taşnakçı, Hınçakçı Ermenilerle ve Ege'yi kana boğan Yunanlılarla mı? Vatan namus ise doğuda sadece ateş yakınlarına gelip namusa el uzatınca hareket ettiler. Yoksa onu da mı bize bıraksalardı? "Vurun Antepliler. Namus günüdür" diye söyleyen boşuna mı söylemişti?
Toplantıda çok ahmakça laflar edinildi. "Atatürk Kürtlere özerklik verecekti!" lafı da bunlardan biri. Aslında bunu gündeme getirerek emperyalizmin gerçek niyetinizi sergilediler. Ve bu niyeti geliştirmek için bilinç oluşturmak amacıyla hareket ediyorlar. Bu Atatürk adına söylenen ilk yalan değildi ki son olsun. Gazi yaşasa idi gerçek niyetini belki öğrenecektik ama ömrü vefa etmedi.
Bütün bunları yazarken yeni bir gündem oluştu ve Türk kanının tartışmacısı diye mahkemelere verilen Ermeni gazeteci Hrant Dink öldürüldü. Evlerinde de kan tartışması devam ediyor olmalı ki kızının ilk sözleri “Şimdi kanları daha mı temiz?” oldu. Toprağı bol olsun. Ölenden şeytan elini çekmişken onu tartışmak bize yakışmaz ama bu siyasi cinayet neden işlenmiş ve bu ülkeye ne sıkıntılar verecek her zaman konumuz olacak.
Hrant Dink kim tarafından öldürülmüş olabilir? Tespitlerim bu üç ana tema üzerinde. Tabi bu tespitler değişik mecralara doğru zenginleştirilebilir ve daha birçok tema eklenebilir. Bence konuyu üç tema üzerinde incelemek lazım.
1. Türkiye’deki gündemi değiştirmek isteyenler.
2. Hrant Dink üzerinden hileli yönlendirme malzemesi çıkarabilecek bir takım Ermeni derin devleti ve lobi üyeleri.
3. Ülkede artan milliyetçilik duygularını kıskaca alıp yok etmek isteyen Derin Çevreler…..
Türkiye’deki gündem gerçekten yoğun. Neler yok ki? Seçimler, Kerkük, giderek sıkışan bir siyaset, işlediği sanılan ama aslında teker boşa döndüğünden hareket edemeyen bir meclis, daha neler neler. Bir de fazla ses çıkarılmayan ama Meclis’ten geçerse ihanet gibi bir petrol yasası var. Diğerlerini sıkça duyarsınız da bunu pek duymazsınız.
Siyasi cinayetlerin temelinde biliyorsunuz ya siyasi menfaat ve sindirme vardır, ya da enerji politikalarına dayalı rant hesabı. Petrol yasasını unutmayın ve dikkatle izleyin. Bu cinayetin en fazla kazançlısı olacak Kuzey Irak’tan bakışınızı ayırmayın.