Guş Gribi de neymiş?
Bir grip tutturdular gidiyor. Neymiş efendim, kuş gribiymiş, öldürücüymüş. Tavukla yumurtayla geçimini sağlayan binlerce insan mağdur oldu bu yüzden…
Yav arkadaş bu grip denilen şeyi biz yıllardır biliriz. Hatta, gıran geldi deriz. Köye gıran gelir ve neredeyse sokağa salınan tüm tavuk, mısırga ne varsa ölür giderdi. Bunlara mundar diye kimse dokunmazdı. Haaa adam ölmez miydi bu yüzden belki de ölürdü, amma medyanın haberi olmadığı için başka sebeplerle öldüğü varsayılırdı…
Diyeceğim şu ki, yeni bişey yok. Bu, bizim bildiğimiz yıllardır yaşadığımız vakayi adi bir hadise. Ne demeye, yumurta, tavuk yemeyecekmişim. Valla hem de nasıl yiyorum. Hatta iyice ucuzladı ekmeksiz tüketmeye başladım. Ekmekten ucuz…
En son duydum ki büyük bazı marketler beyaz et satmayı durdurmuş. Ülen kardeşim niye durdurursunuz yav? Israrla satmalısınız. Gavurun oyununa niye gelirsiniz. Bu hastalığa kulp takarak Türkiye’nin Avrupa’daki beyaz et üstünlüğü kırılmaya çalışılıyor. Vaziyet o ki, kırıldı…
Ben derim ki hele hele markalı tavuklarda böyle bişey olmaz. Olsa bile iyice piştiği zaman zaten tertemiz oluyor. Siz bakmayın yalınayaklara, yidiğinize bakın. Guş gribi de neymiş?..
Dostlarımızın kıymetini bilelim…
Bazı insanların çok önemsediğine bazıları burun bükebilir. Kimisinin ulaşmak için ömrünü tükettiği bir makamı kimisi kabul bile etmeyebilir. Hayatta karşımıza bin türlü kişi çıkar, hedefine ulaşmaya çabalar her birisi… Kimisi kısmet der, umursamadan yaşamaya devam eder, kimisi bu iş olacak der ve en büyük risklere imza atar. Unutulan, ıskalanan ve yıllar sonra önemi anlaşılan ise vefadır, sadakattir.
Dostlarımızın kıymetini bilelim…
Bizim kuşaktan, epeydir görmediğim bir arkadaşımı kaybettim. Dünya meşgalesi onun yokluğunu bana benim yokluğumu ona unutturmuştu ki bu dünyadan göçüp gittiği haberi geldi. Zaten yıllardır görüşmüyorduk bahanesi içimdeki sızıyı dindirmeye yetmiyor. Çünkü artık hiç görüşme ihtimalimiz kalmadı. Oysa o benim dostumdu. Ne ben onu ne de o beni yolda bıraktı. Satmadık hiçbir şeye dostluğumuzu. İkimizde dostluğumuzda adam gibiydik. Arkasından hayır dua edeceğim birisinin kusurları da vardı elbet, ama ne önemi var ki artık.
Müdürlükler, başkanlıklar, yetkiler, paralar, meşhurluk…
Hepsinin ne kadar önemsiz olduğunu size kalkıp Sakıp Sabancı mı söylesin yoksa Vehbi Koç mu? Onları şimdi nasıl anıyorsak, işte önemli olan şey odur. Gerisi angarya.