Ne zaman/Akşamın hüznü düşse sokaklara/Hele birde güzse/ve böyle gazel rengindeyse herşey/Kaçıp gitmek gelir içimden. Böyle demişim bir şiirimde. Kaçıp gitmek ama nereye. Dağlara çoktan çöktü güz günlerinin ıssızlığı. Bahçeler, bağlar bozuldu. Pekmezler, bulgurlar kaynatıldı küpevlerine konuldu.Öğrenci dağcı, fotoğrafçı, yaklaşık kırk kişi Kilistradaydık, pazar günü. Köye girmeden, mezarlıkta inerek, antik yoldan harman yerine çıktık. Sonra antik köprüye inerek köyün bahçelerinin içine daldık. Güz sarısı düşmeye başlamış yapraklara. Küçük bir bahçenin içinde kadınlar patates söküyor. Ceviz indiriyor birisi. Ta yukarıdan bağırıyor Ceviz alın diye. Birer ikişer alıp yürüdük. Gençlerin çoğu ilk kez gelmişler böyle bir geziye. Ahlayıp, pufluyorlar barıların arasından geçerken. Doğayla, güzle hiç ilgileri yok.Geçtiğimiz bahçelerde çevreye bakınıyor, küçük cadımı görmeye çalışıyorum. Köyün içinden geçerken evlerine uğrayıp sormuştum. Babasıyla bahçeye gitti demişti annesi. Ne zaman Kilistra'ya gitsem, onu görmeden, birkaç kare fotoğrafını çekmeden dönmem. Onu görmelisiniz. Satı, bukle bukle saçlı, al yanaklı, beş yaşında bir cadı. Hastalanmadan başına bir iş gelmeden hemen büyüyüvermesini dilerim içimden. Ekmeğe aşa muhtaç bir aile, derbeder, saf bir baba, beceriksiz bir anne, kocamış bir nine arasında büyümeye çalışıyor. Ketenlik pınarındaki yemekten sonra hepsi Alisumas Dağına doğru yürüyorlar. Beş kişi kalıyoruz pınarın başında. Sultan hanım, şoför, bir dağcı arkadaş ve torunum Umutcan'la ben. Kamp ateşi yakıyor dağcı arkadaş. Öğrencilerden söz açılıyor sohbet arasında. Şoför, kimi insanlarımızda da gördüğümüz çok yanlış bir yargıda bulunuyor. Konyayı çok bozdu öğrenciler diyor. Sultan hanım tepki gösteriyor ama benim tepkim daha sert oluyor. Özellikle cahil kesimlerde çok var benzer yargılar. Konya ve Konyalılar adına içim burkuluyor, yüreğim daralıyor. Selçuk Üniversitesi öğrenci sayısıyla koca bir şehir demek. Onlar bizim konuklarımız, kardeşlerimiz. Bir yerlerden kapıp gelmişler okuma sevinciyle. Yurt, yuva, ana baba, kardeş hasretliğiyle bir dört yıl dayanıp okuma çabasına girmişler. Böyle bir kitleye, böyle acımasızca bir yargıya nasıl varılır, akıl alır gibi değil.Kadınlar geçip gidiyor karşıdan. Önlerindeki eşeklerde meşe odunu yüklü. Yaklaşan kışa son hazırlıklar bunlar. Şoför tepkimizi görünce lafı değiştiriyor ama onu dinleyen kimse yok artık.Köyün içinden geçerken kapı önlerinde gördüğümüz kadınlar geliyor gözümüzün önüne. Cıvıl cıvıl gençleri görünce eve buyur ediyorlar, çay içmeye çağırıyorlar. İçten ve önyargısız.