M. Ali Elmacı'ya konuşan Temizel, "Mevlana bir filozof değil" derken "onu anlamak yerine güzel görsel kapaklar yaparak eserlerini rant aracı yapıyoruz" ifadesini kullandı. Mevlana isminin işyerlerinde kullanılmasına da değinen Ali Temizel, "kişi sevdiğini tabelasına yazarak ölümsüzleştirebilir" şeklinde konuştu.
-Mevlana Araştırmaları Enstitüsü'nü kısaca tanıyabilir miyiz?
22 Ağustos 2010 tarih ve 27680 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Mevlâna Araştırmaları Enstitüsünün temelini 2005 yılında yine Selçuk Üniversitesi bünyesinde kurulan Mevlâna Araştırma ve Uygulama Merkezi oluşturmaktadır. Mevlâna ve Mevlevîlik kültürü sahasında rasyonel, objektif ve bilimsel araştırma yöntemlerine ve geleneğe uygun olarak interdisipliner koordine ve çalışmalarla yeni bilgi üretmek ve yönlendirmek suretiyle ulusal ve uluslararası platformda söz sahibi bir kurum olma vizyonuyla yola çıkan Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü, 09.08.2012 tarihli Yükseköğretim Genel Kurul toplantısıyla bünyesinde Mevlâna ve Mevlevîlik Araştırmaları Ana Bilim Dalı ve buna bağlı olarak Mevlâna ve Mevlevîlik Araştırmaları yüksek lisans programını açmıştır. Doktora ve tezsiz yüksek lisans programları açma ve bu çerçevede anabilim ve bilim dalları oluşturma çalışmalarını halen sürdürmektedir....
Miyonumuz; Meşhur Türk-İslâm mutasavvıf ve mütefekkiri Mevlâna Celâleddin Rûmînin, eserlerini, düşünce sistemini ve ana esaslarını belirlediği yolu olan Mevlevîlik, kültür ve sanatını bilimsel yöntemlerle araştırıp ?hakikat?iyle tanıma ve tanıtmayı Yanlış anlama-algılama ve uygulamaları ortadan kaldırarak tarihsel gerçeklere ve geleneğe uygun doğru bilgi üretmeyi İlgili konuda akademik eğitim verme, araştırmacı ve bilim adamı yetiştirmenin yanı sıra mevcut eğitim ve araştırmaları desteklemeyi Bu konudaki çalışmalarda koordinasyon merkezi olmayı ve dünya çapında etkin çalışmalar yapmayı görev edinmiştir....
Vizyonumuz da, Mevlâna ve Mevlevîlik kültürü sahasında rasyonel, objektif ve bilimsel araştırma yöntemlerine ve geleneğe uygun olarak interdisipliner koordine ve çalışmalarla yeni bilgi üretmek ve yönlendirmek suretiyle ulusal ve uluslar arası platformda söz sahibi bir kurum olmaktır....
-Mevlana'yı nasıl anlamalıyız?
Mevlana'yı öncelikle doğru tanımalıyız. Mevlana diyor ki; Ben Kur'nın bendesiyim Hazreti Muhammed'in ayağının tozuyum. Biri benden bundan başkasını naklederse ondan da şikâyetçiyim diyerek kendisini anlatmıştır. Aslında Mevlana bunları söylere kendisinin ilminin irfanının kaynağını göstermektedir. Mevlana'yı başka mecralarda aramak bizim haddimize değildir. Ne olursan ol yine de gel sözünden de buraya gelirsen de geldiğin gibi kalmamalısın diyor. Burada kal eğitim gör, Allah'ı tanı ve iç alemini temiz diyerek mesaj veriyor. Mevlana burada kendisinden sonraki 743. üncü yıl sonraki gelecek nesillere de mektup yazmış oluyor.
-Mevlana'yı anlamaya çalışırken nerelerde hata yapıyoruz?
Biz Mevlana'nın bizleri Allah'a yaklaştıracak, iç alemimizde muhasebe yaptıracak kısmını almıyoruz. Misal eserlerini tercüme ederken ya da hazırlarken daha çok görsele önem verdiğimiz için de yüzeysel kalıyor. "Eserin kapağı güzel olsun da..." kaygısını güdüyoruz. Halbuki bizlere verdiği mesajlar tamamen ahlaki ve insani boyutlarla alakalıdır. 740 yıl önce var olan kan, gözyaşı bugün de devam etmektedir. İşte bütün bunlar Mevlana'nın evrensel mesajlarını anlayamadığımız içindir.
-Mevlana'nın eserleri dünyanın birçok diline çevrilirken tercümelerde de hatalar yapılmış mıdır?
Elbette ki bazı anlaşılması güç olan beyitler ve kavramlar var. Çünkü Mevlana'nın yaşadığı bölge Horasan bölgesi idi. Bugün anadili Farsça olanların bile anlamadığı bazı kelimeler var. Onun için eserlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için İran'da bir Mesnevi sözlüğü hazırlandı.
-Mevlana bir filozof mudur?
Mevlana büyük bir İslam mütefekkiridir. Tek kaynak Kur'andır. Mevlana'nın eserleri hem tasavvufi hem de felsefi bir mantıkla incelenebilir. Felsefi problemleri de bilen birisidir. Yalnız Mevlana'nın kaygısı din olduğu için felsefeye karşı tavrı da olumsuz olmuştur. Dolayısıyla din ile felsefeyi birazcık ayırmak, ayrı tutmak lazımdır. Çünkü birisi akıl işiş birisi de gönül işidir. Filozofların aklı gereğinden fazla yüceltmeleri, tabiatıyla Mevlana'nın eserlerinin felsefeden uzaklaştığını görüyoruz.
-Çalıştaylar, seminerler Mevlana'yı tam anlamıyla anlatabiliyor mu?
Aslında bir oturumda her şey anlatılmaz. Bütün konuşmacılar ancak bir alanda uzmanlaşır ve o alanı anlatır. Bir de her anlatılanın içerisinde ayet, hadis varsa bu çalıştaylar İslam kültürüne de hizmet etmiş oluyor. Bu duruma böyle yaklaşmak lazım. Bunların içinde sıradışı olanlar, kendilerini tatmin etmek isteyenler hatta kimse yanlış anlamasın ama defolu olanlar bile vardır bu konuşmacılar arasında. Herkesin niyetini Allah bilir ve biz de burada niyet okuyucusu değiliz elbette ki. Ama yapılan etkinlinler bir gösteri ya da forklorik bir şey değilse Mevlana'nın düşüncelerine ya da İslam tasavvufuna hizmet ediyorsa bunlar yerini bulan çalışmalardır. Bunların dışındaki (özellikle Batı'da bu tür çalışmalar var) yapılan çalışmalardan bizler oldukça rahatsız oluyoruz. Zaten Mevlana Araştırma Enstitüsü'nün kuruluş amacı da tam budur. Yani Mevlana'yı doğru anlatabilmek. Mevlana ve Mevleviliği yanlış tanıtan düşüncelerin önüne geçmek ve dünyaya doğru tanıtmak bizim en temel görevlerimizdendir. Bir de Mevlana'yı anlatmak için önce onu iyi anlamak sonra da İslam kültürünü bilmemiz gerekiyor.
-Mevlana'yı anlamak için nerden başlamak gerekir?
Ben bana bu soruyu soranlara, Fihi ma Fih'i okuyarak başlayın tavsiyesinde bulunuyorum. Mesnevi'den Seçmeler'i okuyun tavsiyesinde bulunuyorum. Yoksa Mesnevi'nin denizinde, deryasında boğulmayın diyorum. Çünkü birçok araştırmacının sadeleştirilmiş Mesnevi'den seçmeler hikayeleri var, onları okuyarak Mevlana'yı tanıyabiliriz.
-Mevlana Araştırmaları Enstitüsü olarak Mevlana'yı doğru anlatmak adına neler yapıyorsunuz?
En son söyleyeceğimi en başından söyleyeyim. Mevlana'yı doğru anlatacak gönüllüler yetiştiriyoruz. Enstitümüz 2005 yılında Mevlana Araştırmaları Merkezi olarak kurulmuştu. 2010'da enstitü oldu. Buradan Doç. Dr. Nuri Şimşekler'e teşekkür ediyorum. 2012 yılında esntitümüzde Mevlevilik Araştırmaları Ana Bilim Dalı diye lisansüstü bir program açtık. Şu anda 70'e yakın kayıtlı öğrencimize yüksek lisans yaptırıyoruz. Sadece Türkiye'den değil dünyanın birçok yerinden öğrencilerimiz var. Bugüne kadar 6 öğrencimizi mezun ettik. Neden az diye sorarsanız; burada öğrenci olanlar dışarıda meslek sahibi olan insanlar. Misal, öğrencilerimiz arasında hukukçu, doktor, iktisatçı gibi çok çeşitli dallarda meslek sahibi olmuş öğrencilerimiz var. Dışarıda işleri yoğun olduğu için çalışmalarını aksatanlar oldu. Müftü var, imam var, tiyatrocu var. Bütün bunlar hem bizim hem de Mevlana için birer kazanım diye düşünüyorum. Mezun olan öğrencilerimiz arasında Klasik Türk Edebiyatı alanında doktoraya başlayanlar var. Bu öğrenciler tamamen Mevlana üzerinde çalışıyorlar. Bunun haricinde dönemsel olarak da gerek yurtiçi gerekse yurtdışında enstitümüzün Mevlana çalışmaları oluyor. Yine 743. yıl kutlamalarında da çok ciddi çalıştaylar, etkinlikler gerçekleştirdik.
-Mevlana isimlerinin farklı alanlarda kullanılmasına nasıl bakıyorsunuz?
Aslında insanlar gönüllerinde taşıdıkları isimleri işyerlerine de koyarak onu canlı tutmaya çalışmışlardır diye bakıyorum ben. Bu iyi niyetli bir bakış. İnsanların Mevlana üzerinden rant elde etmeye çalışmamaları haricinde Mevlana ismini işyerlerinde ya da başka alanlarda kullanmasında beis yoktur diye düşünüyorum. Mevlana ismi hem gıdamızda yerini buluyor, hem de tabelalarda ismi canlı tutularak hayatımızın bir parçası haline geliyor. Böylece Mevlana ile iç içe yaşıyor oluyoruz. Tabi ki bu, iyimser bir yaklaşım. Kimse başka taraflara çekmesin. Bir de 2008 yılında getirilen bir kanunlar firmaların Mevlana ismini kullanmasının önüne geçildi ama o tarihten önceki kullanılan isimler halen geçerli. Yani, kişi sevdiğini tabelasına yazarak ölümsüzleştirebilir.
-Şeb-i Arus törenlerinin Konya dışında da yapılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Konya dışında yapılmasının avantajı da var dezavantajı da... İstanbul'da İzmir'de yapılsa Konya değerini elbette kaybetmeyecek. Yine oralarda da Konya'nın adı zikredilecek. İşe çok boyutlu bakmak gerekiyor. Sema töreni dini bir ritüelse sadece Konya'da yapılsın diye düşünüyorum. Ama folklorik bir şey ise bunun Konya'nın dışında yapılmasının önüne geçmemiz imkansız.
-Batı'nın Mevlana'ya yaklaşımı nasıldır?
Batı'nın yaklaşımı tamamen hümanist bir yaklaşımdır. Özellikle Türkiye'den gidip altta İslam kültürü olmayan Mevlevilik adı altında sadece dans gösterisi yaparak Mevlana'yı Batı'ya anlatıyor olmaları özellikle İslam'ı kötü görmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürecek cinstendir. Bu da İslam dünyasına zarar verecek düşüncelerdir.
-Konya'da yaşayıp da hayatında hiç Mevlana Türbesi'ne gitmemiş, gidememiş insanlar için bir çalışma yapılabilir mi?
Öncelikle Mevlana'yı doğru anlatarak insanlara daha çok sevdirebilmeliyiz. Kendilerini Mevlevi sayan insanların daha çok hoşgörülü davranmasını bilmelidir. Dolayısıyla Konya kendisi gibi giyinen, kendisi gibi konuşan ve yaşan hiçbir insanı dışlamaz. Yani Mevleviler biraz daha ekabirlikten uzak kalmalıdır.
-Bayan semazen olur mu?
Bizim dinimizde mutlak surette bayan semazen olamaz. Varsa da ancak bayanlar arasında olabilir. Erkeklerle yan yana olabileceği yerde bir bayan semazen olmaz, olmamalı ve olmayacak da.
Röportaj: M. Ali Elmacı