Yürürken ve bakmazken ileri nereyi görürsünüz?
Gözlerin açık mı kapalı mı?
Yürüyorum.
Biliyorum yaprakların sarı olduğunu. Ağaçların olduğunu. Puslu olduğunu havanın. Başkalarının da olduğunu etrafımda. Üşümediğimi. Yürüyebildiğimi hala.
Başınız önde ama.
Şimdi de öyle.
Başımı yukarı kaldırmayı öğrenmedim. Korktum hep. Başka gözleri görmekten. Birisi ses etmediği sürece sorun yok. Bazen görsem de birkaç göz, fazla olmasınlar sadece. Dayanabiliyorum bir kaçına.
İçimde bir yer var ki çok korkuyor. Asıl neden korktuğunu bilmediği için, korkuyor her şeyden. Bir şey diyemiyorum ona da. Sormaya kalksam. Sus otur diyip o da korkutuyor. Bana benim iyiliğim için diyor. Onu dinlemez ve çiğner geçersem diye daha çok korkutuyor. Arada adımlar atıyorum. Ona rağmen her şeye doğru savuruyorum kılıcımı cılızca ama geçemediğim bir eşik var. Kendi başıma yapamadığım. Kendi başıma aşamadığım bir yer.
Hiç aşmadınız mı o eşiği?
İşin doğrusu orayı da tam kestiremiyorum. Aştığımdan mı, yoksa oraya hiç varamadığımdan mı? Vardığımı bilemediğimden mi? Denemelerden mi? Yoksa başka bir şey mi? Ya da çoktan geçtim gittim mi? Korkuyu unutsam bu kez yorgunluk. Çivilenip kalıyorum olduğum yere.
Ne zaman cesur oldum diye düşündüm?
Gözlerden kurtulduğumda.
Kimin gözleri onlar?
İki tane göz. Korkutucu iki göz. Başka başka bedenlere girip korkutmaya devam eden iki acımasız göz. Nereye gitsem nerede dursam ordalar. Öylesine dik ve keskin bakıyorlar ki ait oldukları bedenleri bile görmüyorum çoğu zaman. Onlar ve benim içimde bir yer. İkisi bir olup çiviliyorlar beni.
Onları ve içimdeki yeri kendimden ayırabilir miyim?
Konuşurken benden de gözlerinizi kaçırmanızın nedeni bu mu? Şimdi de buradalar mı?
Korkunun dokunduğu başka bir yer daha olmalı. İçinizdeki o yere dokunduğu zaman başka bir şeye yol açacak endişesi onu etkili kılıyor olmalı. Takip edelim onu.
Korka korka mı?
Korka korka.
Rezil olacaksın yüzüne tükürecekler. Bir kenara atılmış yüzüne bakılmayan değersiz bir şeye dönüşeceksin. Seni kimse sevmeyecek. Kınanıp ayıplanacaksın.
Öylemi olacak gerçekten de?
Bilmiyorum ki öyle söylüyor. Siz sorunca öyle söyledi.
Varsayalım oldu. Dayanamaz mısın buna?
Eğer bir efendin olmazsa, köle ya da kurban olmasan ne olurdun?
Kaybedeceklerin neler?
Kaybedeceklerini kaybettiğini varsayalım, elinde kalanlarla yetinemez misin?
Efendilerin sensizliğe dayanabilir mi asıl?
Söyledikleriniz korkutucu.
Hangisi daha korkutucu söylediklerim mi? Eski korkun mu?
Neden eski dediniz ki?
Başını yukarı kaldırdın çünkü.
En fazla ne olur?
Ben zarar görürüm. Başkaları benim yüzümden zarara uğrar.
Belki de bu kadar güçlü değilsindir. Başkaları için yaşayacak kadar. Belki de efendilerinin seni kullanabilmek için sana atfettikleri yalancı bir güçtür bu. Belki de acizsindir aslında. Kendini koruyamayacak kadar önce onlardan. Belki de senin öncelikli işin seni dengelemektir aslında. Kendini doğru düzgün bir aynada görüp, gördüğüne dayanmak, hazmetmek, zannettiğin kişi olmadığını fark etmek. Belki daha güçlü belki daha güçsüz olduğunu ama olduğun gibisini.
Böylemi başlanıyor işe?
Böyle başlanıyor.
İnandığın ve olduğunu zannettiğin kişiden vaz geçerek. Sonra da başka sorular.
İnandığım ve olduğumu zannettiğim kişi olmayabileceğimi kabullenerek!
Ayna nerde peki?
Güzel soru.