İSTANBUL (AA) - Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, aile işletmelerinin Türkiye ekonomisinin lokomotif gücü olduğunu belirterek, "Onların sürdürülebilirliğini, devamını sağlamak Türkiye ekonomisinin de sürdürülebilirliğini ve devamını sağlamak açısından fevkalade kritiktir." dedi.
Genç Yönetici ve İş Adamları Derneği (GYİAD) tarafından "Uzlaşı Kültürü ve Aile İçi Girişimcilik" ana temasıyla düzenlenen "3. Aile Şirketleri Konferansı"nda konuşan Bilecik, doğal değişimin bir parçası olmanın önemine değindi.
Aile işletmelerinin Türkiye ekonomisinin lokomotif gücü olduğunu dile getiren Bilecik, aile şirketlerinin sürdürülebilirliğini, devamını sağlamanın Türkiye ekonomisinin de sürdürülebilirliğini ve devamını sağlamak açısından fevkalade önemli olduğunu söyledi.
Bilecik, sürdürülebilirlik konusunun aile şirketleri açısından önemine değinerek, "Zira çeşitli araştırmalar da gösteriyor ki aile şirketlerinin yaklaşık yüzde 80'i henüz birinci kuşakta faaliyetlerine zaman zaman son veriyor." diye konuştu.
Aile içinde girişimciliğin teşvik edilmesi gerektiğini dile getiren Bilecik, girişimciliği teşvik eden ruhun tüm kurumlarda sürdürülebirliğin temel koşulu olduğunu söyledi.
Bilecik, aile içinde duygusal kararların yoğun olarak alındığını ve bunun normal olduğunu kaydederek, aile genişledikçe duygusallığın arttığını anlattı.
Aile ve iş değerleri arasındaki dengeyi sürdürülebilirlik temelinde yeniden yapılandırarak başarıya ulaşan ve dünya markası olan birçok örnek bulunduğunu belirten Bilecik, şöyle devam etti:
"Aynı şekilde Türkiye'de de bu sürdürülebilirliği başaran şirketlere baktığınızda aile şirketi kültüründen ödün vermeden hem kurumsallaşmayı, süreklilikten de ödün vermeden değişim yönetimini başardıklarını görüyoruz. Çok içselleştirdikleri bir uzlaşı kültürü , değişimleriyle yeniledikleri bir aile anayasaları onların vazgeçilmezleri oluyor."
Bilecik, bu konuyu Aralık 2016'da bir etkinlikle şu andaki gibi geniş olmasa da masaya yatırdıklarını kaydederek, o etkinlikte dünyanın farkı bölgelerinde başarıyı elde etmiş aile şirketlerinin aile anayasası çerçevesinde uzlaşı kültürünü nasıl benimsediklerinin, içselleştirdiklerinin örneklerinin verildiğini anımsattı.
- "Değişimi sahiplenemeyen şirketler yok olma tehlikesiyle karşı karşıya"
Bilecik, "Sosyal sermaye, aile ve iş değerleri dengesi, kurumsal hafıza, gelecek planlaması, finansal perspektif, kurumsallaşma ve her şeyden öte iletişim ailedeki uzlaşı kültürünün oluşmasında hakikaten en büyük etkenler. Özellikle iletişimin altını çiziyorum." ifadelerini kullandı.
Değişimlerin bazen korkutucu olabildiğini dile getiren Bilecik, değişimin getirdiği gençliği, çeşitliliği, zenginliği kararlılıkla sahiplenen kurumların sürdürülebilirlik yarışında avantaj elde ettiğini, bunu sahiplenemeyen kurumların uzun vadede yok olma tehlikesiyle karşı karşı kalabileceğini vurguladı.
Bilecik, 12 Ocak'ta TÜSİAD'da yeni yönetim kurulunu oluştururken farklı genç-olgun, erkek-kadın çeşitliliğine dikkat ettiklerini, dünya muadillerine göre en fazla kadın yönetim kurulu üyesini bulundurmaktan onur duyduklarını bildirdi.
- "Aile içi sermaye fonları kurulmalı"
GYİAD Yönetim Kurulu Başkanı Serkan Sevim, Türkiye'deki şirketlerin yüzde 95'inin aile şirketi olduğunu belirterek, kurucuların yavaş yavaş emekli olma noktasına geldiğini, bu yüzden aile içi girişimciliğin ve uzlaşının çok önemli olduğunu söyledi.
Aile içi şirketlerde yaşanan yönetimsel sorunlara değinen Sevim, şirketlerin dünyadaki dijital değişime, yeni nesil yönetim anlayışına uygun davranmasının öneminden bahsetti.
Sevim, aile içindeki girişimcilerin desteklenmesi adına fon kurulabileceğini kaydederek, şu ifadeleri kullandı:
"Dünyada da örneklerini gördüğümüz aile içi girişim sermayesi fonu benzeri yapıların kurulması gerektiğini düşünüyorum. Ailenin genç jenerasyonuna hata yapma şansı tanıyan, kar-zarar sorumluluğu verilen yapılar olmalı. Bu tür bir yapı, Türkiye'deki girişimcilik ekosistemini de son derece pozitif etkileyecektir.
Aile içi girişimciliğin aile içi sermaye fonları ile desteklenmesi, paranın hızlandırma özelliğinin devreye girmesini ve girişimlerin çok daha kısa sürede büyümesini sağlar. Bu şekilde Türkiye'nin 30 yıl kazanacağını, yani bir anlamda ülkemiz ekonomisinin 30 yıl ileri taşınabileceğini öngörüyoruz."
AA