Geçen akşam tam işyerini kapatacağım, üç dükkân aşağıdaki alt komşum geldi. Duydun mu? “Hayır duymadım. Neyi duymam gerekiyordu” dedim ….. Konya yolunda kaza olmuş ….. Kaza geçirmiş kendisi ve çocuğu ölmüş. Tabiî ki ben gazeteci olduğum için olayı bana haber veriyor. Benim o kişinin arkadaşı olduğumu bilmiyordu. O anda her şeyden koptum, “Kendime geldiğimde doğru değildir herhalde” dedim. Birtakım telefonlardan sonra doğru olduğunu öğrendim. Durmak mümkün mü, hemen birkaç arkadaşla olay yerine gittik. Arkadaşın cenazesini Konya yolu yakınındaki bulunan bir tesise getirmişler. Savcı, doktor orada raporları tutuyorlar derken, aldık cenazeyi Seydişehir’e getirdik. Evin önü bir anda kalabalıklaştı, sevenlerin hepsi toplandı. Hiç kimse konuşmuyor, biliyorum ki orada bulunan her arkadaşın aklından geçmişe dair şeyler geçiyor, hiç kimse inanmak istemiyor. Daha dün şuradaydık, daha dün beraber çay içtik, daha bu hafta halı sahada maç yaptık. Ama o şimdi yok, artık bir daha da olmayacak, bir daha beraber oturamayacağız, beraber top oynayamayacağız. Beraber bir daha sohbet edemeyeceğiz.
……
Şimdi Rabbim’den rahmet dilemekten başka, dua etmekten başka yapacağın bir şey kalmıyor…. Öyle değil mi, her insanın sonu bu değil mi? Ne zaman, nerede, ne olacağımız hakkında kimin bir garantisi var? Hepimiz aynı yöne doğru akıp gitmiyor muyuz? Bu acı, ama gerçek değil mi? Bu yüzden insan gerçekle yüzleşmek istemiyor. Bu yüzdendir ki şu günlerde çalan her telefondan, hızla yanıma yaklaşan her kişiden korkmaya başladım. Acaba kötü bir haber mi getirecek? Yolunda gitmeyen bir şeyleri bana duyuracak. Bu durum hayatın tüm katmanlarında böyle olmuyor mu?
Televizyonu açtığın zaman, gazetelerde, sanal ortamda her an kötü haberlerle karşılaşmak insanı adeta nereye gidiyoruz demekten kendini alamıyor. Bu durumu sadece ben mi böyle algılıyorum yoksa dünyanın sonu mu geliyor diye insanın düşünmemesi mümkün değil. Hele olay son yıllarda dünyanın çeşitli yerlerinde kitlesel felaketleri de göz önünde bulundurursak insanın gelecek için hayalleri bir karabasana bir hayal kırıklığına dönüşmemesi mümkün değil.
Mesela bir telefon geliyor. Daha dün oturup konuştuğun insan trafik kazası geçirmiş, çocuğu ve kendisi ölmüş, hanımı ağır yaralı.
Biraz önce çay içtiğin adamı senden ayrıldıktan sonra hastaneye kaldırmışlar
Toplumda gariban biri olarak tanınan kişi başka birini öldürmüş.
İki gün görüşmediğin arkadaşın kalp krizi geçirmiş, hastaneye kaldırılmış.
Komşunun çocuğuna araba çarpmış.
Bayrama giden mahalledeki biri kaza yapmış, belden aşağısı felç olmuş
Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
İnsanın olduğu yerde bunların olması normal demek kolay, yine de insan kendisine bazı soruları sormadan edemiyor. “Mesela insanlık nereye gidiyor? Son yıllarda bu işler daha mı çoğaldı? Yoksa iletişim mi hızlandı” gibi soruları insan kendi kendine sorup duruyor.