Her yıl İbrahimî çağrı tekrarlanıyor: “İnsanları hacca davet et.”
Asırlardır mü’minler bu çağrıya icabet ediyor.
Bu ibadetin adı Hac..
İbadet boyutunun yanında Haccın birey, toplum ve ümmet için hayatî önem taşıyan çok yönlü boyutları var. Bu bağlamda en büyük yanı. Haccın her sene tekrarlanan bir İslam kongresi olması.
Yüce Allah her sene ümmeti temsil makamında, heyetleri oraya çağırıyor. Konuşun, tartışın, birbirinizin problemlerinden haberdar olun.. Sorunların çözümü için adım atın…
Acaba günümüzde haccın bu amacı gerçekleşiyor mu? Bu da ayrı bir sorun.
Öte yandan, Hac ibadetinin sevindirici yanlarının başında farklı etnik köken ve farklı mezheplere mensup olan Müslümanlar arasında bir kavganın çıkmaması. Herkesin ibadete kilitlenmesi. Birbirinin dillerini anlamasa bile, gönül diliyle konuşması. Keşke bir de dillerimizi anlayabilsek.
Bu yıl Mekke’de “Dünya İslam Birliği” teşkilatının düzenlemiş olduğu “Gelenek ve Moderinlik Bağlamında İslam Kültürü” başlıklı sempozyuma katılmak nasip oldu.
Üç gün süren bu toplantıda birçok konu tartışıldı.
Batı ve İslam Dünyasından, kısaca bütün dünya ülkelerinden dört yüz ilim adamı katıldı bu toplantıya. Sempozyumla kalmadı, her gün Mina’da paneller yapıldı, muhtelif oturumlar gerçekleştirildi. Katılımcıların ekseriyetini, üniversite hocaları, müftüler, televizyon ve radyocular, gazeteciler, mescit imamları vb. oluşturuyordu.
Bizim için iyi bir deneyim oldu. On beş gün bu insanlarla bir arada olduk. İslam dünyasının sorunlarını konuştuk. Hal çareleri aradık. Katılımcıların her birisi, entelektüel düzeyi yüksek olan, İslam ve dünya sorunlarını iyi bilen kişilerdi.
Türkiye ismi, gerçekten bir marka olmuş. İtibarı yüksek bir kelime. Gurur duydum ülkem adına. Bu açıdan bizimle konuşmaya büyük özen gösterdiklerini anladım.
Lübnan’lı bir hoca, sohbet esnasında Batı ve Arap âlemi Türkiye’den korkuyor, dedi. Neden? diye sorduğumda, cevaben, Batı, Türkiye’nin ilerlemesini kıskanıyor. Arap Dünyası daki iktidarlar ise, dini monarşilerinin etkileneceğinden korkuyor. Bu sebeple Türkiye’yi rahat bırakmak istemiyorlar, diyor.
Nijerya’lı bir hoca, “Neden Türkiye Avrupa birliğine girmek istiyor?” diye soruyor.
Bir başkası Türkiye’de din eğitimini, soruyor. Gelişmeleri anlattığımız zaman hayretle ve büyük bir coşku ile dinliyor. Umutlanıyor.
Afrika’dan gelen hocalarla Boko Haram örgütünü, Irak’tan gelenlerle Işid üzerine konuşuyoruz. Hepsinin bu konuda ortak görüşü, Batı’nın yeni bir marifeti olduğu yolunda.
Umarım orada yapılan dualar boşa gitmez.
Ümmetin kanayan yaraları iyileşir.
Özlediğimiz ittifak ve vifak sağlanır.
İslam coğrafyaları yeniden toparlanır.
Yüce Allah cümlemizin haccını, haccı mebrûr eylesin.