Yıl 5 Şubat 1960. 54 yıl önce mahşeri bir cemaatin oluşturduğu insan seline karşı Konya sokaklarının ve caddelerinin dar geldiği, devamlı dolup dolup boşaldığı gün pirimiz Hacı Veyis Zade Hacı Mustafa Sabri Kurucu Hocamız, aramızdan ebediyen ayrılmıştı.
Yalnız Konya değil bütün İslami çevrelerin her köşesinde büyük depremin izleri yaşanmıştır. Yer mahzun, gök mahzun, zerratı Cİhan perişan.. İncinmeden incitmeden ilim ve irfan sahibi Hocamızın ebediyete intikali ile seven yaralı yürekler Konya şehrine doğru öylesine yürüdü ki o günleri ancak yaşayanlar bilir, kolay kolay anlatılamaz. Memleketin bilinen bilinmeyen akıllısı delisi Velisi toplanıp gelmişler sabahın köründe Üçler Mezarlığı’nda kabrinin kazılacağı o yere.. İniltileri her birinin ciğergahından geliyor.. Kalp gözü kapalı olanlara göre onlar sokaklarda gezen bir deli. Çoklarının doğru dürüst kalacak evleri bile yok, fakat ne var ki ne zaman bir büyük “çınar devrilse “onlar tam kadro oradalar.. “Manevi alemin dünyevi temsilcileridir Onlar…”
Konya’mızın Manevi Mimarı, Yüce Rabbimizin sadık kulu, Keramet sahibi, Tayyimekan, Mürşit, Kutb’u Külli mensubu, hoca efendimizi elbette dualarla daima anıyoruz.
Hocamızı sonradan adının verildiği Mengene yöresindeki Hacı Veyis Zade Camii’nin imamlığı sırasında yetmiş beş yıl önce tanıdım. Bu vesile ile bu günkü yazımda yeni nesil’e Hocayı tanıdığım şekilde tanıtmaya çalışacağım. O tarihlerde sabah namazlarımı gençliğin verdiği arzu ile o camide hocanın arkasında kılıyordum. Birgün sabah namazı için aynı camideyim. Cemaat çok şaşkın ve üzgün.. Cami soyulmuş.. Hoca efendi üzgün fakat Mütevekkil “Allaha sığınan “ konuşması ile cemaati teselli etti. Hele namazımızı bir kılıverelim dedi, Toplanmış hasırlar serildi. Namazlarımız kılındı, tesbihler çekildi,sıra duaya gelince :
“Hoca kıbleye karşı döndü boynunu öyle bir büktü ki …” kendinden geçti.
Derin bir tefektür içinde sanki pazarlık ediyordu. Kendine gelir gelmez Cemaat beklediği müjdeyi aldı. Sakın kimseye hiçbir şey söylemeyelim İnşallah yarın sabah namazımızı sergilerimiz üzerinde kılarız dedi. İkinci gün camiye vardığımızda çalınan halı ve kilimler eksiksiz bir vaziyette Caminin iç giriş kapısı önüne bırakılmış olarak gördük ve teslim aldık…
İşte ben Hacı Veyis Zade Hacı Mustafendi hocamızı üç çeyrek asır önce böyle tanıdım. Zaman içinde hocamızın sayısız kerametlerine tanık oldum. Topladım. Önümüzdeki zaman içinde sizlerle paylaşmayı düşünüyorum. Bu gün bizzat şahsımla ilgili bir kerameti aktarıyorum.
On sekiz yaşlarımdayım. Her gün ikindi ile yatsı arası başım ağrımaya başlıyor, kasıp kavuruyor, ilaç kar etmiyor, yatsı namazından sonra bir şey kalmıyor. Her gün böyle. O tarihlerde Hocaefendi Piri Mehmet Paşa Camii’nde görevli. Hiç unutmam Ağustos ayının on altısı. Namazdan sonra duasını almak üzere camideyim. Hoca, caminin karşısındaki çeşmede abdest alıyor. Geldim arkasına durdum. Hoca abdestini aldı bitirdi. Bana döndü. Ben daha hiçbir şey söylemeden yanıma yaklaştı. Elinin kolunun ıslağı ile kıbleye karşı el açtı dua etti. Islak ellerini başımdan başlayarak yüzümü sıvazladı bir daha bir daha sıvazladı ve dedi ki:
“Nazara rasgelmişsin. Gayrı bundan sonra ömür boyunca senin başın ağrımayacak.”
Yemin ediyorum o günden beri benim başım bu yaşa geldim hiç ağrımamıştır.
Allah gani gani rahmet eylesin.