Çok üzgünüm.
Sadece üzüntü değil duygularım. Çaresizlik, pasiflik, ne düşüneceğini ne yapacağını bilememe. Bir tiyatro seyrederken oyuncuların, malzemelerin gerçek olduğunu ve sonucun nasıl bağlanacağını bilememe. Oturduğun yerden müdahale edememe. Bir tarafın yanında olmaklığını gösterememe. Görmezden gelme şansının da verilmemesi. Yok sayamamak. Olan biteni değiştiremeyeceğin duygusunun giderek daha da yoğunlaşması. Biriken duyguları boşaltacak alan bulamama.
Ölüme ilişkin duygulara benziyor hissettiklerim. Bir farkı var sadece ölüm gerçeği adaletsiz değil. Oysa bugün yaşadıklarımızı kafamızdaki adalet anlayışının hiçbir yerine oturtamıyoruz.
4-5 gündür şehir dışındaydım. Bir eğitim nedeniyle olan bitenden uzaktım. Dönünce neler olup bittiğine yeniden odaklandım, geri dönünce hala çocukların öldürüldüğünü, hala gitmeden önceki savaşın devam ettiğini görmek enerjimi aldı götürdü. Yazdıklarım sadece kendimi ifade etmeye, sadece kendimi rahat ettirmeye yarayacaksa?
Bu soru ağır geldi. İnsanların çaresizce olan biteni konuştuğunu, gözlerinize siz bir şeyler yapıyor musunuz bakışlarını gönderdiğini gördüğümde ağırlık daha da arttı. Alıştığımız bana neci ruh halinin insanları boğduğunu gördüğümde çok daha fazla.
Savunmalarımızı, maskelerimizi düşürüyor olan bitenler. Kaçacak yer kalmıyor. Giderek daha fazla sıkışıyor insanlık. Onurlar zedeleniyor. Alay edildiği hissi daha çok artıyor insanlarda.
Yardımlar gönderiliyor. Ağlanıyor. Dualar ediliyor. Sinirleniliyor. Ağızlardan kötü sözler çıkıyor. Öfke artıyor. Öfkeler yer değiştirip başka nesnelere yöneliyor. Lakin hala çocuklar şu anda bile ölmeye devam ediyor. Hala çocuklar şu anda bile yetim ve öksüz kalmaya devam ediyor. Doğru davranışın ne olduğunu bilemeden mantık devre dışı kalmaya duygular yerlerinden bir bir sökün etmeye başlıyor.
Ölü, yaralı, aç, ilaçsız, hasta çocuklar yüzünüze bakıyor ekranlardan ve onlara ne diyeceğinizi bilemiyorsunuz. Yüzünüzü başka yöne çeviriyorsunuz. Kanal değiştiriyorsunuz. Yok sayıyorsunuz. Ağlıyorsunuz. Yanınızdaki kendi çocuklarınızın yüzüne bakamıyorsunuz. Kendi çocuklarımızı bile rahatlatacak lafları bulamazken ekrandan bize bakanlara ne denir?
Her zaman her durumda geçmiş yaşantılardan, yazılı kaynaklardan duruma uygun sözleri rahatlıkla bulup sizlere aktarırken ben, şimdi bunu bile yapmak istemiyorum. Kendime anlatamıyorum ki size söyleyim. Söylemek de istemiyorum. Sadece anlamak istiyorum. Hikmetini.
O çocukları teselli etmek istiyorum. Ellerini tutmak. Gözlerinin içine bakmak. Başını okşamak. Bu utanç ve suçluluk duygumu göstermek. Zor durumda olanların onlar değil biz olduğunu fısıldamak kulaklarına. Bizden daha iyi durumda olduklarını göstermek. Anlatmak.
Bugünler de geçecek biliyorum. Yaşanılanlar hem onlara hem bize yeni ve önemli şeyler öğretecek bunu da biliyorum. Belki bilmediğimiz hayırlara yol açacak. Bizden önceki ümmetlerin yaşadığı sıkıntıları yaşamadan cennete giremeyeceğiz bunu da biliyorum. Sıkıntıların nimet olduğunu da. Gülmelerin ağlamalarda olduğunu da. Kara bulutların yağmurlar göndereceğini de. Kara bulutların güneşi örtemeyeceğini, gizleyemeyeceğini. Daha pek çok şey biliyorum. Sizler de biliyorsunuz. Peygamber sav in de ümmetiyle ablukaya alındığı günleri de.
Uykuyla, kavgayla, boş zahmetlerle, sevgisizlikle geçen günlerime yanıyorum. Öğrenmeden, öğretmeden geçirdiğim zamanlara. Şükürsüzlüğüme. Nimetlere nankörlüğüme. Sağlık,zaman, boş vakit, gençlik hepsine. Bunları hem kendime hem başkalarına daha önce anlatamadığıma. Şimdi bunları yazarken dahi anlatmak istediklerimi tam ve doğru anlatacak daha çok şey bilmediğime. Daha çok dua edemediğime. Daha çok bütünleştiremediğime kendimi. Daha olgun olmadığıma. Bütün bunlar için, sadece yaptığım yanlışlar için değil, yapamadığım güzel ve yararlı şeyler için de tövbe ediyorum. Bundan sonra da faydalar ve hayırlar yolunda olmaklığımı diliyorum Yaratıcı’dan.
Birlikte yapalım. Tövbeleri birlikte yapalım. Güzele birlikte adım atalım. Faydaya birlikte koşalım. O zaman yüzü gülecek başı sarılı, saçı başı dağılmış, yara bere içindeki aç, susuz, ilaçsız, ağlayan Filsitinli yetim ve öksüzlerin. Ağlamaya bile vakit bulamadan asıl aleme giden bebekler o zaman şefaat edecek bize. Utancı ve suçluluğu daha fazla taşımayalım üstümüzde.
Hadi.