Hafta sonu İstanbul’da dostlarla buluştuk. Kadın erkek farklılığını konuştuk. Bağdat caddesinde Ethem Efendi sokağında. Geniş bahçesi ve ferah ortamıyla İnsana Güven merkezi hoş birlikteliklere ev sahipliği yapıyor. Yaklaşık 5 saate yakın sürdü çalışma. Nezih bir toplulukla karşılıklı bilgilerimizi paylaştık. Katılımcılar devamı gelsin istedi benzer çalışmaların. Nasipse devam ederiz.
Giderken yolda semazen netin mimarı Mehmet Emin Holat ve arkadaşlarıyla karşılaştık havaalanında. Sonra dönüşte de. Onlar da bir festival nedeniyle Fas’a gidiyorlardı. Sonra dönüşte Mustafa Göçer ve arkadaşları. Afganistan’dan geliyorlarmış. Ne kadar mutluluk verici. Bütün bu saydıklarım ve daha bilmediğimiz yığınla çalışma. Hepsi de Hz Mevlana düşüncesini anlama ve anlatma çalışmaları. Çalışırken çalışanları büyüten besleyen ve en çok sevdiğim sözlerden biri: gönülleri yıkayıp cilalayan çalışmalar.
Genellikle her İstanbul’a uğradığımda mutlaka ziyaret etmeye çalıştığım yerlerdendir Eyüp. Sonra Süleymaniye. Bu kez Beşiktaş’taki Yahya Efendi Dergahına da uğradım. Yahya Efendi Kanuni Sultan Süleyman’ın süt kardeşi ve yakın danışmanı. Allah’a yakın kullardan. Beşiktaş’ta tepede boğaza hakim bir mekan. Ruhları şad olsun. Allah onlara verdiklerinden versin bizlere de. Sonra Büyük Mecidiye Camii ve Firuzağa camilerine de uğradım. Ortaköyde balık ekmek yiyip çay içtim. Bütün bunları yaparken ne hissettiğimle ilgilendim bir yandan da kiminleyimi sorguladım.
Böyle söyleyince bir dostun anlattığı meşhur ve sizlerce de malum hikayeyi yeniden hatırlatmak isterim. Ömrü az ama kılıcı keskin sultan Yavuz Selim Han’ın rahatsızlığı artınca ağrılar dayanılmaz olmuş. Malum Şirpence denilen bir rahatsızlığa yakalandığı söylenir. Yavuz Selim Han yanındaki Hasan Can’a bu ne haldir Can deyince, Hasan Can: Sultanım Cenab-Hak’la birlikte olma zamanıdır der. Yavuz’un cevabı manidardır: “Ya sen bizi kiminle bilirdin şimdiye kadar” der.
Bugün çok hoş bir hediye aldım. Aralık ayında Mevlana Kültür Merkezinde yaptığımız konferansların keydedilmemesi bizi üzüyordu. Dostlar içerden ve dışarıdan o konuşmaların videosunu soruyorlardı. Meğerse eski bir dost bizim de haberimiz olmadan bazılarına katılıp kendi imkanlarıyla kaydetmiş 4-5 tanesini. Dvd lerini gönderdi bana. Ne kadar mutlu oldum anlatamam. Yeniden seyrettim. Eğer becerebilirsem internette yayınlamayı düşünüyorum. Yapamazsam Mehmet Emin Can semazen nette yayınlayabilir diye düşünüyorum. Daha ona da söylemedim oysa. O da buradan duysun ne yapalım.
Bugün yine hoş bir tevafuk oldu. Öğleyin Belediye Camii önünde bir bankta oturan iki eski dostla karşılaştık. Hoş beşten sonra laf dönüp dolaşıp Hızır as a geldi. Bununla ilgili Yakup Bey’in birkaç hatırasını dinledik. Benim de benzer bir anım vardı onu anlattım. Bu vesileyle bir kavramı bugün size hatırlatmak ve bunun üstünde durmak istiyorum. Her gördüğünü Hızır bil. Bu daha önce de hep söylediğimiz bir deyimi akla getiriyor. Hep şöyle söylerim danışanlarıma: sizin için dünyadaki en önemli insan kim? Çeşitli isimler sayarlar. Ünlü insanlar, kendi hayatlarındaki önemli simalar filan. Şöyle söylerim ben sonunda: şu anda kiminle birlikteysen odur hayatındaki en önemli insan. Neden böyle? Böyle düşünülürse ne olur? Eğer böyle düşünürseniz hayatınızın tüm anları, bütün ilişkileriniz nitelikli hale gelir. Gelişigüzel olmaktan çıkar yaşantınız. Davranışınızı her insanı en özel yaparak ayarlarsınız. Pişman olacağınız davranışlardan kurtulursunuz. İnsan makamı yüksek önemsediği birisi yanında nasıl davranırsa öyle davranırsınız herkese de böylelikle ilişkileriniz tatmin edici hale gelir.
O zaman herkes Hızır’sa etrafımızda nasıl bir dikkat ve yumuşaklıkla ve özenle başlarız söze ve nasıl dikkat ederiz onu incitmemeye. İncinmemek için sonuçta.
İnsanlara özen göstermeye başlayınca onların mektuplarını da kendi mektubumuzu da daha dikkatle okumaya başlarız. Hani diyordu ya Hz Pir: “mektubun fihristi dille ikrar etmeye benzer, halbuki sen gönül mektubunun metnini bir sına. Bak bakalım söylediklerinle davranışların birbirine uyuyor mu? Bak ki işin münafıkların işine dönmesin.”
Sevgi dikkattir der Scot Peck kitabında. Herkes Hızır olunca daha da dikkat kesiliriz onlara ve daha da severiz herkesi. Dikkat kesilince daha iyi anlarız. Daha çok dinleriz. Sabrımız artar. Sabır varsa iman da vardır. Sabır sevincin de anahtarıdır. İşte sevince çıktı yol.
Bugün bunu hatırlatmak için uzattım lafı bu kadar. Lütfen herkesi Hızır bilelim bundan sonra.
Hadi.
Dr Faik Özdengül
fozdengul@gmail.com